Geldik seyahatimizin son notlarına…
Küçükkuyu merkezinde 23 Nisan olması sebebiyle okul töreninden çıkmış renk, renk, model, model kostümlü çocuklar ortalıkta dolanıyordu.
Parklarda bahçelerde oturan, güneşin tadını çıkaran kadınlar, kahvelerde tavla oynayan erkekler vardı. Tatil günü olmasına rağmen kravatla tavlanın başına oturanlar olsa olsa öğretmendir diye düşündüm…
Öğle yemeğinde yine mükemmel bir balık ziyafeti
Sofradaki zeytinyağı o kadar lezzetliydi ki, salataya zeytinyağı koymayı abartıp zeytinyağına düşmüş salata yaprakları oldu salata tabağımızda…
Yemekten sonra Alp Balıköılık’ta yediğimiz zeytinyağlarının mağazası Damlıca’ya gittik. Bu arada küçük bi faydalı bilgi bütün zeytinyağı üreticilerinin internet siteleri var, taşıma derdi olmadan istediğiniz zaman sipariş verebiliyorsunuz.
Yemekten sonra Adatepe Zeytinyağı Müzesi’ne doğru yürürken bir kamyonetin arkasına doldurulup piyasaya çıkarılan buzağıları gördük…
Ortalıkta bi 1500 tl lafı dolaşıyodu ama pazarlıkların sonuna kalamadım. Onların annelerinden ayrılmış yavrucaklar olduklarını düşünmek içimi acıttı…
Son durağımız Adatepe Zeytinyağı Müzesi’ydi…
Adım adım zeytinin tüm aşamaları hangi aletlerin kullanıldığını anlattılar. Üst katta tarihi eskilere dayanan alet edavatı görmek mümkün. Fakat beni ürküten binanın köşesinde iki katı tutacak yüksekliğe sahip altında ocağı olan sabun kazanı oldu. Kara kazanın içine bi bakiyim dedim, ödüm koptu dibi görünmüyodu. Hemen kaçtım yanından.
Bu arada bu da Refika’ymış…
Adatape köyünün en güzel kızıymış…
Müzenin alameti farikası…
Ve dalından sofraya yolculuğunda zeytinin canını çıkaranlar…
1 yorum:
şekerim ödülün var bende:)
Yorum Gönder