Cumartesi, Aralık 04, 2010

Zaman Treninde Yolculuk

Aslında geçtiğimiz hafta bugün yaşadığım "zaman yolculuğumu" yazmayı daha o gün düşünmüştüm. Ama sonra, pazar gününde anlatacağım şeyle ilgili yaşanan talihsiz bir olay biraz erteledi yazmamı.

Sen tut 25 sene sonra trene bin, ertesinde Haydarpaşa yansın. Bilseydim bi 25 sene daha binmezdim.

Tabiki bu işin şakası :)))

Ama gerçekten 25 sene belki bir kaç sene daha da fazlası olabilir. -Çünkü o zamanlar ilkokula gitmiyordum 28 yıl belki de-

Kadıköy Söğütlüşeçme'de ki nikah dairesinden Suadiye'ye ye gitmenin en mantıklı yolu olarak treni önerince Gülay; bir heyecan girdim kapıdan içeri.

Allahım trene nasıl binilir, ben en son ne zaman binmiştim trene???

3-5-10...

Yılları geri sarıyorum, üniversitedeyken bi kere binmiş miydim?

Yenikapı'dan Bakırköy'e gitmek için niyetlenmiştik ama bindiğimize dair bir kayıt yok hafızamda.

Gideceğim yönden emin olmak için güvenlik görevlisine sordum

"Suadiye'ye gitmek için bu taraftan mı bineceğim?"

Tabelaya bakıyorum Gebze yazıyor. Akbilden 1,65 çekiyor, Gebze'ye kadar bu fiyata mı gidiliyor?

Perona çıktım aptal aptal etrafıma bakıyorum, ben nerdeyim? Şimdiki zamandan insanlar etrafımda ama ben yıllar öncesinde.

Tren yıllar öncesinde Hacıbabamla Pendik'ten Haydarpaşa'ya geldiğimiz tren gibi. Haydarpaşa'dan Sirkeci'ye Büyük Postane'de çalışan teyzemin yanına gidişimiz. Çocukluk hayatım boyunca seyahetlerimin baş belasi mide bulantılarım :((( -hiç anlatmıyim kazasız belasız geçen hiç bi taşıt maceram yoktur-

Hacıbabam yanımda 2010'da aynı trende yolculuk etmeye başladık. Trenin içi o günkü gibi değil ama geçtiğimiz istasyonlar gördüğümüz yıkık dökük ahşap evler de bizimle birlikte geçmişten.

Ağır demir kütlesinin ilerlemek için raylarda çıkardığı boğuk sesle, geçmişin hatıralarıyla büyülenmiş yol alırken birden kendime geldim.

Ben Suadiye'de inecektim ama büyünün tesirinde ne kadar yol aldığımızı hangi durakları geçtiğimizi hatırlamıyordum.

Kısa bir an bu yolculuğu uzatmak geçtiyse de içimden, beni bekleyen bir arkadaşım, verilmiş bir sözüm vardı.

Merakla trenin duracağı istasyonun adını görmeyi bekledim. Aslında her durakta metrodaki gibi durağın adını söyleyen mekanik bir ses vardı ama ya o alçak sesliydi ya da ruhum uzaklarda olduğu için ben duymuyordum...

Neyse ki Suadiye'den bir önceki duraktaymışım :)))

Hiç yorum yok: