Tecrübelerimi de paylaşıyım ki; olur da bir gün İstanbul'da tek başınıza tatil geçirmek zorunda kalırsanız faydalanırsınız.
Ve 1. gün... Pazartesi - Park Orman
Havuza girmekten pek hoşlanmasam da; rahatlıkla güneşlenip kendinizi bir tatil köyündeymişcesine hissedebileceğiniz İstanbul'un içindeki tek yer sanırım. Orman'dan içeri adım attığınızda geride bıraktığınız trafik ve şehir karmaşısından çam kokusu, kuş sesleri ve ormana özgü o serinlik sizi kucaklayarak kurtarıyor.
İstanbul'un en büyük yüzme havuzu bildiğim kadarıyla ParkOrman'da. Şenzlongunuza uzanmış, serinleten rüzgar eşliğinde güneşlenirken keyfinize diyecek yok.
Yalnız şu günlerde Maslak civarında süren yol çalışmaları kapıdan dışarı adım attığınızda sizi acı gerçekle yüzyüze getirse de İstanbul'da tatil=ParkOrman diyorum.
2.gün... Yani bugün
Anneyle yapılan keyifli geç bir kahvaltı. Ertelenen bir kaç banka ve dışarı işleri. Blog güncelleme. Evde olmanın tadını çıkarma.
Önümüzdeki günler için de çeşitli programlarım var. Onları da yaptıkça yazmaya devam edicem.
Bu arada Behzat Gerçeker'in cd'sini geçen hafta aldım. Dinlemekten oldukça keyif alıyorum. Hele dün araba kullanırken dinlemek daha bi güzeldi. Favori parçalarım Gidersen Git, Otantik Tango ve Düşler.
Gidersen Git'i biraz da isminden dolayı çok sevdim. Bir umursamazlık, vazgeçmişlik, pes etmişlik var. Ben de "Gidersen Git" diyorum ama o "gidiyorum" demiyor aslında. Ben "gidiyorum" diyorum ama o "Gidersen Git" demiyor. Hatta "gitme, pes etme" diyor. Yani ben yine kendi kendimle uğraşıyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder