Bazen hic umulmadik bi yerde oyle bi'seyle karsilasirsiniz ki...
Beklemezsiniz cunku ordan beklentiniz dusuktur...
Bu sabah ablamin fizyoterapi seansi icin gittigimiz Balat'taki Or-ahayim musevi hastanesinin kafeteryasinda beklerken vakit gecsin diye soyledigim kahve oyle bir sunumla geldi ki agzim acik kaldi
Bes yildizli bir hastanenin isletmeciye verilmis luks kafesinde olsa sasirmazdim
Muhtemelen hastanenin kendi islettigi basit bi cay ocagi ve yaninda kurabiye kek sandvic satiyor
Bu kadar anlatmaya ne geldi derseniz....
Fincanin altinda nakkash yaziyordu ;)))
Yolunuz duserse Halic'in kiyisinda bi keyif kahvesi icin derim ;))
Pazar, Mart 24, 2013
Perşembe, Mart 21, 2013
Karikatürlü Paşabahçe
Paşabahçe canavarlarına müjdem olsun :)))
Latif Demirci imzalı karikatürlerin üzerinde olduğu bardaklar çok eğlenceli...
Latif Demirci imzalı karikatürlerin üzerinde olduğu bardaklar çok eğlenceli...
Cumartesi, Mart 16, 2013
Merkür Geri Giderken
Elektronik aletlerin bozulmasından, iletişimin aksamasından hep suçlu merkürdür...
Bi keresinde tartışmanın en hararetli yerinde birinin çıkıp, "merkür geri gidiyo ondan bu" demesi olayın bütün ciddiyetini sona erdirmiş herkesi gülme krizine sokmuştu.
Unutmam :)))
Merkür gitti geri, bitti.
Kazasız belasız atlattım derken; dün telefonum bir anda kapandı ve bi daha da kendisinden yaşam belirtisi alınamadı.
Apar topar servise yetiştirdim; lakin yaşatmak için aldığım zamanki paranın yarısını, bugünkü değerinin fazlasını istediler.
Ana kartı değişmesi gerekiyormuş yani beyin nakli...
Yani yapılsa da geçmişini hatırlamayan bir hiç...
Öyle kala kaldım...
Adresler, telefonlar, saklanan mesajlar, notlar, alarmlar ve bazı şifreler
Yedeği yok hatırda kalan kadar her şey
Yani hiç...
Akıllı telefonlar akılsız kıldı bizi
Yeniden bi dünya kurmam lazım kendime ve bu kez her kaydımın fiziksel bir kaydını da tutmak niyetindeyim, unutmazsam eğer...
Bi keresinde tartışmanın en hararetli yerinde birinin çıkıp, "merkür geri gidiyo ondan bu" demesi olayın bütün ciddiyetini sona erdirmiş herkesi gülme krizine sokmuştu.
Unutmam :)))
Merkür gitti geri, bitti.
Kazasız belasız atlattım derken; dün telefonum bir anda kapandı ve bi daha da kendisinden yaşam belirtisi alınamadı.
Apar topar servise yetiştirdim; lakin yaşatmak için aldığım zamanki paranın yarısını, bugünkü değerinin fazlasını istediler.
Ana kartı değişmesi gerekiyormuş yani beyin nakli...
Yani yapılsa da geçmişini hatırlamayan bir hiç...
Öyle kala kaldım...
Adresler, telefonlar, saklanan mesajlar, notlar, alarmlar ve bazı şifreler
Yedeği yok hatırda kalan kadar her şey
Yani hiç...
Akıllı telefonlar akılsız kıldı bizi
Yeniden bi dünya kurmam lazım kendime ve bu kez her kaydımın fiziksel bir kaydını da tutmak niyetindeyim, unutmazsam eğer...
Perşembe, Mart 14, 2013
Sabah Aileleri
Her sabah servisi beklerken, okula giden çocuklar ve onlara eşlik eden ailelerini izliyorum...
Haliyle her sabah aynı saatte aynı insanları görünce bir göz aşinalığı, bir haklarında fikir yürütmedir başlıyor...
Fotoğraflarıyla anlatmak isterdim aslında...
Bi tane süslü ve şımarık bi kız çocuğu, bi edası bi havası var, güzel saçları her zaman süslü tokalarla şekillendiriliyor. Sanırım adı Naz...
Bi de ablası var ortaokula gidiyor olmalı; küçük hanım çoğunlukla babasının kolunda sürekli bi'şiler anlatıyo, ilginin sürekli kendinde olmasını istiyor. Geçenlerde annesi "yeter bi sus artık" dedi.
Bir anne oğul var. Anne her zaman başında örgü bi bereyle, oğlanın da kulaklarını da örten siyah bi şapkası var. İkisi de beyaz tenli gözleri kızarmış gibi; başları önde yürüyorlar. Çok çekingen ürkek bir hali var ikisinin de, oğlan annenin kopyası. Ama bir kaç gündür annesi değil, dedesi olduğunu tahmin ettiğim onlara çok benzeyen yaşlı bir amcayla gidiyor çocuk. -annen nerde ufaklık diyesim var-
Her sabah telefonu kulağına dayamış konuşarak yürüyen başka bir oğlan çocuğu var, yanında babası olduğunu tahmin ettiğim bir adamla. Sanki çocuk annesiyle konuşuyor her sabah rapor veriyor ama istisnasız her sabah. Anne babası ayrı mı acaba? Bi çocuk cep telefonuyla bu kadar konuşturulur mu? -yazık o beyne-
Ellerinde arasına salam konmuş ekmekleri yada peçeteye sarılmış tostları yiyerek yürüyen çocuklar var bir de... (okul kantinlerine istediğiniz düzenlemeyi yapın, nasıl kahvaltı ediyorlar ona bakın)
Daha büyükçe bi oğlan çocuğu ve annesi var. İri yapılı ikisi de. Siyah kısa permamsı saçlarıyla kırmızı suratı ve hantal yürüyüşüyle ben de alkolik hissi yaratan bi kadın, anne...
Okulda öğretmen olduğunu tahmin ettiğim bi anne ve kızı var. Anne geçenlerde saçını boyattı, o günden beri daha bi makyajlı süslü gidiyor okula...
Sonra bi baba var, yaşları yakın yada ikiz erkek çocuklarının çantasını taşıyor. Çocuklardan biri de onun laptop çantasını... Baba işe yetişecek acelesi var belli, çocuklar arkadan sallana sallana...
Arada bir dönüp hadi dercesine bakıyor onlara
Çocuklar ebeveynlerinin küçük birer kopyası,
Kiminde haylaz bi bakış, kiminde mahçup kiminde uykulu bi ifade...
Ama hepsi çocuk...
Cumartesi, Mart 02, 2013
Kemik Tarak
Bu da yeni bir keşif...
Aznavur Pasajı'nda giriş katta sağdaki bu küçük tezgahtaki taraklar bizi bizden aldı...
Tarak diyip geçmeyin kemikten yapılan bu taraklar uzun bir el işçiliğinden sonra saçınızı tarayabilecek hale geliyormuş. Ustası Şadan Argun meşakketli süreçten bahsederken, atölyede çalışırken kokudan yanına yaklaşamazsınız diyor. İki sene öncesine kadar Beyoğlu Olgunlaşmada da bir tezgahı olduğunu ama artık sadece bu pasajda onu bulabileceğimizi söyledi.
Rahmetli dedemin vardı böyle bir tarağı, bize geldiğinde başını kucağımıza koyar sakalını ve saçlarını tarardık keyifle.
Dayanamadık biz de aldık kendimize bi tane.
Efendim kemik tarak; saç kırılmasını, elektriklenmesini, kan dolaşımını hızlandırarak saç derisini besler yara kepek oluşumunu engeller, saç dökülmesini karşı saçı güçlendirirmiş.
Tarakların üstündeki zarif işlemeleri Şadan beyin eşi Serap hanım yapıyormuş.
Bu kadar güzellik ve el emeği söz konusu olunca tabi fiyatlarının bi tarak için fazla olduğunu düşünebilirsiniz. Desensiz taraklar için 75, işlemeli için 150 lira gibi bi bedel ödemeniz gerekiyor.
Ama Şadan bey biraz ikramda bulunuyor ;)
Sadece tarak değil başka el emeği ürünler de bulabilirsiniz bu küçük dükkanda
Kendisine ulaşmak isterseniz,
Şadan Argun
İstiklal Caddesi No.212/2 Aznavur Pasajı Galatasaray
0212 252 31 62 - 0530 575 78 13
Aznavur Pasajı'nda giriş katta sağdaki bu küçük tezgahtaki taraklar bizi bizden aldı...
Tarak diyip geçmeyin kemikten yapılan bu taraklar uzun bir el işçiliğinden sonra saçınızı tarayabilecek hale geliyormuş. Ustası Şadan Argun meşakketli süreçten bahsederken, atölyede çalışırken kokudan yanına yaklaşamazsınız diyor. İki sene öncesine kadar Beyoğlu Olgunlaşmada da bir tezgahı olduğunu ama artık sadece bu pasajda onu bulabileceğimizi söyledi.
Rahmetli dedemin vardı böyle bir tarağı, bize geldiğinde başını kucağımıza koyar sakalını ve saçlarını tarardık keyifle.
Dayanamadık biz de aldık kendimize bi tane.
Efendim kemik tarak; saç kırılmasını, elektriklenmesini, kan dolaşımını hızlandırarak saç derisini besler yara kepek oluşumunu engeller, saç dökülmesini karşı saçı güçlendirirmiş.
Tarakların üstündeki zarif işlemeleri Şadan beyin eşi Serap hanım yapıyormuş.
Bu kadar güzellik ve el emeği söz konusu olunca tabi fiyatlarının bi tarak için fazla olduğunu düşünebilirsiniz. Desensiz taraklar için 75, işlemeli için 150 lira gibi bi bedel ödemeniz gerekiyor.
Ama Şadan bey biraz ikramda bulunuyor ;)
Sadece tarak değil başka el emeği ürünler de bulabilirsiniz bu küçük dükkanda
Kendisine ulaşmak isterseniz,
Şadan Argun
İstiklal Caddesi No.212/2 Aznavur Pasajı Galatasaray
0212 252 31 62 - 0530 575 78 13
Çağırır Sizi İstediğiniz Yerler...
Bir ay önce Beyoğlu turunda girdiğimiz bir ara sokaktaki mekanlar dikkatimi çekmişti. Buraya daha sonra keşif için tekrar gelmeliyim diye geçirmiştim içimden.
Sokağın adını bile bilmiyordum, bi daha gittiğimde nasıl bulurum için aklıma attığım işaret sokağın ters U şeklinde olmasıydı... -ne işaret ama-
Geçenlerde arkadaşımın Beyoğlu'nda güzel bi mekan var hem deneyelim hem görüşmüş oluruz teklifiyle o sokağa yeniden gideceğimi hiç tahmin etmezdim.
Hayat işte ne istediğinize dikkat edin boşuna demiyolar ;))
Sokağın adı: Emir Nevruz
Keşfettiğimiz Mekan: Varka Antakya Lezzetleri
Keşfedilmeyi bekleyenler: Ala Fontana, J'adore Chocolatier&Cafe
Gelelim keşfettiğimize...
Yöreden arkadaşların tam not verdiği benim de naçizane lezzetlerini, kalitesini, temizliğini, hizmetini ve fiyatlarını beğendiğim nezih bir mekan.
Yemeklerin yanı sıra dut çayını da deneyebileceğiniz mekana gitmeden önce rezervasyon yapmanızı öneririm.
www.varkabeyoglu.com
Sokağın adını bile bilmiyordum, bi daha gittiğimde nasıl bulurum için aklıma attığım işaret sokağın ters U şeklinde olmasıydı... -ne işaret ama-
Geçenlerde arkadaşımın Beyoğlu'nda güzel bi mekan var hem deneyelim hem görüşmüş oluruz teklifiyle o sokağa yeniden gideceğimi hiç tahmin etmezdim.
Hayat işte ne istediğinize dikkat edin boşuna demiyolar ;))
Sokağın adı: Emir Nevruz
Keşfettiğimiz Mekan: Varka Antakya Lezzetleri
Keşfedilmeyi bekleyenler: Ala Fontana, J'adore Chocolatier&Cafe
Gelelim keşfettiğimize...
Yöreden arkadaşların tam not verdiği benim de naçizane lezzetlerini, kalitesini, temizliğini, hizmetini ve fiyatlarını beğendiğim nezih bir mekan.
Yemeklerin yanı sıra dut çayını da deneyebileceğiniz mekana gitmeden önce rezervasyon yapmanızı öneririm.
www.varkabeyoglu.com
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)