Scrum günlüğüne ara vermiş değilim ama tatil dönüşü her an scrum'ı yaşamaktan günlüğe sıra gelmedi.
Hatta elde birikmiş bi çöpçatanlık hikayesini bile yazmaya fırsat bulamadım.
Önce dedikodu, çöpçatanlık yani...
İnsan 40'ı bulunca matematiksel olarak, bi de hala bekarsa iyi niyetli arkadaşlar çöpleri çatmak istiyorlar.
Geçenlerde beni de böyle bi çatma işinin bi ayağı yaptılar.
Niyet iyiydi ama akıbet kısmet değilmiş.
Ancak bu girişimden kendi adıma önemli çıkarımlar yaptım ki, sırf bundan dolayı bile hatırlamaya değer buluyorum.
Muhasebeciler alınmasın ama -ya da alınsınlar- ben kendilerini sevemiyorum. Üniversitede toplamda 5 muhasebe dersi alırken bi amfi muhasebeci belki de bu düşüncemin temellerini attı.
Ve çok gariptir ki, o günden bugüne reddettiğim insanların büyük çoğunluğu muhasebeci 🙈
Yani neymiş; bi tanıştırma öncesi mesleğini soruyomuşuz. "Muhasebe" diyosa o topa hiç girmiyor kimsenin kalbini kırmıyoruz.
Önemli ikinci soru da sosyal hayat - sosyal medya değil-.
Gezip görmeyi, seyahat etmeyi, eğlenmeyi seviyor mu? Seviyor mu derken, lafta değil en son nereye gitmiş, hangi konser, hangi ülke???
Bunlardan puan alırsa evet tanışalım.
Diğer yandan ben de çok normal değilim kabul ediyorum. Bunca yıllık hayat tecrübesi, okuduğum psikoloji kitapları, beden dilinden tut ta kurduğu cümlelerden kişilik analizi yapıp bu iş nereye varır, olası problemler ne olura kadar dökebilirim.
Ki bu tespitlerde asla ön yargı ve kıyaslama yok.
Bi de üstüne fazla gerçekçiyim 😊
Kıyaslama yok dedim ama karşımdakini kendimle, kendi hayat duruşumla kıyasladığım gerçeğini de şuraya ekleyelim.
Kıyaslama demişken...
Dedim ya kendi hayat duruşumla kıyaslıyorum, nerede buluşabilir duruşumuz diye
İşte bu noktada son yıllarda kendime ne kadar haksızlık ettiğimin farkına vardım.
Kapılmış gidiyorum, hiç bir tercihim yönlendirmem, kendi fikrim yokmuş gibi yaşıyorum gibi geliyordu.
Oysa ki ben 5 yaşından beri kendi kararlarını kendi verebilen, uygulamaya koyup sonuna kadar giden kafasına koyduğunu yapan biriyim.
O karar veremediğim yoluna koymak için radikal kararlar alamadığım hayat var ya, zamanı gelmediği şu an doğru zaman olmadığı için kendi yatağında akıp gidiyor.
5 yaşında ilkokula başlama kararı verdim.
Kim yönlendirdi?
2,5 yaşında küçük bir kardeş, ilkokula yeni başlayan bir abla. Annenin hadi kızım sen okula başla diye yönlendirecek pek fırsatı yok.
Bu kararı veren benim şüphesiz ama bunu uygulama konusunda annem olmasa tabi ki başaramazdım.
Yaşımın büyütülmesi talebiyle mahkemeye başvurarak okula kaydımın yapılması, mahkemeye gitmeyerek nüfus kayıtlarımın bozulmaması annemin sayesinde.
Ve diğer kararlarım, isteklerim...
Okul hayatımdaki bölüm tercihlerim, üniversite seçimim, iş hayatımın 17 yıl önceki zik zaklı grafiği...
Hepsinde kararlarımı tek başıma verdim ama ailem hep destek oldu, sorgulamadı, yönlendirmedi.
Hatta çevre baskısı farklı yönlere çekmek istese de hep dik durdum. Verdiğim kararın sonuna kadar yürüdüm.
Yani...
Gerektiği yerde gereken kararı veren ben bu sefer de...
Aman 40 yaşına geldin bundan sonra daha ne bulcağını sanıyorsun, evlen çocuğun olsun, sen de hiç bir şey beğenmiyosun sosyal baskılarını umursamadan.
-ki günümüzde pek çok kadın sırf bu benim boyun eğmediğim nedenlerden dolayı evlenip mutsuz oluyor-
Olmaz bu iş diyip kendi yolumda yürümeye devam ediyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder