Şezlonguna oturmuş, güneşin yaktığı ama hafif bir esintiyle bunalmadan, kulağında müzik ama dalgaların da sesini işitecek düzeyde elinde kalem kağıt yazarken görüldü Kıbrıs Alsancak sahilinde...
Ama ne yazıyor bilemiyoruz...
Özlediğine ait bir kaç satır olabilir...
Sonra sabahtan beri okuduğu National Geographic'deki makalelere kaptırıp kendini
Okyanusun en derinine inen James Cameron'un -kendisi 8 dakika mr'a girince panik atak olup çıktığından- 11 bin metre derinliğe 1,5 m'lik bir kapsül içindeyken nasıl saatler geçirdiğini anlamaya çalışıyor olabilir...
Ya da Everest'e çıkmanın yayla turizmine indirgenip120 bin doları bastıranı çıkarttıkları bir organizasyona dönüşmesi karşısında çöplüğe dönen Everest'e vahlanıyor olabilir...
"Buzullardan çöpler sızıyor, yukarı kamplar yığınlar oluşturan insan dışkısıyla pislik içinde" sözlerini düşünüyor.
İnsanoğlu değdiği yeri kirletiyor, yok ediyor...
Yani çevre kirliliği ve trafik Everest'i de ele geçirmiş :((
234 kişinin 19 Mayıs 2012'de zirve yapması...
Zirve sonuçta top sahası değil ya herkes sırasını bekleyip bi zirve fotosu çekip inecek ama 234 kişi...
Saatlerce beklenen zirve kuyruğu
Ve bütün bu tükenmişliğe inat, doğal yaşam sürdürmeye çalışan, imece ve takasla köy yaşantısına -gerçek köy- ömrünü adayan insanların öyküleri...
Bulunduğum ortam itibariyle tüketimin göbeğinde yiyip, içip yatarken, oturduğun yerden okumak sonra da üzerine düşünmek ne kadar gerçekçi bilmiyorum ama...
En azından okuyorum ve düşünüyorum
En azından hala umut var bende
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder