Bu sene bana bitmeyen dogum gunu yapmislar 😄😄😄
Pek bi mutluyum...
Hala mum ufluyorum, pasta kesiyorum...
Sevildigimi tum heyecaniyla coskusuyla hissediyorum...
Bazen koca bi kalabalik bazen bir tek kisi...
Anda hissettigimiz yasamak...
Ne oldugun yer, ne kartvizitin, ne hesabindaki sifirlar...
Hissettigin, hissettirenler...
Her birinin yeri ayri her birinin ozel...
Cumartesi, Şubat 27, 2016
MSA'da Cheesecake Eğitimi
Nihayet bir cheesecake workshopuna katıldım Mutfak Sanatları Akademisi'nde...
Şimdi ne anlatsam nerden başlasam bilmiyorum...
Önünüzde tarifler bir yandan kulağınız şef'te söylediklerini harfiyen uygulamaya çalışıyorsunuz. Diğer yandan aralarda gezen diğer yardımcı şefler doğru yolda olup olmadığınızı, kıvamına gelip gelmediğini kontrol ediyor, ihtiyacınız olan malzemeleri önünüze koyuyor.
Bir istasyonda iki kişi çalışıyorsunuz, hiç tanımadığınız biriyle bir anda ortak oluyorsunuz. Ancak şanslıydım ki, mutfakta benim kadar titiz ve düzenli çalışan bir arkadaşım oldu. Cansu ;)
Ki bu eğitim için Eskişehir'den gelmiş...
Yaptığımdan farklı ne öğrendim???
Taban konusunda elle şekil vermek istediğinizde köfte gibi birbirini tutması gerekiyormuş. Kremalı bisküvi kullanırsan tereyağını azaltmak, kıvamı kuru olunca erimiş çikolata, nutella, tahin, bal gibi şeylerle bağlayıcılığı arttırabileceğinizi.
En ideal krem peynirin İçim'in sürülebilir taze beyaz krem peyniri olduğu (yağ oranı %17 üzeri olan peynirler tercih edilmeliymiş)
Yumurta akını bir çimdik tuzla karıştırdığınızda (mereng yapımı) ve sonrasında bunu iç dolguya karıştırdığınızda (alttan yukarı alarak) daha hacimli olacağını.
Cheese cake'i fırında pişirirken kelepçeyi folyoyla sarmak, fırına su koymanın gerekli olmadığını (ki ben hep öyle yaparım)
Yumurtayı ekledikten sonra çok çırpmamak gerektiğini, çırparken düşük devir kullanmak gerektiğini
Fırından çıkarttıktan sonra bıçakla kenarlarını fazla aşağı indirmeden çizerseniz soğurken içe doğru çekilmesine yardımcı olacağınızı.
Fırın ısısının 100-140 dereceyi aşmaması gerektiği, ama bütün bunlara rağmen cheese cake'inizin canı isterse çatlayabileceğini bilmeniz gerektiğini.
Sevgili şefimizin (Günçe Güneş) bize anlatırken yaptığı cheese cake'lerin tadım aşaması...
Tarif hani derseniz, siz yine benim blogdaki tariflere bakın ;))
Öncelikle çok keyifliydi...
Sürekli olarak kullanacağınız malzemelerin önünüze bırakılması, son model mutfak aletlerinin önünüzde kullanmadığınızın arkanızda olduğu iş yapmanın üretmenin çok zevkli olduğu bir mekan...
Haftasonu cheesecake atölyesine yer bulabilmek için yılbaşından önce satın almıştım, düşünün ne kadar talep olduğunu ;)
Şimdi ne anlatsam nerden başlasam bilmiyorum...
Önünüzde tarifler bir yandan kulağınız şef'te söylediklerini harfiyen uygulamaya çalışıyorsunuz. Diğer yandan aralarda gezen diğer yardımcı şefler doğru yolda olup olmadığınızı, kıvamına gelip gelmediğini kontrol ediyor, ihtiyacınız olan malzemeleri önünüze koyuyor.
Bir istasyonda iki kişi çalışıyorsunuz, hiç tanımadığınız biriyle bir anda ortak oluyorsunuz. Ancak şanslıydım ki, mutfakta benim kadar titiz ve düzenli çalışan bir arkadaşım oldu. Cansu ;)
Ki bu eğitim için Eskişehir'den gelmiş...
Yaptığımdan farklı ne öğrendim???
Taban konusunda elle şekil vermek istediğinizde köfte gibi birbirini tutması gerekiyormuş. Kremalı bisküvi kullanırsan tereyağını azaltmak, kıvamı kuru olunca erimiş çikolata, nutella, tahin, bal gibi şeylerle bağlayıcılığı arttırabileceğinizi.
En ideal krem peynirin İçim'in sürülebilir taze beyaz krem peyniri olduğu (yağ oranı %17 üzeri olan peynirler tercih edilmeliymiş)
Yumurta akını bir çimdik tuzla karıştırdığınızda (mereng yapımı) ve sonrasında bunu iç dolguya karıştırdığınızda (alttan yukarı alarak) daha hacimli olacağını.
Cheese cake'i fırında pişirirken kelepçeyi folyoyla sarmak, fırına su koymanın gerekli olmadığını (ki ben hep öyle yaparım)
Yumurtayı ekledikten sonra çok çırpmamak gerektiğini, çırparken düşük devir kullanmak gerektiğini
Fırından çıkarttıktan sonra bıçakla kenarlarını fazla aşağı indirmeden çizerseniz soğurken içe doğru çekilmesine yardımcı olacağınızı.
Fırın ısısının 100-140 dereceyi aşmaması gerektiği, ama bütün bunlara rağmen cheese cake'inizin canı isterse çatlayabileceğini bilmeniz gerektiğini.
Sevgili şefimizin (Günçe Güneş) bize anlatırken yaptığı cheese cake'lerin tadım aşaması...
Tarif hani derseniz, siz yine benim blogdaki tariflere bakın ;))
Cuma, Şubat 26, 2016
12. Gece
Uzun bir arada sonra nihayet tiyatro...
Sheakspeare'in 12. Gece...
Bennu Yıldırımlar'ın oynadığı diye biliyordum ama o kadar çok tanıdık oyuncu vardı ki...
Hepsi birbirinden başarılı, mükemmel...
Aslında hepsini tanımamızın nedeni diziler...
Oyunda bir an olsun gözlerimi alamadığım oyuncu Özge Özder'di...
Müzikler, dekor değişimindeki akıcılık ve teknoloji tek perdelik 2 saatlik oyunun nasıl bir çırpıda bittiğini anlamadığınız, ruhunuzda keyfinin kaldığı harika bir performans...
Bir kadınla erkeğin birleşmesi bir tiyatro oyununda nasıl bu kadar gerçekçi gösterilir inanamazsınız :))
Kesinlikle gidilmesi gereken bir oyun...
Evet insan en önde oturup sahneyle bu kadar iç içe olunca zamane hastalığı "aah bi fotoğraf çeksem" arzusuna kapılsa da; sanata ve sanatçıya saygımdan bırak sessize almayı kapattığım telefonumu alkışta bile açmadım.
Oysa o koltuktan ne harika fotoğraflar çekerdim :(((
Özge Özder'i şimdi burda kelimelerle anlatmak yerine rengarenk kostümü ve iddialı makyajıyla göstermek isterdim.
N'apalım biz de google'ın nimetlerinden yararlanırız...
Fotoğraflara da bakın ama mutlaka gidin...
http://www.ibb.gov.tr/sites/sehirtiyatrolari/tr-TR/Sayfalar/Oyun.aspx?oyunid=470
Sheakspeare'in 12. Gece...
Bennu Yıldırımlar'ın oynadığı diye biliyordum ama o kadar çok tanıdık oyuncu vardı ki...
Hepsi birbirinden başarılı, mükemmel...
Aslında hepsini tanımamızın nedeni diziler...
Oyunda bir an olsun gözlerimi alamadığım oyuncu Özge Özder'di...
Müzikler, dekor değişimindeki akıcılık ve teknoloji tek perdelik 2 saatlik oyunun nasıl bir çırpıda bittiğini anlamadığınız, ruhunuzda keyfinin kaldığı harika bir performans...
Bir kadınla erkeğin birleşmesi bir tiyatro oyununda nasıl bu kadar gerçekçi gösterilir inanamazsınız :))
Kesinlikle gidilmesi gereken bir oyun...
Evet insan en önde oturup sahneyle bu kadar iç içe olunca zamane hastalığı "aah bi fotoğraf çeksem" arzusuna kapılsa da; sanata ve sanatçıya saygımdan bırak sessize almayı kapattığım telefonumu alkışta bile açmadım.
Oysa o koltuktan ne harika fotoğraflar çekerdim :(((
Özge Özder'i şimdi burda kelimelerle anlatmak yerine rengarenk kostümü ve iddialı makyajıyla göstermek isterdim.
N'apalım biz de google'ın nimetlerinden yararlanırız...
Fotoğraflara da bakın ama mutlaka gidin...
http://www.ibb.gov.tr/sites/sehirtiyatrolari/tr-TR/Sayfalar/Oyun.aspx?oyunid=470
Pazartesi, Şubat 22, 2016
Şubat Dolunayi
Yine bir dolunay zamani...
En son kibris'ta gazi magusa'da muhtesem bir gece yasamistim kendisiyle...
Bu aksam yine oyle cok etkileyici...
Ortam bas basa olmamiza, sessiz sessiz bakismamizi cok imkan vermese de; korna seslerine akmayan trafige inat yazarak iletisime gecicem onunla...
Kod adi berber'le kibris seyahatim sonrasinda ki bir sohbetimizde, beni o aksam nasil iyilestirdigini kendime getirdiginden bahsettim...
Kendisi cok sevdigim Jung'la tanismama vesile oldugu icin ayrica kiymetlidir...
Ama o sohbetimizde de dolunayla aramizdaki bu cekim gucunun benim hayal dunyamdan ibaret olmadigini Jung'un da isaret ettigi gibi kadin dogurganligiyla uretkenligiyle -sadece cocuk dogurmak degil kastedilen- 28 gunde tamamlanan dongusuyle, bilincaltiyla, benim gibi hisleri guclu bir insanin arasindaki kurulan olaganustu bagin gercek oldugunu, iyilestirici oldugunu soyledi...
O nedenledir ki her dolunayin bana sifa oldugunu, iyi geldigini hissediyorum....
Karsimda gordugum ilk an her seyi unutup ona kilitlenisim, yanimdakilere gosterisim, orda onunla kalmak isteyisim, oturup yazisim, arkadasimin mesaj atip tam senlik bir dolunay demesi...
Daha ne olsun...
Dugunumu de dolunay'da onun aydinlattigi bi yer ve zamanda yaparim insallah...
Bu da dilegim olsun 😉
En son kibris'ta gazi magusa'da muhtesem bir gece yasamistim kendisiyle...
Bu aksam yine oyle cok etkileyici...
Ortam bas basa olmamiza, sessiz sessiz bakismamizi cok imkan vermese de; korna seslerine akmayan trafige inat yazarak iletisime gecicem onunla...
Kod adi berber'le kibris seyahatim sonrasinda ki bir sohbetimizde, beni o aksam nasil iyilestirdigini kendime getirdiginden bahsettim...
Kendisi cok sevdigim Jung'la tanismama vesile oldugu icin ayrica kiymetlidir...
Ama o sohbetimizde de dolunayla aramizdaki bu cekim gucunun benim hayal dunyamdan ibaret olmadigini Jung'un da isaret ettigi gibi kadin dogurganligiyla uretkenligiyle -sadece cocuk dogurmak degil kastedilen- 28 gunde tamamlanan dongusuyle, bilincaltiyla, benim gibi hisleri guclu bir insanin arasindaki kurulan olaganustu bagin gercek oldugunu, iyilestirici oldugunu soyledi...
O nedenledir ki her dolunayin bana sifa oldugunu, iyi geldigini hissediyorum....
Karsimda gordugum ilk an her seyi unutup ona kilitlenisim, yanimdakilere gosterisim, orda onunla kalmak isteyisim, oturup yazisim, arkadasimin mesaj atip tam senlik bir dolunay demesi...
Daha ne olsun...
Dugunumu de dolunay'da onun aydinlattigi bi yer ve zamanda yaparim insallah...
Bu da dilegim olsun 😉
Çarşamba, Şubat 17, 2016
Sürpriz Doğum Günü
40'a dogru yol almaya basladigimin 2. gununde ablam ve dostlarımın bana surpriz yapmak icin kurduklari cetenin cok fena oyununa geldim...
Gunlerce yanimda yakinimda kumpaslar kurulurken, yalanlar soylenip pilates dersi iptal ettirilip, hadi sikildim aksam toplantiyi ekiyim bulusalim, aksam kocamla buluscam makyaj yapiyorumlardan, iki gun ust uste ogle yemeginde dogum gunup kutlanip; eee bitti artik n'olur ki bundan sonra dedigimde...
"Aaaa bak burda kimler varmis" cumlesiyle benim şoka girdigim andan sonrasi...
Herkes ve her sey flu...
Evine gitmek uzere yolda oldugunu dusundugum herkes, uzun zamandir gormedigim arkadaslarim...
Gerisi mutluluk goz yaslari...
Beni sasirtmak, bana surpriz yapmak zordur...
Soguk kanliyimdir, duygularimi belli etmem, hissederim, ip uclarini cabuk yakalarim...
Ama bu sefer gafil avlandim :-))
Boyle gafil avlanmaya can kurban o ayri...
Hissettiklerimi, dostlarimin dun aksam bana hissettirdiklerini kelimeye dokmek benim gibi kelimelerle arasi iyi olan bi insana bile zorsa varin anlayin gerisini...
Yonca'larla suslenmis dogum gunu pastamin mumlarini uflerken Allahim hayirli bi koca artik evleniyim yerine "yanimda olan tum dostlarima sukurler olsun, iyi ki varlar" dediysem...
Hep boyle sevelim, sevilelim, hayattan hep boyle guzel gunler, yaslar alalim...
Not: bütün gece gülmekten ağzımın hiç kapanmadığı doğrudur :)
Etiketler:
doğum günü,
Dost,
dostluk,
dört yapraklı yonca,
Pasta,
Sevgi,
sürpriz
Cumartesi, Şubat 13, 2016
Ruh Arkadasim
Hayatinizda bazen oyle insanlar vardir ki,
Ne yasiniz, ne isiniz, ne sekliniz ne semaliniz...
Ortak noktalarinizi sizin disinizda kimsenin anlayamayacagi, anlastiginiz dilin agzinizdan cikan kelimelerden cok icinizden gecenlerden sadece dusuncelerinizden ibaret olmasi; bu anlasilmazligi daha da anlamli kilan...
Aylarca yillarca gorusemeseniz konusmasaniz da ilk temasta az once ayrilmis gibi ayni heyecanla devam ettiginiz...
İci disi bir, en yakin en ozel...
Kendi icin istediginden daha fazlasini sizin icin isteyecek kadar yuce...
Ruh arkadasi...
Oyle ki, artik bu dunyada olmadiklarinda bile onlarla iletisiminiz kopmaz, yillar da gecse uzerinden ilk gunku gibi aklinizda yaninizdadir....
Bugun dogum gunu olan artik hayatta olmayan ilk ruh arkadasim...
Cenazesinden beri hep gitmek istedigim ama bi turlu yapamadigim ziyaretimi bu anlamli gune denk getirmek istedim. Eyup gibi karmakarisik bi kabristanda yerini bulabilecegimden bile emin degilken, ama ruhumun, ruhunun beni oraya goturecegini inanarak gittim...
İkinci yolun sonunda -ki ilk yolda da dogru yerdeymisim ama emin olmadigim icin ilerlemedim- onu bulmak, hayattayken bulup siki siki sarilmak gibi geldi...
İyi ki dogdun, iyi ki tanidim seni dedim tipki hayatteyken her sene dedigim gibi...
Yaklasik 20 sene once Universitede hocam olmasiyla kesisti yollarimiz, sonra ortak sevdigimiz bir insan sebep oldu yakinlasmamiza ve sonra birbirimize actikca kendimizi arkadas olduk, dost olduk, sirdas olduk ve bugun isimlendiriyorum ki ruh arkadasi olduk...
Ozledim onu...
Mekani cennet olsun...
Ve su an hayatimda, yanimda olan diger ruh arkadaslarim, zaten okurken siz yazdiklarimi anlamissinizdir kendinizi....
İyi ki varsiniz,
Tum ruh arkadaslarimiza...
Ne yasiniz, ne isiniz, ne sekliniz ne semaliniz...
Ortak noktalarinizi sizin disinizda kimsenin anlayamayacagi, anlastiginiz dilin agzinizdan cikan kelimelerden cok icinizden gecenlerden sadece dusuncelerinizden ibaret olmasi; bu anlasilmazligi daha da anlamli kilan...
Aylarca yillarca gorusemeseniz konusmasaniz da ilk temasta az once ayrilmis gibi ayni heyecanla devam ettiginiz...
İci disi bir, en yakin en ozel...
Kendi icin istediginden daha fazlasini sizin icin isteyecek kadar yuce...
Ruh arkadasi...
Oyle ki, artik bu dunyada olmadiklarinda bile onlarla iletisiminiz kopmaz, yillar da gecse uzerinden ilk gunku gibi aklinizda yaninizdadir....
Bugun dogum gunu olan artik hayatta olmayan ilk ruh arkadasim...
Cenazesinden beri hep gitmek istedigim ama bi turlu yapamadigim ziyaretimi bu anlamli gune denk getirmek istedim. Eyup gibi karmakarisik bi kabristanda yerini bulabilecegimden bile emin degilken, ama ruhumun, ruhunun beni oraya goturecegini inanarak gittim...
İkinci yolun sonunda -ki ilk yolda da dogru yerdeymisim ama emin olmadigim icin ilerlemedim- onu bulmak, hayattayken bulup siki siki sarilmak gibi geldi...
İyi ki dogdun, iyi ki tanidim seni dedim tipki hayatteyken her sene dedigim gibi...
Yaklasik 20 sene once Universitede hocam olmasiyla kesisti yollarimiz, sonra ortak sevdigimiz bir insan sebep oldu yakinlasmamiza ve sonra birbirimize actikca kendimizi arkadas olduk, dost olduk, sirdas olduk ve bugun isimlendiriyorum ki ruh arkadasi olduk...
Ozledim onu...
Mekani cennet olsun...
Ve su an hayatimda, yanimda olan diger ruh arkadaslarim, zaten okurken siz yazdiklarimi anlamissinizdir kendinizi....
İyi ki varsiniz,
Tum ruh arkadaslarimiza...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)