Sevgili babacım,
En son bu hitabı ilk okul yıllarında sen uzaktayken yazdığım mektuplarda kullanmıştım
35 sene önce diyebiliriz yani
Ve bu yıl babalar gününde,
seninle belki çok minikken hatırlayamadığım bir bağ kurmuşuzdur ama bende izi yok ne yazık ki
Bugün milat olsun
Ne yazık ki hayatımda bir baba kızını nasıl sever, bir kız çocuğunun arkasındaki destek baba nasıl olur, var olur hiç bilmiyorum.
Hayat şartları, geçmiş öğrenilmişliklerimizin bize dayattığı, sorgulamadığımız, düzeltmeye çalışmadığımız kötü bir ilişkimiz iletişimimiz oldu.
Ben artık seni yok saymıyorum, kötü hatıraları öfkeyle anmıyorum, var olma nedenimsin inkar etmiyorum.
Annemin dediğine göre ben bebekken hiç kucağından indirmemişsin sevmişsin beni -hatta annem erkek olsaydın, erkek bebek olduğun için sana bu kadar ihtimam gösterdi diyecektim- dediği kadar.
Nerde bitti o ilgi?
Ben bi tek yokluğunu hatırlıyorum çocukluğumdan, kısa süreli izne gelişlerini. Sarıldığımıza bize dokunduğuna dair hatırladığım tek şey çocukluk fotoğraflarımızdaki elinin omuzumuza atılmış hali.
Yani fotoğraf çekilirken insanların yakın durması için sarılma şekli, samimi olmadığın insanla bile o fotoğraf için yakınlaşılabilen poz şekli.
Hatıralarımdan sana dair tutunabileceğim bir şey bulamadığım için seni anlamaya çalışarak devam etmeye karar verdim.
Senin adına bahaneler bularak neden böyle olduğumuza bir kılıf bulmaya çalışacağım.
Seni hiç tanımıyorum aslında hakkında annemin anlattıkları ve bir kaç fotoğraftan başka bir şey bilmiyorum. Yaşadıklarımız, tartışmalarımız, hiç umrunda olmadığımız anlar var sadece hafızamda.
Evet gerçekten zor bir yola girdik.
Senle yaşadıklarım
-çocuksa 18 yaşına kadar çocuk- diyerek umrunda olmadığımızı ifade eden tavrın üzerine kurulu sadece bizden bir şeyler istemek için kurduğun iletişim, düşüncesizce yürüttüğün babası olman gereken evin maddi manevi sorumluluğunu almayıp maddi manevi yüklerle bizi karşılaştırdığın anlar. Tepkisizliğin, annemin çabasına karşı senin çabasızlığın ve bunca yılda annemin özverisine karşılık senin umursamazlığın.
Annemin öfkesi oldum ben sana, olmamam gerekirken.
Sen babamdın ben annemin senle tartışması gereken yerde tartışan olmamalıydım ama annemin üzülmesine, babam bile olsan annemi üzmeye hakkın olmadığı için böyle oldu. Kaldı ki bire bir benim de taraf olduğum durumlar yaşanmadı değil.
İlişkimizin böyle olmasını istemezdim ama şartlar ve sen buna izin verdin.
Bu kadar olumsuz yaşanmışlıkla sana “seni seviyorum” diyebileceğim bir birikim yok elimde.
Ancak seni anlayabilmeye, senin adına bulacağım bahanelerle bundan sonrasını kurtarmaya çalışıcam.
Senin de çocukluğun gençliğin çok iyi hatıralarla geçmemiş belli ki. Destek görmemişsin, sevilmemişsin, engellenmişsin, kırılmışsın.
Baba nasıl olur, ne işe yarar, ne yapar? Sen de bilmemişsin.
Bak daha baştan ortak bir noktamız çıktı.
Ama kabul edelim olmaya eksiğini kapatmaya çalışmamışsın.
Ailenden öğrenmişsindir, çocuksa çalışsın eve para getirsin boşuna mı doğurduk besledik büyüttük. O yüzden şu meşhur 18 yaş cümlesini sarf etmişsindir.
Hayallerin vardı gençliğinde onları da alıp kırmışlar. Hiç sen olmamışsın o yüzden çocuklarının da ne olduğu çok umrunda olmamış.
Daha yakına gelirsek birlikte çok yıprandık, sevgimiz yoktu saygımız da kalmadı.
Yaşadıklarımızı hak etmedik, sen de hak etmedin ama peki neden yaşadık?
Annem ve biz elimizden geleni yapmadık mı ve üstüne tekrar tekrar aynı şeyleri yaşayınca kurtaracak bir şey kalmadı.
Boşanma sürecinde yaşadıklarımızı, söylediklerini unutmak zor.
Hesaba oturup kırılıp dökülenleri alt alta yazarsak en başa döneriz.
Niyetim ömrümüzün kalanında temel düzeyde birbirimize saygı duymak, red etmeden, öfkelenmeden hatırlamak...
Babalar günün kutlu olsun
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder