Hakkımda yapılan çok doğru bir yorumla başlamak istiyorum yazıma :-)))
Bu sıcakta oruçlu oruçlu müze gezmenin sevabı var mıdır, ruhu mu beslediği için oruç bozar mı bilmem ama pek akıl karı olmadığını başından söyliyim...
Önce Büyük Saray Mozaikleri...
Tadilat nedeniyle kapalıydı bir süredir ama ne tadil edilmiş diye sorarsanız, ben hiç bi'şi görmedim. Cumhuriyetin ilk yıllarından kalma gıcırdayan çıkış turnikesi bile hala aynı...
Mozaikler çok güzel ama öyle anlamsız bi sergileme ve ortam var ki müze denen dört duvarın içinde...
Yetmedi haliylen, öyle amaçsızca yürürken Topkapı Sarayı'nın kapısında bulduk kendimizi...
Her zamankinden sakindi cumartesi sabah 11'de,
Kapıdan girer girmez Karakol restoranın önünde sarayın sultanı bütün asaletiyle muhatap olmadı bizimle...
Sırayla dolaşmaya başlayalım sarayın avlusunda...
Önce alışveriş :-))
En büyük müze mağazası sanırım Topkapı Sarayı girişindeki...
Mağazanın çini koleksiyonuyla uyumum tamamen hoş bir tesadüften ibaret :-))
Defalarca gezdiğim için çok ilginç gelmeyen Topkapı Sarayı'nda bu sefer hiç görmediğimiz ne olabilir, nerelere baksak derken, normalde kapalı olan girişte soldan aşağı inen rampanın sonundaki alanda Kore sergisine çevirdik rotayı.
Görmedik gitmedik neresi var Topkapı Sarayı'nda derken MüzeKart'ın geçmediği Harem Dairesi'ne karar verdik. Girişte de yazıyor -Harem Dairesi'nin kapasite sınırı olduğu için MüzeKart geçmiyor" diye.
Kişi başı 15 TL verip giriyorsunuz meşhuuur Altın Yol'a
Muhteşem Yüzyıl'ı sürekli takip eden biri olmadığım için uyduruyo da olabilirim ama dizide altın yolun padişahın odasına giden şanslı hatunların durumunu yüceltmek için kullanıldığına izlenimine kapılmıştım. Oysa padişah o yoldan geçerken -bayramlarda falan- harem halkına altın saçmasından dolayıymış.
Harem'in detayları sonraki yazımda...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder