Bir kitabı başaşağı çevirip silkelediğinde içinden tek tek kelimeler düşebilse ortalığa ya da bu kelimeler toplanıp bir gün kendi kitaplarını bulmak üzere yola çıkabilse...
Çok çocuklu bir ailenin herhangi bir çocuğu. Yaşanmamış bir çocukluk. Bir dağ, oradaki köy evi, karanlık gece. Evden eve, odadan odaya kaçırılan bir giz. İstanbul’a giden vapur. Hiç mutluluğa açılmamış çeyiz sandığı.
Tercih etmeden, zorunda kaldıklarını yaşamak. Eski bir köşkün bir odası. Güzel çocukların güzel annesi. 80’lerde iki erkek çocuk büyütmek. İçindeki karanlığa inat; renkli, simli iplerle işledikleri.
Komşular, arkadaşlar, kalabalık ama hep yalnız. Eski şarkılar gibi; Sevemedim Kara Gözlüm, O Ağacın Altı. Erken bulup çabuk kaybettikleri.
Şimdinin politikacısı, tiyatro oyuncusu belki de.
Torunlarının bir tanesi.
Evlendirdikleri, inandıkları, sevdikleri, atsa da görmese de sevmekten vazgeçmedikleri.
Kaçan, kovalanan ama hep yakalanan.
Vefakar, cefakar, sebatkar, emektar, kadere sitemkar, dosta davetkar.
İsm’aileden gelse de, alttan alsan da hayatı er’olmuyor beklenenler.
63 yıl önce bugün
2 yorum:
Ne anlaşılmaz bir maratondur yaşam içinde kahkaha olmayan komedi gözyaşı olmayan melodram ve şarkılar vardır günlere senelere hapsedilmiş. Bir gün gelip te sanki özgürlüğüne kavuşmayı beklerler kitaplardan dökülen kelimeler gibi yalnız ve yolunu kaybetmiştir hatıralar.
Can bulur ihtiyar bir çift gözün hüzünlü anlarında, sanki gerçekmişcesine.
O kadar çok şey geçmiştir ki başından yaşadıkların mı yorulan yoksa sen misin hayatta bu kadar çok yol alan anlayamazsın. Bırakırsın zamanı kendi tik tak larına ve gülümsersin hayat tıpkı 63 yıldan beri güldüğün gib oysa nice 63 yıllık çınar gölgesi hatıralarda şimdi.
Açıyorum sayfayı hep aynı şeyler, dört yapraklı yonca döktürsün de bizle paylaşsın artık diye :) Sevgiler
Yorum Gönder