Sıkılmadınız mı her sene tekrarlanan aynı ritüellerden?
Kimin kime gideceği, ne zaman gideceği, ne yapılacağının belli olduğu, aynı soruların sorulup aynı iyi dileklerin karşılıklı sunulduğu, aynı cep mesajlarının atıldığı...
Yılda iki bayramdan ortalama 70 yaşımıza kadar yaşasak, 140 bayram demek.
Bunun ilk 10 senesinin keyfini çıkardık çıkardık, sonrasında "nerde o eski bayramlar" deme şansımız olması için...
Sonra ki 10 ila 20 sene arası anne babanın peşine zoraki takılıp daha büyükleri ziyaret etme işkencesiyle geçiyor. -30'a kadar evleneceğiniz varsayılıyor-
Evlendikten sonra da bayramda önce kimin tarafına gidilecek; hele bide farklı illerdelerse hangisinde bayram geçirilecek tartışmalarıyla kaçınılmaz aile facialarına, bekarlara aman evlenmeyin dedirtecek diyalogların dönemi. Bi 20-30 sene de böyle geçse.
Kalan 10 seneyi henüz çok yakından tecrübe edemedim ama onun da pek matah olduğunu sanmıyorum.
Yani bayram bayram değil artık, tatilden başka ne anlamı kaldı ki???
Tabi; şimdi evdeki ağzına kadar renkli şekerlerle doldurduğum vazomu, özenle dizdiğim şık çikolatalarımı, annemin elleriyle her bir yaprağını tek tek açtığı baklavayı, zeytinyağlı dolmaları fotoğraflayıp "aman da bayram gelmiş, ne de güzel gelmiş neşe de doluyormuş insan" da diyebilirdim.
Ama nedense benim, bardağın dolamayan kısmını göresim var bu bayram. Yoksa -sanırım, yaklaşık olarak- 61.'sini yaşadığım bu bayramın çok da bi farkı yok diğerlerinden...
Depresif miyim, neyim?
Hepsi Eylül'ün suçu...
1 yorum:
Onları bile özleyecek günleri olabiliyor insanın, buna da şükür.
Yazdıkların doğru ama sen yine de diğer yüzünü görmeye çalış bence.
Sevgiler Turkuaz Kıyılardan... :))
Yorum Gönder