Cumartesi, Ekim 21, 2023

Yeniden Turist- İstanbul

 Yeniden İstanbul’da turist olmak 😁

Yıllardır ihmal ettiğim, gitmemenin eksikliğini hissettiğim Dolmabahçe Sarayı ile başladım tura.

Üstelik akşamdan sadece İstanbul Modern’i belki Gülhane’de ki Edebiyat Müzesi olur diye düşünmüşken.

Sen yola çıkmaya niyet et yeter ki, yol seni götürür gitmen gereken yerlere.

Turist yoğunluğu sevindirici şekilde çok, kruvaziyer gemilerinin etkisi de vardır mutlaka. 

Müze kartı çok seviyorum 🥰

Hem hızlıca geçiş yapmanızı sağlıyor hem de çok avantajlı. Dolmabahçe’de girişte kuğu heykelli havuzun karşısındaki gösterişli kapıdan giriş yapılan Selamlık bölümü için ekstra bilet almanız gerekiyormuş. Dış kapıda satıldığı için biletler tekrar dönüp almadan devam etmeyi tercih ettim. Yani Selamlık binasını görmedim.

Müzekart’la ücretsiz giriş yapılan Resim Müzesi ve Harem bölümlerine gittim.

Harem binası Atatürk’ün odasını görmek için önemliydi. 

Resim Müzesi ise Şeker Ahmet Paşa çay salonu için ☺️


Yapının. dışı kadar içi de gösterişli. 

Tavanlardaki işlemeler, mobilyalar, avizeler


Avrupa’da pek çok saray kale gezmiş biri olarak onlardan hiç bir farkı yok. Ama bu yapılar beni darlıyor o kesin. Bir an önce çıkmak istiyorum içinden.

Yönlendirme odalar arası geçiş oldukça başarılı kaybolmuyorsunuz. Ama kapalı oda kapıları da var içeride ne olduğunu merak ediyorsunuz.

Abdülmecid’in atölyesi bölümündeki canlandırma ve aynayla odanın iç tarafını gösterme amacı güzel uygulanmıştı.

Resim müzesinde oldukça zengin bir koleksiyon var. Diğer yandan padişah portrelerindeki bazı orantısızlıklar dikkatimi çekti. Resimden anlayan biriyle gezip değerlendirmeyi isterdim doğrusu.


Gelelim çay salonuna gerçekten keyifli ve hoş bir bölüm. Gittiğimde tamamen boş olması daha da hoştu. Sanırım bu tür yerlerde siz çıkarken kalabalığın geldiğini görmek tatlı bir haz veriyor insana. Günün kazananı gibi hissettiriyor. 

Lodoslu bir günde Dolmabahçe’den İstanbul Boğazı’nın ritmik hareketlerini ve dalgaların denize inen basamakları yıkamasını izlemek farklı bir keyifti doğrusu.


Dolmabahçe’den sonra ki durak İstanbul Modern…

Galata Port’un kuzey kapısından girip İstanbul Modern’e kadar yürürken bir kaç mağazaya girip çıktım ama alışveriş modunda bir turist değildim.

İstanbul Modern özel müze olması sebebiyle Müzekart geçmiyor. Ücretsiz günleri de var ama kalabalık sevmediğim için tercih etmedim.

Yine Avrupa’daki müzeler gibi önce emanete çantanızı bırakıyor sonra elinizi kolunu sallayarak geziyorsunuz.

Müzenin restoranının methini duymuştum. Saat de öğleyi geçtiğinden önce bir şeyler yiyip sonra gezmeye karar verdim.


Gerçekten çok güzel bir manzarası var. Yemek de güzeldi. Kafamda buraya getireceklerimin listesini yaptım, tek başıma bu anın tadını çıkarırken.

Böyle güzellikleri sevdiklerinle paylaşınca daha da mutlu oluyor insan.

Yemek sonrası önce seyir terasına çıktım.

Terasta martılar için bir sonsuzluk havuzu ile karşılaştım. Manzara daha da büyüleyici. Gün batımı nasıl olur diye geçti hemen aklımdan.


Bu arada restorana müze bileti almadan da gelinebiliyormuş.

Seyir terasından ayrılmak istemesem de hızlıca müzenin kalanını dolaştım. Okul gezisi ile bir sürü çocuk vardı. Çılgınca gördükleri her şeyin fotoğrafını çekmeye çalışıyor, öğretmenleri onları bir arada tutmaya çalışıyor ve onlar birbirlerini çığlık çığlığa bir şeyler söylüyor.


Bu sefer şansım yaver gitmedi sakin sakin gezmek için diye düşünürken, emanetten çantamı alırken güvenliğin 500 kişilik grup var, bireyselleri bekletelim cümlesini duyunca yine o tatlı hazzı yakaladım.

Hava o kadar güzel ki biraz daha ne yapsam diye düşünürken Paket Postanesi’ne yürüyüp Divan’da da tarihi yarımadaya karşı kahvemi içerek turumu tamamladım.

Ruhumda tatlı bir huzur, sanatın ve güzelliklerin verdiği iyilik hali.

Yazmadan yatmak istememek de bu hallerin sonucu olsa gerek.

Teşekkürler ve aferin kendime ❤️🙏🏻🍀



Çarşamba, Eylül 20, 2023

Bir Başka Bahar, Sonbahar

Günler geçer, güneş doğar güneş batar 

Her zaman gözünün içine güneş ışıklarının girdiği saatte,  öndeki arabanın kırmızı farlarını fark edince havanın karardığını güneşin batmış olduğunu idrak edersin.


İşte o an bir yaz daha bitmiştir


Üzülürsün

Kısa bir an sonra

Farkına varır şükredersin


Saat 19:20

Salı, Ağustos 08, 2023

Karmaşık Duygular



Bir yandan müzik dinliyorum, bir yandan kitap okuyorum kahve içiyorum

Bir yanda düşünceler geçiyor kafamdan…


- Satırların düşündürdükleri


- İnstagramda takip ettiğim yoga girl’in yeni doğmuş küçük ayısı 🥰

 3. Çocuk sorusuna kocasının, yeni kocanla size şans diliyorum demesi

Çocuktan sonra ilişkilerin boyut değiştirmesi, çoğu çiftin yatakları ayırması

Bi daha aynı şeyi yapmayalım bedeli ağır oluyor duygusu mu acaba?


- Kendi kararımı vermeye çalışırken gidip geldiğim uçlar


- 20 yıl önce evlenenler tükenmişlik sınırında 


Şüphesiz her şeyin olanında da olmayanında da bilemediğimiz göremediğimiz bir anlam var


Geçen düşünceler arasında düşüncelerimi yazmak da var


Geçip gitmelerini istemiyorum


Akıp gidiyorlar yazmazsam onları


Yazık oluyorlar


Boşa akan su gibi


Okuduğum hiç bir kitabın benim hayatımda rastgele olduğunu düşünmüyorum


Ben okumak için onları seçiyorum sanırken, onlar beni seçiyormuş


Şu an hayretle kitabın kapağına bakıyorum


Pazar günü biten defterimin yerine yenisini alırken dolaptan başka bir kitabın yine beni seçmesi gibi.

Kesin büyülü bu kitaplar

Cuma, Mayıs 26, 2023

Zerrin Tekindor-Toz Karakterleri

2021’in sonlarında ilk gösterimi İstanbul Tiyatro Festivali’nde gerçekleşen Toz, Mayıs 2023 itibariyle halen kapalı gişe oynuyor.

60 dakika boyunca bir merdiven sandalyenin üzerinde hiç durmadan karakterden karaktere soluksuz, akıcı bir şekilde geçen Zerrin Tekindor’un kaç karaktere can verdiğini oyundan sonra saydık.

Artık hafızamıza güvenmediğimiz; görüntülerin, hikayelerin 15 sn sonra zihnimizden uçtuğunu düşünürken bir cümle bile olsa sözü olan karakterleri sayabiliyorsak, o kadar da umutsuz değilmiş durumumuz.

Handan

Feri

Vedat

Babaanne

Üst kat komşu

Hala

Öğretmen

Sinan

Eda

Leyla

Taksici

Polis

Moldovalı bakıcı 

13 karakter, bunun yanında ormanlık alanda yürüyen 2 kadın var sözleri var mıydı hatırlamıyorum ama ifadeleri mimikleri vardı.

O zaman 15 diyebilir miyiz?

Bu yazımı okuyup eksik kalan karakter varsa yazar mısınız?

Not: Merak edip Google’a da sordum, Toz’da kaç karakter var diye 😃 bizden başka kimse saymamış sanırım.


Pazartesi, Mart 27, 2023

Kayak


Kayakla tanışmam 45 yaşından sonra oldu

Kar severim ama yağarken izlemek ve yürümek için

Bu yaşıma kadar Uludağ’a bile gitmişliğim yoktur.

Hatta kayak gördüğüm ilk yer İsviçre Luzern yakınlarındaki Pilatus’tur.

Bizzat kayakla tanışmam ise geçen yıl Ilgaz’da oldu

Hayatımın en büyük şokunu kayak botlarıyla ilk ayağa kalktığım anda yaşadım.

Karikatürlerde gördüğüm beton dökülen tenekelerin içindeki bacaklara sahiptim.

Düşe kalka kaymaya başlıyorsun bir süre sonra 😃

Dizlerinden sıkça problem yaşayan biri olarak kazasız belasız, ağrısız, sızısız dönmüş olmak bile yeterdi.

Dağ havası, hava değişimi de cabası.

Bu yıl kayaklarla ikinci buluşmamdı

Daha bi yakınlaştık, paralel kaymaya başladık

Rotamız bu sefer Kars, Sarıkamış

Karıyla meşhur, kristal kar

Tarih 1 mart’ı gösteriyor ancak hava sıcaklığı 11 derece

Otellerin çatılarındaki karlar su olmuş akıyor

Pistin aşağı kesimlerinde toprak görünüyor

Seni hiç böyle hayal etmemiştim Sarıkamış :(

Neyse ki geceleri yağan kar biraz umut oldu

Ama pist kalitesini ve benim gibi acemilerin kayma yeteneklerini sınayacak bir ortam oluşturdu

İlk üç gün kazandığım pratikle parkur atlamaya doğru giderken ertesi gün yerlerdeyim ama çok güzel düşüyorum

Beyin, bacak koordinasyonu sıfır 😃

Risk almak yerine kayakları çıkarıp normal botlara geçip, telesiyejin tadını çıkardım

Kaymaktan daha keyifliydi bence

Güvenli

Hava tadı çıkarılacak kadar güneşli ve güzel olmasaydı hikayenin bu kısmı daha farklı olurdu muhakkak

Nihayetinde bu kadar teferruatlı malzeme ihtiyacı olan, tek başına (acemiler için) giyip çıkarması bile zor bir şeyle gönül bağı kurmam zor. Hele bu yaştan sonra.

Ama senede bir kez gidilebilir. 😃

Ekip güzel


Not: Bu yazıya çocukluğumdaki dergilerde (Fırt ve Gırgır) gördüğüm, ayaklarına beton dökülen adam karikatürünü bulup eklemek istedim. Ancak googleda bulamadım. Artan beton fiyatlarının bu konuda bir etkisi var mıdır acaba?














Salı, Şubat 14, 2023

Artık Orda Ne Var?

Depremin hatırlattığı korkular, betonla yeşile karşı olan savaşımız.

11 sene önceki yazımı aklıma düşürdü.

Anadolu boş alanlar konusunda bizden çok daha şanslıyken; İstanbul'da bir yeşil alanın daha neye dönüştüğünü göstermek için yazıyorum bu yazıyı.

https://dortyaprakliyonca.blogspot.com/2012/04/orda-ne-vard.html

Linkte hikayenin başı var, devamı ise yeni eklediğim fotoğraflarda

Barbaros Hayreddin Cami olarak tamamlanmak üzere kendisi.





6 Şubat Depremi

Yazmaya ara verip de kötü bir şeylerle devam etmek çok üzücü.

6 Şubat'ta kardan okullar tatil, mutlulukla camdan cama kar kovalıycaz derken, Güneydoğu'da 10 ilin etkilendiği büyük deprem hepimizi çok başka bir yere götürdü.

Depremden 7-8 saat önce kişisel alanla ilgili bir şeyler yazmıştım notlarıma. Ama ertesi gün; başında bir çatı olması, sıcak bir evde yaşaman, suyun akması, yemeğinin olması, giyecek kıyafet ve sevdiklerinin yanında olmasının ne kadar büyük bir lüks olduğunu görüp şükrediyorsun. 

Bir gün önce düşündüklerinden utanıyorsun. 

99 depreminden aklımda kalan cümle tekrarlanıyor beynimde.

"Yaşamak, ölmekten daha çok cesaret istiyor."

23 yıl önce whatsapp, sosyal medya yoktu. Sadece televizyon ve gazetelerden görüyorduk olanı biteni. Şimdi her yerden farklı bir şey görüyorsun. Ruh sağlığımıza etkileri de o zamankinden daha çok.

Orada değilsin ama gördüklerinle her şeyden haberdarsın. 

Oradakilerin çaresizliğiyle senin imkanın varken bir şey yapamama çaresizliğin birbirine karışıyor.

Olanla olmayanı buluşturacak bir sistemin, koordinasyonun olması gerekiyor.

Teknoloji çağında, yönetim tekniklerinin iş dünyası için zirvede olduğu bir dönemde hala el yordamıyla, kervan yolda dizilir mantığıyla yürütmek akla sığmıyor.

Seferberlik kağıtlarında herkesin olası  bir seferberlik ilanında gideceği yer yazar diye bilgi var hafızamda.

Artık kağıda gerek yok. E devlet var. Herkesin 7 ceddi, kaydı, bilgileri orada.

Kim gönüllü olmak istiyorsa, yetenekleri, donanımı ve lokasyonuna göre olağanüstü durumlarda hangi görevle nereye gideceğini bilir. Anında harekete geçer. Ya da havuzdan görevlendirme yapılır.

Herkes enkaz kaldıracak diye bir şey yok. Koordinasyon olur, kayıt yapmak olur, yönlendirmek olur.

Ama en önemlisi dijitalleşmenin temel ihtiyacı internet bağlantısı olmalı.

Operatörlerin baz istasyonları da enkaz altında kaldığından, hasar gördüğünden görevini yerine getiremedi. 

Starlink teklifi kabul edilseydi ne olurdu acaba?

İlk andan itibaren yüzlerce drone havalandırıp hasarlı köyler ve ihtiyaçları tespit edilemez miydi?

Dronlarla ulaşılamayan yerlere yardım götürülmesi çok mu ütopik?

10 Şubat 15:30

Bugün 14 Şubat...

Yazamadım 

Günler geçiyor. Ama hala enkazdan canlı çıkanlar olabiliyor. 

Ölü sayısı yani kayıtlı bilinen şimdilik 32 bin civarı, yaralı 100 bin ama sayılamayan bilinemeyen...

Hayatta olan milyonlarca depremzede var artık. 

Isınma, barınma ve hijyen sorunları ile mücadele eden.

Maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisinin en alt  basamağına bile erişemeyen.

Biz kilometrelerce uzakta bu imkanlara sahip ama mental olarak aynı durumda hissedenleriz.

Bir gecede piramitin en tepesinden yere yuvarlandık.