Çarşamba, Aralık 01, 2010
Sene 1874, Yer İstanbul
Kitap Mevsimi geldi demiştim geçenlerde...
O yazımda hangi kitaplardan bahsettiysem hepsi bir bir sayfalarında ağırladı beni. Hatta bazıları ağırlamakla kalmayıp daha önce tanışıp da kaynaşamadığım tanıdıklarıyla da aramı yaptılar.
Yeraltındaki İstanbul'la çooook eskilere yüzyıllar öncesine gittim, küçülüp sayfaların arasına giren bir cin oldum. Bir yandan dehlizlerde yeni bir şeyler bulmanın heyecanı diğer yandan karşıma bi hortlak, yer altında yaşayan garip yaratıkların çıkmasından korkarak dolaştım.
Şu satırları okuduğumda ürperdiğimi itiraf etmeliyim...
"26 Eylül 1980 gecesi, İnönü Stadı'nın civarından yer altından gelen ve balyoz sesine benzeyen gürültüler duyuluyor. Sesleri duyan ve meraklanan bir grup asker ilgililere haber veriyor, yerinde araştırma yapılıyor fakat ne seslerin nedeni ne de kesin çıkış noktaları anlaşılamıyor.
Scognamillo'nun sözünü ettiği balyoz sesine benzer gizemli gürültüler, İnönü Stadının altından geçen bir dehlizden gelmektedir. Bu dehliz Dolmabahçe Sarayı'na aittir.
...
2008 yılında BJK yöneticileri dehlize inmiş ve yaşadıkları spor basınında yer almıştır.
...
Dolmabahçe Sarayı'ndan başlayan dehliz stadı diklemesine ikiye bölmektedir. İki metre genişliğindeki bu dehliz, belli bir mesafeden sonra Maçka Parkı'na yönelmekte ve muhtemelen parkın altından geçmektedir. Ancak ekip, dehlizin sonuna kadar gitmemiştir"
Meraklı ama korkağım...
Ersin Kalkan gibi belime ip bağlayıp tünellerin di'il sonuna gitmek içlerine bir adım bile atmaya cesaret edemezdim.
Çocukluğum en baba tünellerin olduğu Fener Rum Lisesi civarında geçtiyse de bilmediği deliklere çomak sokan olmadım hiç bir zaman. Hatta geçenlerde eski komşularımızla bir araya geldiğimizde evlerinin bodrumunda bir tünel olduğunu, o tünelden geçip evin karşısındaki yüksek bahçedeki deliklerden çıktıklarını anlattılar.
Ben olsam girer miydim, çocukken nasıl atlamışım bu detayı diye düşündüğümde. Oyun oynarken saklanmak için indiğimiz karanlık kömürlükleri anımsadım -hayır ben korkağım-
Gerçek tünelleri değil ama İBB şehir haritasını açıp geçmiş yıllardaki uydu görüntüleri üzerinden kitapta tarif edilen yolların izini sürmeye çalıştım.
Yetmedi bana.
Bir kaç ay önce aldığım ama 5-10 sayfadan öteye gidemediğim bir kenara bıraktığım Edmondo De Amicis'in İstanbul kitabı koştu geldi yanıma.
1870'li yıllarda geldiği İstanbul'un semtlerini, insanlarını, yollarını, gecesini, gündüzünü detaylı tasvir ettiği çok keyifli bir kitapmış aslında. Roman yazdığına bakmayın kitabın üstünde, çünkü o bir roman değil.
İstanbul Seyahatnamesi aslında
1870'lerde İstanbul'da Kapalıçarşı'da dolanmak, rengarenk kumaşlara dokunmak; Göksu'da, Kağıthane'de pikniğe gitmek, Pera'da şık mağazaların vitrinlerine bakmak, rengarenk feracelerle bir işaretinizle çılgına dönecek erkekleri peşinizden sürüklemek, Boğaziçi'nde mehtaba çıkmak...
Son bir kaç günkü hayatımın özeti aslında :)))
Kitaptan hoşuma giden bazı bölümler ayrı bir yazı konusu...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder