Perşembe, Mayıs 30, 2013

Hizli Okuma

Bilgisayar basina oturup yazmak mi, oturup kitap okumak mi ikilemindeyim,

Onun icin bilgisayari acmadan mobil postu tercih ediyorum

Otursam ne okuycam...


Bir suredir okuyorum aslinda ilginc ve faydali bi kitap...

Universite master doneminde okuma hizimiz maksimum duzeye ulasiyor, ancak egitim hayati bitip is hayatina baglaninca ilkokul seviyesine dusuyormus, oyle diyor kitap...

Ve ilk deneme testiyle siz de gerceginizle yuzlesiyorsunuz...

Simdiye kadar okudugum bolumde okuma ortaminin isigi, ergonomisi, durusunuz hizi etkileyen faktorler. Yani ortam sart. O kadar ortam yaptikran sonra herkes okur. 

Halbuki  ben, yamularaktan, los isikta, uyku uyaniklik arasinda bazen arabada giderken her sart ve ortamda hizli okumak ve anlamak istiyorum.

Var mi bunun bi yolu????


Postumuzu post ettigime gore, hem tv'ye bakip hem de hizli okuma kitabini okuyabilirim artik :)))

Şuursuz

Kim???

Tabi ki ben, siz, hepimiz...

Neyse ki otomatik pilotumuz idare ediyor çoğu zaman bizi

Misal,

Telefonumu çantama koyduğumu hatırlamıyorum :o

Masada mı kaldı????

Kredi kartım bulamıyorum, eyvah en son nerde kullandım :o

Ya bugun günlerden neydi???

Eteğimi giydim mi evden çıkmadan :o

Tamam bu biraz abartı olabilir

Ama bi kaç kez, ne giydim ben evden çıkarken diye üstümü yokladığım zamanlar da yok değil...

Dedim ya iyi ki otomatik pilot var

Masada unuttuğumu sandığım telefonu çantama atmış, kredi kartımı kasiyerden alıp çantama koymuş, beni giydirip makyajımı yapıp yola koymuş...

Bütün bunlar olurken sevgili şuur nerelerde peki???

O hep daha sonra yapacaklarının derdinde

Sen orda kalmışsın, napıyosun bana ihtiyacın var mı????

Neeeeerdeeeee...

Gerçi tam bu satırları yazarken kendisi bizzatihi yanımda, başımda, şu anla meşgul

Biraz daha oyalanırsam sıkılıp gidecek kendine başka meşgaleler bulacak biliyorum

Fazla zorlamıyım şansımı...

Ve duruma bilimsel yaklaşım...


Salı, Mayıs 28, 2013

İtiraf

Özlüyorum kendimi, yazdıklarımı...

Megolamanlık di'il amacım

Ama eskisi gibi yazmıyorum ya,

Böyle bir şeyler ararken eski yazdıklarıma bakıyorum bazen

-İyi bir başvuru kaynağı oluyor çoğu zaman benim için-

Sonra bi iki tane daha açıp okuyorum

Ben mi yazmıştım bunu diyorum

Aaahhh aahh niye yazmıyorum ki eskisi gibi diye vahlanıyorum

Bugün bana eskileri karıştırtan

http://dortyaprakliyonca.blogspot.com/2012/04/orda-ne-vard.html

ondan sonra da bunlara baktım

http://dortyaprakliyonca.blogspot.com/2012/04/haftasonu-psikolojisi.html

http://dortyaprakliyonca.blogspot.com/2012/04/nasl-olmus.html

Ve son not,

Depresife bağladın demeyin bana

Yazar milletinin gel-gitleri vardır, onlarla beslenir

Yükselenim balık duygularımı biraz sulu yaşarım

Kendi halime bırakın demiycem

Beni sevdiğinizi söyleyin, gösterin

Her insan gibi sevildiğimi bilmek iyi gelir bana da :)))

Cumartesi, Mayıs 25, 2013

Erguvan Partisi

Bir süredir kafamda blogumun tema resmi için bi fikir vardı...

Bu gece nihayet oturup yaptım ama tam değiştirecekken hali hazırdakine kıyamadım

Sevgili tasarımcım, kardeşim pek bi güzel yapmış ;))

Bari yaptığımı buraya koyuyim de, emeğim boşa gitmesin :))


Eee hadi bi de orjinallerini gösteriyim...


Aslında bunlar bir erguvan partisinden kareler...

Her sene erguvan zamanı İstanbul Boğazı'nda yapılır, tema rengi pembedir...


Çarşamba, Mayıs 22, 2013

El Yazısı

Elle yazamıyorum artık, o çok sevdiğim kurşun kalemler dolma kalemlerle sakin sakin güzel güzel yazamıyorum

İki kelime sakin ve okunabilir yazdıktan sonra engel olamadığım bi dürtüyle hızlanıp, harfleri yutarak, çizgilerini eksik bırakarak yada iki harfi birleştirip alfabeye yeni bir harf ekleyerek anlamsız bir  şeyler yazıyorum.

Oysa yazmayı, kağıdın üzerinde ahenkle kayan kalemin bıraktığı izleri, boş sayfanın anlamlı bir kağıda dönmesini ne çok severim ben...
Scricks'in reklamındaki gibi yazmak bir eylem
Ve benim eylemlerim bi çırpıda, hakkını vermeden, derinleşmeden

Pazartesi, Mayıs 20, 2013

Pazartesi

Bir pazartesi gününü daha yaşayıp, Yalan Dünya izleyip gülerek Salı'ya bağlıyoruz...

Ne iyi ettiler de pazartesiye aldılar bu diziyi

Evde bi tv'de Karadayı, diğerinde Survivor, ben de bi başına Yalan Dünya

Reklam arasında biraz yazıyim dedim

Hakkımda şikayet var, iyice boşladım blogu yazmıyorum diye

Haksız da sayılmazlar...

Emir Orçun'la erik, karpuz muhabbetine girince aklıma geldi ayıkladığım çilekleri suda unuttum :))

Bugün günlerden zor bir pazartesiydi

Pazartesi olması zaten tek başına yeterli bir sebepken, bi de PMS olunca insan

Çekilmiyo, çekilmiyo

Bitmiyo, bitmiyo




Pazar, Mayıs 12, 2013

Nutellali Volke

Yumurta ve sekerin once cirpildigi keklerden farkli bi teknikle yapilan volke kek bugunku denememiz...

Tuzubiberi.com olsa da kaynagi, tarifi mantik suzgecinden gecirmeden yapmamanizi oneririm. Zira iki yerde cuvalliyo.

Soyleki malzemelerde 2 bardak olan, tarif kisminda 3 bardak oluyo. Hamuru firina vermeden pudra sekeri ve tarcin serpmek sanki sonradan yapilmasi gereken bi sey, cunku pisen kekin uzerinde beyaz bir tabaka halinde kabuk oldu. Ben de soyup o kabugu oyle surdum nutella sosunu :))

Gelelim tarifimize...

2 bardak un
2 corba kasigi kakao
1 pk kabartma tozu

İki kez elenerek homojen bi karisim haline gelen kuru malzemelere 

1 bardak toz seker 

Ekledikten sonra kalan sivi malzemeleri ekliyoruz

1 bardak sut (200 ml)
3 yumurta
100 gr oda sicakliginda margarin (minik parcalara bolup firinda bi kac dakka bekletince kivama geliyor)


Once dusuk sonra yuksek devirde 3-4 dakika cirpin.

170 derecede 40-50 dk pisirin

Firindan cikinca sicakken 

1 corba kasigi pudra sekeri
1 cay kasigi tarcini uzerine eleyebilirsiniz 

Ya da yapmayabilirsiniz henuz bu kismini bu sekilde test etmedim ;))

Nutella sosu icin,

3 corba kasigi nutella
1 corba kasigi sutle benmari usulu eritip kekin ustune surun

Afiyet olsun ;))



Pazartesi, Mayıs 06, 2013

We Will Rock You

Rock'a ölüp biten bi tip di'limdir...

Ama Fredie Mercury'nin sesini tanıycak kadar da aşinayımdır şarkılarına...

Ve çocukluğumda rock'n roll yapmışlığım vardır...

We will rock you'ya gitmeye hiç niyetim de yoktu üstelik

Ta'ki cuma günü Turkcell Profesyoneller klubü twitter üzerinden davetiye verene kadar...

O andan itibaren rock'çı oldum

Aslında rock'ı pop'u bi kenara bırakalım, Londra'da yıllardır kapalı gişe oynamış, ki tiyatrocuların Londra'ya müzikal izlemeye gittim demesi nedeniyle bile nasıl oluyomuş bu müzikaller diye gitmek isterdim.

Lakin sırf meraktan da o kadar para verip gitmezdim ;)

Dedim ya Turkcell diye

En vip girişinden alıp bizi içeri tam sahnenin karşısına oturtunca "iyi ki varsın Turkcell" dedim yani, inkar edemiycem.


Müzikleri konuşmaya bile gerek yok ama seslendirenler harikaydı. Bizim oyuncu yada şarkıcılardan böyle bir ses çıkar mı bilemiyorum?

Gelelim hikayeye,

We Will Rock You, günümüzden 300 yıl sonra Iplanet gezegenindeki gençlerin hikayesini anlatıyor. Sadece kendilerine dinletilen müziğe mecbur bırakılan, tüm hayatları gibi müzikleri de kontrol altında olan gençler, bir gün bir gitar bulurlar. Ve gerçek müzikle tanışırlar.

Zamanın gençleri Ga Ga kızları ve onlar gibi tep tip erkeklerden oluşuyor. Kendilerine benzemeyenleri dışlıyorlar. Hayatları sanal, tıpkı bugün gibi...

Müzik aleti diye bir şey yok, sadece programlanan müzik

Dans desen öğretilmiş bir takım hareketler ve tüm gezegen aynı şeyi yapıyor -gangnam style, ne farkımız var ki-

Okulun iki asi öğrencisi var bu sürüden ayrılan kara koyunlar

İşte onlar o excaliburun kılıcı gibi bir efsane olan dünyanın tek gerçek enstrümanının peşine düşüyolar gerçekliğinden emin olmadan

Repliklerin bazı yerlerde türkleştirilmiş olması keyfinizi daha bir artırıyor

Huysuz Virjin, salı pazarı gibi :)))

Ve müzik aşk için yapıldığında bir ruhu vardı, artık para için yapılıyor gerçeğini -tıpkı diğer şeylerde olduğu gibi- hatırlattığı için çok güzeldi.




Ve o ışık, o sahne, o performans neden müzikal izlemeye Londra'ya gidildiğini gösteriyordu aslında...




Teknolojinin Esiri

Daha bu sabah düşünüyordum, yazmayı düşündüğüm we will rock you müzikalini hala yazamayaşımı bilgisayar başına geçemememe bağlarken...

Maillere, twittlere telefondan bakınca özel bi'şeyler yazmak için bilgisayarı açıp karşısına geçmek zor geliyor insana.

Arada bir telefondan da blog yazdığım oluyor ama daha anlık şeyler için...

Sen misin bu sabah bunları düşünen;

Arada bi telefonun ekranına gelen icloud yedeklemesini bilmem kaç haftadan beridir yapmadınız uyarısına tamam diyemiyorum, damarı tuttu kapanmıo

Birisi ararsa kulaklıktan yanıtlayabiliyorum sadece yok ötesi

Yani ben oturup şu dar akşam vakti we will rock you'yu bi yazıyim de belki çözülür sorunum kendiliğinden