Uzun süredir kullanmadığım bir parfümü sürdüm bu sabah.
Ne kadar çok duygu varmış kokusunda, ne kadar tazeymiş hissettiklerim. Daha dün gece gibi.
Sabahtan beri his bombardımanında yanlış bir şey yapmamak için kendimi telkin ediyorum.
Bakalım bugün nelere gebe?
Çarşamba, Ocak 28, 2009
Cuma, Ocak 23, 2009
Bugün
06:10- Nefes alamıyorum yine
06:30-Yağmur yağmamış ama bugün için yağmur demişti küçük şemsiyeyi çantaya atmalı
07:30- Evden eve taşıma kamyonu sokakta demek birileri taşınacak. Hep sabahın en erken saatinde gelirler ki öteki evi de yerleşmeye vakit olsun. Zor iş taşınmak.
07:32- Hayret iki gündür bu kızın elinde poşetler yok. (sanırım bir yerde öğretmen hergün koca koca torbalar yada maketler taşıyor elinde. geçen sabah minik aşçı şapkaları vardı torbasında)
07:33- Bu kız da üniformasız servise biniyor. Tamaaaaaaaam bugün karne günü :)
07:40-Beş altı öğrenci elleri cebinde sırıtarak sallana sallana okula yürüyorlar. Bugün ders yok ya. Bi rahatlık gelmiş üzerlerine. Hele bir de karne iyiyse onlar olmasın da ben mi oluyim?
07:41- Güzel bir yazı konusu.
07:42- Bu sabah hava kapalı. Güneş hiç göstermiyor kendini oysa kaç gündür serviste gözüme gözüme vuruyordu.
07:42- Bu konuda da yazmak istiyorum. Acaba her gün o günkü havayı ve bana hissettirdiklerini yazsam? Ya da bugün aklımdan geçen, kimseye söylemediğim düşünceleri yazsam.
1. okul çocukları
2. kapalı hava. Evet değişik bir yazı olabilir.
08:30- Offffff yine mi sıcak.
08:31- Nefret ediyorum. Zaten nefeste alamıyorum. Bu psikolojiyle kesin bugün birisini paralarım. Hatta yanımdaki en muhtemel aday. Çalışamam ben bu sıcakta bu havasız ortamda. Sıcakta zaten sinirler geriliyo bi de nefes alamayınca bi de abuk subuk insanlara bütün gün laf anlatmaya çalışınca.
Yok yok bugün bitmez.
08:50-Bi de -aaa hasta mısın?- diyor. Yanında yere düşüp; ölmek üzere olan hamam böcekleri gibi bacak atarak can çekişmezsen anlamaz bu.
12:12- Nasıl öğlen oldu anlamıyorum. Ne yazık ki bu süreçte kendime ait hiç bir şey düşünmeye zamanım kalmadığından arası boş kaldı. Bu mu hayat?
12:29- Dııığandım :) Makarnayı yarım söyledim, sonuna kadar gidemediğim için. Ama bunun da sonunu göremiycem galiba :(
13:20- Metro City, Kanyon; Apa Giz (adını daha yeni taktılar); Levent Loft; Tekfen Tower, Sapphire çoğunun yerinde bir zamanlar fabrika vardı. Ne kadar çabuk değişiyor her şey. Geldiğimde Deva'nın fabrikası vardı. Sonra önüne küçük bir plaza yaptılar. Yaz ortasında yıkmaya başladılar bugünse kocaman bir boşluk. Bir varmış bir yokmuş. Ve saydığım bütün bu plazalar benim son 8 yıldır gördüğüm manzarada birer birer yükseldiler. Bebekliklerini bilirim yani :))))
15:27- Nesef alamıyooooooooom. (Nejat Uygur'un bi oyununda geçiyodu) Bu cümleden sonra da "fırça yuttum" diyordu masum bi ifadeyle.
16:20- Havanın da kafası karışık. 1'de şiddetli sağnak varken şimdi de güneş açtı. Ben çıkışa doğru bir sağnak daha bekliyorum
17:12- Bütün gün biraz daha idare ediyim giderim diye diye bu saat oldu :((( ben adam olmam. 8:50'deki cümlemi ithaf ettiğime çok ama...
18:00- Eyyyyyyy Özgürlük :)
18:37- Süpeeeeeer. Muhteşem bir yağmur yağıyor. Tahminim doğru çıktı.
18:38- Arabada yazmanın bir yolu olsa ne yazılar çıkardı şu anlardan. Kelimeler hızla akıp geçiyor oysa.
18:39- Benim dostluklarımın yaşı yok. Hiç bir zaman da hissetmedim. Bu sabah msn'de dodicimle yazışırken ortaya çıktı bu gerçek.
"Benden küçüksün ama seninle çok şeyi paylaşabiliyoruz" dedi. Aramızda sanırım 10 yaş falan ya vardır ya yoktur. Anlaştığım, bir şeyler paylaştığım çok özel insanlar var. Bu ne ben yaşımdan olgun olduğum için ne de onlar yaşından küçük davrandığı için. Hayatta bazı duruşlar algılar var ki, işte biz orada buluşuyoruz.
Benim yaşsız başka bir dostluğum da; yaşça dodicimden daha büyük çok sevdiğim birisiyle. Üniversite yıllarımda tanıştık onunla hala daha da görüşürüz. 13 Şubat'ta ben onu ararım 15 Şubat'ta o beni :)
18:44- Serviste kullanabileceğim minik bir laptop mı alsam acaba?
18:45- Çok özledim.
18:45- Hayır bu duygunun üzerinde fazla durmamam lazım. Son günlerde beni ihmal ettiğini unutmamak lazım.
18:46- Ama malum kriz. Patron olmak zor, çok da üstüne gitmemek lazım.
18:46- Bir günde sadece iç sesimle kendi çatışmamı yazmalıyım. Ne savaşlar çıkıyo bir bilsen :))
19:15- Evde annemin olması, sıcaklığı, yemekleri :)))))
19:45- Ama çok hastayım artık ayakta duramıyorum. Duvarlara dayanarak yürüyorum.
19:50- Son bi güçle "Bugün" yazımı tamamlayabilir miyim acaba? Hiç sanmıyorum, gözlerim küçüldü açamıyorum.
20:00- Yatmak tek çözüm. Apranax, Duact, Supradyn Energy tüm ağrılarımı ve nefes darlığımı yok edin.
20:30- Yataktayım. Zzzzzz............................
06:30-Yağmur yağmamış ama bugün için yağmur demişti küçük şemsiyeyi çantaya atmalı
07:30- Evden eve taşıma kamyonu sokakta demek birileri taşınacak. Hep sabahın en erken saatinde gelirler ki öteki evi de yerleşmeye vakit olsun. Zor iş taşınmak.
07:32- Hayret iki gündür bu kızın elinde poşetler yok. (sanırım bir yerde öğretmen hergün koca koca torbalar yada maketler taşıyor elinde. geçen sabah minik aşçı şapkaları vardı torbasında)
07:33- Bu kız da üniformasız servise biniyor. Tamaaaaaaaam bugün karne günü :)
07:40-Beş altı öğrenci elleri cebinde sırıtarak sallana sallana okula yürüyorlar. Bugün ders yok ya. Bi rahatlık gelmiş üzerlerine. Hele bir de karne iyiyse onlar olmasın da ben mi oluyim?
07:41- Güzel bir yazı konusu.
07:42- Bu sabah hava kapalı. Güneş hiç göstermiyor kendini oysa kaç gündür serviste gözüme gözüme vuruyordu.
07:42- Bu konuda da yazmak istiyorum. Acaba her gün o günkü havayı ve bana hissettirdiklerini yazsam? Ya da bugün aklımdan geçen, kimseye söylemediğim düşünceleri yazsam.
1. okul çocukları
2. kapalı hava. Evet değişik bir yazı olabilir.
08:30- Offffff yine mi sıcak.
08:31- Nefret ediyorum. Zaten nefeste alamıyorum. Bu psikolojiyle kesin bugün birisini paralarım. Hatta yanımdaki en muhtemel aday. Çalışamam ben bu sıcakta bu havasız ortamda. Sıcakta zaten sinirler geriliyo bi de nefes alamayınca bi de abuk subuk insanlara bütün gün laf anlatmaya çalışınca.
Yok yok bugün bitmez.
08:50-Bi de -aaa hasta mısın?- diyor. Yanında yere düşüp; ölmek üzere olan hamam böcekleri gibi bacak atarak can çekişmezsen anlamaz bu.
12:12- Nasıl öğlen oldu anlamıyorum. Ne yazık ki bu süreçte kendime ait hiç bir şey düşünmeye zamanım kalmadığından arası boş kaldı. Bu mu hayat?
12:29- Dııığandım :) Makarnayı yarım söyledim, sonuna kadar gidemediğim için. Ama bunun da sonunu göremiycem galiba :(
13:20- Metro City, Kanyon; Apa Giz (adını daha yeni taktılar); Levent Loft; Tekfen Tower, Sapphire çoğunun yerinde bir zamanlar fabrika vardı. Ne kadar çabuk değişiyor her şey. Geldiğimde Deva'nın fabrikası vardı. Sonra önüne küçük bir plaza yaptılar. Yaz ortasında yıkmaya başladılar bugünse kocaman bir boşluk. Bir varmış bir yokmuş. Ve saydığım bütün bu plazalar benim son 8 yıldır gördüğüm manzarada birer birer yükseldiler. Bebekliklerini bilirim yani :))))
15:27- Nesef alamıyooooooooom. (Nejat Uygur'un bi oyununda geçiyodu) Bu cümleden sonra da "fırça yuttum" diyordu masum bi ifadeyle.
16:20- Havanın da kafası karışık. 1'de şiddetli sağnak varken şimdi de güneş açtı. Ben çıkışa doğru bir sağnak daha bekliyorum
17:12- Bütün gün biraz daha idare ediyim giderim diye diye bu saat oldu :((( ben adam olmam. 8:50'deki cümlemi ithaf ettiğime çok ama...
18:00- Eyyyyyyy Özgürlük :)
18:37- Süpeeeeeer. Muhteşem bir yağmur yağıyor. Tahminim doğru çıktı.
18:38- Arabada yazmanın bir yolu olsa ne yazılar çıkardı şu anlardan. Kelimeler hızla akıp geçiyor oysa.
18:39- Benim dostluklarımın yaşı yok. Hiç bir zaman da hissetmedim. Bu sabah msn'de dodicimle yazışırken ortaya çıktı bu gerçek.
"Benden küçüksün ama seninle çok şeyi paylaşabiliyoruz" dedi. Aramızda sanırım 10 yaş falan ya vardır ya yoktur. Anlaştığım, bir şeyler paylaştığım çok özel insanlar var. Bu ne ben yaşımdan olgun olduğum için ne de onlar yaşından küçük davrandığı için. Hayatta bazı duruşlar algılar var ki, işte biz orada buluşuyoruz.
Benim yaşsız başka bir dostluğum da; yaşça dodicimden daha büyük çok sevdiğim birisiyle. Üniversite yıllarımda tanıştık onunla hala daha da görüşürüz. 13 Şubat'ta ben onu ararım 15 Şubat'ta o beni :)
18:44- Serviste kullanabileceğim minik bir laptop mı alsam acaba?
18:45- Çok özledim.
18:45- Hayır bu duygunun üzerinde fazla durmamam lazım. Son günlerde beni ihmal ettiğini unutmamak lazım.
18:46- Ama malum kriz. Patron olmak zor, çok da üstüne gitmemek lazım.
18:46- Bir günde sadece iç sesimle kendi çatışmamı yazmalıyım. Ne savaşlar çıkıyo bir bilsen :))
19:15- Evde annemin olması, sıcaklığı, yemekleri :)))))
19:45- Ama çok hastayım artık ayakta duramıyorum. Duvarlara dayanarak yürüyorum.
19:50- Son bi güçle "Bugün" yazımı tamamlayabilir miyim acaba? Hiç sanmıyorum, gözlerim küçüldü açamıyorum.
20:00- Yatmak tek çözüm. Apranax, Duact, Supradyn Energy tüm ağrılarımı ve nefes darlığımı yok edin.
20:30- Yataktayım. Zzzzzz............................
Perşembe, Ocak 22, 2009
Ayakkabı Koruma Programı
Bugünkü konumuz ayakkabılar :))))
Tutkumuz :))
Hazır indirimler varken düz bi ayakkabı bakıyim dedim ama yine gittim topuklu aldım. Bağımlılık gibi bi şey engel olamıyorsun.
Almak güzel de bir de bunların saklaması var. Sonra kutunun içinde hangisinin olduğunu bulmak var. Arada bir düzenleyip sistematiği oturtsan bile acil bi zamanda o onun kutusuna diğeri ötekinin kutusuna. Yine karıştı.
Bir kaç ay önce şeffaf ayakkabı kutularını görmüştüm internette. Pazar günü de Migros'ta görünce yeniden aklıma düştü. Resimdekiler onlardan Migros'ta tanesi 5 tl, firmanın kendi internet sitesinde 4 tl.
Google'da ararken bir de globox diye bir marka daha olduğunu gördüm. Hepsiburada'da satılıyormuş 5'li paketi 17tl+kdv. Daha ucuz. Ama diğerinin malzemesi plastik; bayağı kutu. Bunlar bana biraz daha hafif ve çabuk yıpranabilir gibi geldi.
Evet kutu fikri hoş ama dolaptaki bütün ayakkabılar için böyle bi düzenleme yaparsak küçük bir servet harcamak gerekecek :(
Ayakkabılar için bir başka çözüm de yağmurlu havalar, çamurlu yollar için yurtdışından bir ürün.
Ayakkabının üzerine geçiriyorsun, tıpış tıpış yürüyorsun. İstanbul için müthiş bir ürün.
Ama bir çiftin 77 euro olduğu düşünülürse; bunu da önce düşünmek gerekiyor. Malum global ekonomik kriz.
Online sipariş verilebilen ülkeler arasında Türkiye'de var. Sipariş vermek isterseniz
http://swims.com
Tutkumuz :))
Hazır indirimler varken düz bi ayakkabı bakıyim dedim ama yine gittim topuklu aldım. Bağımlılık gibi bi şey engel olamıyorsun.
Almak güzel de bir de bunların saklaması var. Sonra kutunun içinde hangisinin olduğunu bulmak var. Arada bir düzenleyip sistematiği oturtsan bile acil bi zamanda o onun kutusuna diğeri ötekinin kutusuna. Yine karıştı.
Bir kaç ay önce şeffaf ayakkabı kutularını görmüştüm internette. Pazar günü de Migros'ta görünce yeniden aklıma düştü. Resimdekiler onlardan Migros'ta tanesi 5 tl, firmanın kendi internet sitesinde 4 tl.
Google'da ararken bir de globox diye bir marka daha olduğunu gördüm. Hepsiburada'da satılıyormuş 5'li paketi 17tl+kdv. Daha ucuz. Ama diğerinin malzemesi plastik; bayağı kutu. Bunlar bana biraz daha hafif ve çabuk yıpranabilir gibi geldi.
Evet kutu fikri hoş ama dolaptaki bütün ayakkabılar için böyle bi düzenleme yaparsak küçük bir servet harcamak gerekecek :(
Ayakkabılar için bir başka çözüm de yağmurlu havalar, çamurlu yollar için yurtdışından bir ürün.
Ayakkabının üzerine geçiriyorsun, tıpış tıpış yürüyorsun. İstanbul için müthiş bir ürün.
Ama bir çiftin 77 euro olduğu düşünülürse; bunu da önce düşünmek gerekiyor. Malum global ekonomik kriz.
Online sipariş verilebilen ülkeler arasında Türkiye'de var. Sipariş vermek isterseniz
http://swims.com
Çarşamba, Ocak 21, 2009
Ağlamaktan Korkma. Zihindeki Istırap Veren Düşünceler Gözyaşı İle Temizlenir
Bir Düşman Çok, Yüz Dost Azdır
Son Irmak Kuruduğunda, Son Ağaç Yok Olduğunda, Son Balık Öldüğünde, Beyaz Adam Paranın Yenmeyen Bir Şey Olduğunu Anlayacak
Derinin Rengi İnsanları Farklı Kılmaz. İyi İyidir, Kötü Kötüdür. Büyük Yaratıcı Hepimizi Kardeş Olarak Yaratmıştır
Düşmanımı Cesur Ve Kuvvetli Yap. Eğer Onu Yenersem Utanç Duymamayım
İnsanlar Tabiattan Uzaklaştıkça Kalbi Katılaşır. İnsanın Gözleri Öyle Kelimelerle Konuşur Ki Dil Onları Telaffuz Edemez.
Şeytan Hakkında Konuşmayın. Gençlerin Kalbinde Merak Uyandırır
(Kızılderili sözleri, milliyet.com.tr'den.)
Bugünlerde kendimle en çok özleştirdiğim tabiattan uzaklaşınca yaşananlarla ilgili olan.
Tam da buna ihtiyacım var.
Bir Düşman Çok, Yüz Dost Azdır
Son Irmak Kuruduğunda, Son Ağaç Yok Olduğunda, Son Balık Öldüğünde, Beyaz Adam Paranın Yenmeyen Bir Şey Olduğunu Anlayacak
Derinin Rengi İnsanları Farklı Kılmaz. İyi İyidir, Kötü Kötüdür. Büyük Yaratıcı Hepimizi Kardeş Olarak Yaratmıştır
Düşmanımı Cesur Ve Kuvvetli Yap. Eğer Onu Yenersem Utanç Duymamayım
İnsanlar Tabiattan Uzaklaştıkça Kalbi Katılaşır. İnsanın Gözleri Öyle Kelimelerle Konuşur Ki Dil Onları Telaffuz Edemez.
Şeytan Hakkında Konuşmayın. Gençlerin Kalbinde Merak Uyandırır
(Kızılderili sözleri, milliyet.com.tr'den.)
Bugünlerde kendimle en çok özleştirdiğim tabiattan uzaklaşınca yaşananlarla ilgili olan.
Tam da buna ihtiyacım var.
Pazartesi, Ocak 19, 2009
Sınav
Haftalardır dersti sınavdı anlatıp duruyorum. Nasıl geçtiğini merak edenler için...
Toplam 8 ders var. Ortalama 70 olmadan geçemiyorsun. Bir tanesini geçen sınavda vermiştim.
7 dersten girdim sınava.
Bu sınavlar mimli zaten. Geçen sene 25 sorudan 9 tanesinin yanlış çıktığı bile olmuş. Yani geçmek biraz da şansa bağlı :)))
Genel ekonomide unutmayacağım iki soru var biri 2009 yılının OECD tarafından ne yılı olduğu, diğeri de 2008 yılı araştırmalarına göre dünya üzerinde en adaletsiz gelir dağılımının olduğu ilk üç ülke.
Yani kitaptan falan çalışarak ezberleyerek de olacak gibi değil.
Biz deli gibi formüllerle problem çözdük ama sınavda toplasan 10 tane problem çıkmadı.
13 Şubat'ta sonuçları öğrenince yazarım.
Toplam 8 ders var. Ortalama 70 olmadan geçemiyorsun. Bir tanesini geçen sınavda vermiştim.
7 dersten girdim sınava.
Bu sınavlar mimli zaten. Geçen sene 25 sorudan 9 tanesinin yanlış çıktığı bile olmuş. Yani geçmek biraz da şansa bağlı :)))
Genel ekonomide unutmayacağım iki soru var biri 2009 yılının OECD tarafından ne yılı olduğu, diğeri de 2008 yılı araştırmalarına göre dünya üzerinde en adaletsiz gelir dağılımının olduğu ilk üç ülke.
Yani kitaptan falan çalışarak ezberleyerek de olacak gibi değil.
Biz deli gibi formüllerle problem çözdük ama sınavda toplasan 10 tane problem çıkmadı.
13 Şubat'ta sonuçları öğrenince yazarım.
Merkür geri gidiyor yine bu aralar...
Şubat'ta düzelecek yanılmıyorsam ama o tarihe kadar da hayatımızda etkisini bi takım yöntemlerle belli edecek.
Mesela benim arkadaşlar, eski tanıdıklar hanesine düşüyor olsa gerek ki; hafta sonu planladıklarım dışında planlamadığım çoook eski bi kaç arkadaşımla da karşılaştım.
Yolda yürürken öyle insanlara bakan acaba bunu bir yerden tanıyor muyum diyen birisi değilimdir. Ama bazen öyle zamanlar oluyor ki karşıdan gelen insana bakmak için bir güç seni zorluyor ve sana sen onu tanıyorsun diyor.
Daha spiritüel açıklamak gerekirse; insan ruhunda yaşanan her şeyin, her insanın, her yerin bir kaydı var. Biz onları artık hatırlamadığımızı sansak da onlar kendi bölümlerinde varlıklarını sessizce devam ettiriyorlar. Ancak aynı yaşanmışlıklar birbirine yakın yerlerden geçerken birbirlerine sinyaller gönderip öne çıkıyorlar. Biz de yıllardır görmediğimiz bir arkadaşımızı en olmayacak anda tanıyıveriyoruz.
Lise'den beri hiç görmediğim -ki aşağı yukarı 15 yıla denk geliyor- bir arkadaşımı sınava gireceğim okul bahçesinde ikimizde hızlı adımlarla koştururken gördüm. Ayaküstü bir kaç dakika konuştuk. Facebook'tan haberleşme sözü verdik birbirimize.
Cumartesi günü de Bağdat Caddesinde üniversiteden bir arkadaşımla karşılaştım.
Bunlar Merkür'ün süprizi olarak karşıma çıkanlardı. Bir de planladıklarım vardı ki onları da bir kaç senedir görmemiştim.
Eski dostları, arkadaşları görmek, arada geçen zamanda yaşananları paylaşmak güzel bir zenginlik veriyor insana. Bir kez daha tazeleniyor arkadaşlık.
Mesela benim arkadaşlar, eski tanıdıklar hanesine düşüyor olsa gerek ki; hafta sonu planladıklarım dışında planlamadığım çoook eski bi kaç arkadaşımla da karşılaştım.
Yolda yürürken öyle insanlara bakan acaba bunu bir yerden tanıyor muyum diyen birisi değilimdir. Ama bazen öyle zamanlar oluyor ki karşıdan gelen insana bakmak için bir güç seni zorluyor ve sana sen onu tanıyorsun diyor.
Daha spiritüel açıklamak gerekirse; insan ruhunda yaşanan her şeyin, her insanın, her yerin bir kaydı var. Biz onları artık hatırlamadığımızı sansak da onlar kendi bölümlerinde varlıklarını sessizce devam ettiriyorlar. Ancak aynı yaşanmışlıklar birbirine yakın yerlerden geçerken birbirlerine sinyaller gönderip öne çıkıyorlar. Biz de yıllardır görmediğimiz bir arkadaşımızı en olmayacak anda tanıyıveriyoruz.
Lise'den beri hiç görmediğim -ki aşağı yukarı 15 yıla denk geliyor- bir arkadaşımı sınava gireceğim okul bahçesinde ikimizde hızlı adımlarla koştururken gördüm. Ayaküstü bir kaç dakika konuştuk. Facebook'tan haberleşme sözü verdik birbirimize.
Cumartesi günü de Bağdat Caddesinde üniversiteden bir arkadaşımla karşılaştım.
Bunlar Merkür'ün süprizi olarak karşıma çıkanlardı. Bir de planladıklarım vardı ki onları da bir kaç senedir görmemiştim.
Eski dostları, arkadaşları görmek, arada geçen zamanda yaşananları paylaşmak güzel bir zenginlik veriyor insana. Bir kez daha tazeleniyor arkadaşlık.
Cuma, Ocak 09, 2009
Özgür hissetmiyorum kendimi...
Eskiden olduğundan daha fazla kendimi bir şeylerden sorumlu hissediyorum.
Anayolda tam gaz giden araçlara bakıyorum. Bense yavaş yavaş sapaktan dönmeye çalışıyorum.
Yolumu değiştirip gaza basıp gidemem.
Özgür değilim.
Zorla mı?
Hayır değil,
Biraz gönüllü biraz zorunlu.
Zorunlu olduğu için gönüllü; gönüllü olduğu için zorunlu.
Evlenmek, çocuk sahibi olmak da böyle olsa gerek. Kendini başkalarının hayatından sorumlu hissetmek. Bazen kendinden çok onları düşünmek.
Biliyorum bu da yanlış.
Önce ben diyebilmelisin.
Gün gelir uğruna fedakarlık ettiğin vazgeçtiklerin; dönüp arkasını senin verdiklerini çiğner geçer.
Kötü niyetli olmasa bile.
Sadece o sen olmadığı, senin gibi hissetmediği için. Senin neyi neden yaptığını anlamaz, anlayamaz.
Hayatta işte böyle insanlar var.
Sevdikleri uğruna öyle çok fedakarlık yapar, onların hayatını kolaylaştırmak için kendilerinden vazgeçerler ki. Ellerinden gelse onların bütün acılarını sıkıntılarını üstlerine alıp çekmek isterler, yeter ki onlar üzülmesin.
Kendisi çok mu güçlü ki?
Hayır.
Sanırım Allah dünyaya merhamet, sevgi, acıma, acımasızlık, merhametsizlik, iyilik, kötülük duygularını eşit miktarlarda dağıtmış. Ancak sadece toplamları eşit.
Kimin payına ne kadar düştüğüne gelince...
Bu yazıyı okurken kendinden bir şeyler buluyorsan eğer, payından fazlasını almışsın.
Eskiden olduğundan daha fazla kendimi bir şeylerden sorumlu hissediyorum.
Anayolda tam gaz giden araçlara bakıyorum. Bense yavaş yavaş sapaktan dönmeye çalışıyorum.
Yolumu değiştirip gaza basıp gidemem.
Özgür değilim.
Zorla mı?
Hayır değil,
Biraz gönüllü biraz zorunlu.
Zorunlu olduğu için gönüllü; gönüllü olduğu için zorunlu.
Evlenmek, çocuk sahibi olmak da böyle olsa gerek. Kendini başkalarının hayatından sorumlu hissetmek. Bazen kendinden çok onları düşünmek.
Biliyorum bu da yanlış.
Önce ben diyebilmelisin.
Gün gelir uğruna fedakarlık ettiğin vazgeçtiklerin; dönüp arkasını senin verdiklerini çiğner geçer.
Kötü niyetli olmasa bile.
Sadece o sen olmadığı, senin gibi hissetmediği için. Senin neyi neden yaptığını anlamaz, anlayamaz.
Hayatta işte böyle insanlar var.
Sevdikleri uğruna öyle çok fedakarlık yapar, onların hayatını kolaylaştırmak için kendilerinden vazgeçerler ki. Ellerinden gelse onların bütün acılarını sıkıntılarını üstlerine alıp çekmek isterler, yeter ki onlar üzülmesin.
Kendisi çok mu güçlü ki?
Hayır.
Sanırım Allah dünyaya merhamet, sevgi, acıma, acımasızlık, merhametsizlik, iyilik, kötülük duygularını eşit miktarlarda dağıtmış. Ancak sadece toplamları eşit.
Kimin payına ne kadar düştüğüne gelince...
Bu yazıyı okurken kendinden bir şeyler buluyorsan eğer, payından fazlasını almışsın.
Perşembe, Ocak 08, 2009
Kayıp Günler
Günlerden hangisindeyim?
Hangi günde olduğumu anlamak için hafızamı zorladım.
Naptım, nerdeydim?
Hah dün gece Avrupa Yakası vardı. O zaman bugün perşembe.
Neeeeeeeeeeee!!!
yarın cuma mı?
Hafta bitti.
Sanıyorsan çok yanılıyorsun :((
Cumartesi, pazar iki tam gün eğitimdeyim. Hem de ne eğitim, üniversiteden beri en yoğun matematik gördüğüm.
Bi de olayın hafıza boyutu var. Dersi dinlerken süper anlıyorum, hocayla birlikte çözüyorum. Ama sonra notlara baktığımda hiç alakam yok.
Balık hafızalı mı oldum ne?
Tabi bi de hangi günde olduğumu anlamak için tv dizilerinden yolumu bulmam var ki, ne kadar anlamsız bir hayat sürdüğümün işareti. O durum zaten başlı başına bir yazı konusu.
Salı, Ocak 06, 2009
Denklemler
Hayat o kadar garip ki, yıllardır biriktirdiklerin paylaştıkların bir an geliyor hiç birikmemiş paylaşılmamış olabiliyor. Bir arkadaşım oldukça uzun süren bir ilişkisinden sonra kısa bir dönem tanıdığı birisiyle evlenirken söylemişti, fark yok arada. Onu tanımamışım yıllarca bunu da çok iyi tanımıyorum.
Yani ilerde olmakla, başlamanın aynı olduğu anlar olabiliyor hayatta. Belki bu tez sadece karşımızdaki insanları tanımak onlarla yaşamak söz konusu olduğunda doğru.
Geçen yıllar bir ömür. Ne çok şey derken. Dönüp bakıyorsun ve arkanda olması gerekenden çok başka şeyler.
İlk arayan kaybedendir, daha çok seven üzülendir.
Böyle bir denklem de var aynı sayfada.
Ben bu denklemeleri yazıyorum yazmasına da, ne duygusal zeka ne mantık ne matematik ne de kimya hiç biri çözemiyor. Herkes kendi denkleminin bir ucundan çözmeye çalışıyor hayatı; kimi x'leri çekerken formülden her şeyi iyice karıştırıp içinden çıkamaz hale getiriyor.
Kimi kopya çekerken yandaki kağıttan, kendi denklemine başkalarının rakamlarını yazarak çözüm arıyor.
Bulan var mı?
En güzeli 4 işlem. Topla, çıkart, böl, çarp. Bilinmeyenlere, üslere, fonksiyonlara gerek yok.
Sevdiklerini topla
İstemediklerini çıkart,
Mutlulukları bölerek dağıt,
Her böldüğünü kendiyle çarp çoğalt.
Bu kadar basit :))))))
Üzüntü ve sıkıntılar????
Onlar için sadece silgi kullan.
Yani ilerde olmakla, başlamanın aynı olduğu anlar olabiliyor hayatta. Belki bu tez sadece karşımızdaki insanları tanımak onlarla yaşamak söz konusu olduğunda doğru.
Geçen yıllar bir ömür. Ne çok şey derken. Dönüp bakıyorsun ve arkanda olması gerekenden çok başka şeyler.
İlk arayan kaybedendir, daha çok seven üzülendir.
Böyle bir denklem de var aynı sayfada.
Ben bu denklemeleri yazıyorum yazmasına da, ne duygusal zeka ne mantık ne matematik ne de kimya hiç biri çözemiyor. Herkes kendi denkleminin bir ucundan çözmeye çalışıyor hayatı; kimi x'leri çekerken formülden her şeyi iyice karıştırıp içinden çıkamaz hale getiriyor.
ax+2b*3=y+z
Kimi kopya çekerken yandaki kağıttan, kendi denklemine başkalarının rakamlarını yazarak çözüm arıyor.
Bulan var mı?
En güzeli 4 işlem. Topla, çıkart, böl, çarp. Bilinmeyenlere, üslere, fonksiyonlara gerek yok.
Sevdiklerini topla
İstemediklerini çıkart,
Mutlulukları bölerek dağıt,
Her böldüğünü kendiyle çarp çoğalt.
Bu kadar basit :))))))
Üzüntü ve sıkıntılar????
Onlar için sadece silgi kullan.
Pazar, Ocak 04, 2009
Kaçkarlara Yolculuk
İnce ince yağan yağmur altında pazarda alışveriş yaparken, tezgahların arkasında pazarcıların ısınmak için yaktığı kasa parçalarından gelen yanık odun kokusu ve yumuşak bir soğuk beni başka bir yerlere götürdü.
Olduğum yerden çok uzağa. Karadeniz yaylalarındaki bir köy evine. Anlık çok kısa bir şeydi.
Migros'tan dergilere bakarken Atlas çekti dikkatimi oysa kapağında beni öylesine de çok cezbeden bir şey yoktu. İtiraf ediyorum masa takvimi güzel olur diye aldım. Ama eve gelip de okumaya başlayınca Kaçkarların sonbahar kış resimlerinin beni çağırdığını anladım.
Bir yıl boyunca oralarda bir köy evinde yaşamak istiyorum. Dört mevsimini yaşamak, sobamı yakmak, toprağımla uğraşmak, güneşi, geceyi, soğuğu yaşamak istiyorum.
Şu an için böyle bir isteği gerçekleştirmemin imkansızlığını biliyorum. Ama ben yükselen bir balık olarak çok güzel hayal kurarım. Bazen kendimi çok bunalmış ve kaçamayacak hissettiğim durumlarda giderim o çok istediğim yerlere.
Geçen seneki Karadeniz tatilim yeterli görsel zenginliği de sağladığı için çok gerçekçi ve bana çok iyi gelen gerçeküstü seyahatler yapabiliyorum.
Onun için bu gece beni ararsanız Atlas Ocak 2009 sayısındaki Kaçkar fotoğraflarındaki yaylalarda bulabilirsiniz. Siz de gelmek isterseniz aman sıkı giyinin, çok soğuk oralar.
Olduğum yerden çok uzağa. Karadeniz yaylalarındaki bir köy evine. Anlık çok kısa bir şeydi.
Migros'tan dergilere bakarken Atlas çekti dikkatimi oysa kapağında beni öylesine de çok cezbeden bir şey yoktu. İtiraf ediyorum masa takvimi güzel olur diye aldım. Ama eve gelip de okumaya başlayınca Kaçkarların sonbahar kış resimlerinin beni çağırdığını anladım.
Bir yıl boyunca oralarda bir köy evinde yaşamak istiyorum. Dört mevsimini yaşamak, sobamı yakmak, toprağımla uğraşmak, güneşi, geceyi, soğuğu yaşamak istiyorum.
Şu an için böyle bir isteği gerçekleştirmemin imkansızlığını biliyorum. Ama ben yükselen bir balık olarak çok güzel hayal kurarım. Bazen kendimi çok bunalmış ve kaçamayacak hissettiğim durumlarda giderim o çok istediğim yerlere.
Geçen seneki Karadeniz tatilim yeterli görsel zenginliği de sağladığı için çok gerçekçi ve bana çok iyi gelen gerçeküstü seyahatler yapabiliyorum.
Onun için bu gece beni ararsanız Atlas Ocak 2009 sayısındaki Kaçkar fotoğraflarındaki yaylalarda bulabilirsiniz. Siz de gelmek isterseniz aman sıkı giyinin, çok soğuk oralar.
Cumartesi, Ocak 03, 2009
Perşembe, Ocak 01, 2009
İlk Gün
2008'in son dakikalarında yazdığım gibi 2009'un ilk gününde de yazmaya devam. Sadece yazmakla kalsam iyi, bir de blog ayarlarımla oynayıp yeni şeyler ekledim.
2008 baharında TEMA parkında erguvan dalları arasından Rumeli Hisarı siluetinin göründüğü fotoğrafımı tema resmime dönüştürdüm. (bi cümlede iki tema)
Takip ettiğim blogları daha rahat izlemek için sağ tarafa ekledim. Profil yazımı birazcık değiştirdim.
Malum yeni yıl öncesinde astrolojik yorumları da ihmal etmek olmaz. Onlar da acayip motive ettiler sağolsun. Bakın ilk günden söylüyorum; 2009 benim yılım olacak. Artık düğün mü olur, terfi mi olur, ev mi olur, iş mi olur, çocuk mu olur yoksa hepsi birden mi olur bilmiyorum ama...
ÇOOOK İYİ ŞEYLER OLACAK :)
Sevgili Kova ve Balık'lar, burçdaş olduğumuz için size torpil geçiyorum ve muhteşem yeni yıl yorumlarınıza link veriyorum.
Balık (Yıllık)
Kova (Yıllık)
Kova -Ocak'09
Balık -Ocak'09
2008 baharında TEMA parkında erguvan dalları arasından Rumeli Hisarı siluetinin göründüğü fotoğrafımı tema resmime dönüştürdüm. (bi cümlede iki tema)
Takip ettiğim blogları daha rahat izlemek için sağ tarafa ekledim. Profil yazımı birazcık değiştirdim.
Malum yeni yıl öncesinde astrolojik yorumları da ihmal etmek olmaz. Onlar da acayip motive ettiler sağolsun. Bakın ilk günden söylüyorum; 2009 benim yılım olacak. Artık düğün mü olur, terfi mi olur, ev mi olur, iş mi olur, çocuk mu olur yoksa hepsi birden mi olur bilmiyorum ama...
ÇOOOK İYİ ŞEYLER OLACAK :)
Sevgili Kova ve Balık'lar, burçdaş olduğumuz için size torpil geçiyorum ve muhteşem yeni yıl yorumlarınıza link veriyorum.
Balık (Yıllık)
Kova (Yıllık)
Kova -Ocak'09
Balık -Ocak'09
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)