Perşembe, Ocak 24, 2008

Her Çocuğun Hakkı

Bir kaç gündür seyrediyorum; açık kalan dolabın önünde silkelenen köpek; dolapta duran robota çamur sıçratıyor. Sıçrayan çamurla robot hareket etmeye başlıyor ve önce dolaptan sonra da açık olan evin kapısından dışarı çıkıyor.

Doğadan bir parça vücuduna değdiğinde, değdiği yer hayat buluyor. Metal elleri ete kemiğe bürünüyor, sonra ayakları, bir çamur birikintisinde yuvarlanıyor, dans ediyor,tepiniyor ve yağmur başlıyor. Dilini çıkarıp yağmur damlalarını içiyor artık tamamen bir insana, bir çocuğa dönüşüyor.

"Her çocuğun hakkı" diyor reklamın sonunda ekranın altında da küçük bir yazı bir internet sitesi adresi.

Omo'nun mesajları her zaman hedefi çok iyi vurur. Ama bu reklam hedef tutturmaktan önce insanın kalbini tutuyor. Avuçlarının içine alıyor. Reklamın ne olduğunu bilmeden seyrettiğimde acaba çamurun içinde deliler gibi yuvarlanmak, tepinmek nasıl bir duygudur diye merak ettim. Bu işin eğlence kısmı. Ancak bunun altında yatan sosyal mesaj çok başarılı.

Çocukların çocuk gibi yaşamaya ve öğrenmeye ihtiyacı var. Bilgisayar başında birer robot olarak yaşamaya değil.


http://hercocugunhakki.com

Omo'nun dünya çapında yaptığı anket sonuçlarına göre;

- Türkiye’deki annelerin %79’u TV ve video oyunlarının çocukların zamanında çok yer almasından kaygı duyuyor

- Türkiye’de annelerin %87’si fırsat verildiğinde çocuklarının ev yerine dışarda oynamak isteyeceğini söylüyor

- Tüm dünyada, annelerin %79'u uygulamalı öğrenmenin öneminin unutulduğunu düşünüyor

Sitede splatskill denilen çocukların yeteneklerini ve yaratıcılıklarını oyunlarla geliştirmek için pek çok yöntem var.

Ben bir kaç tanesini öğrenip, çocuklarla vakit geçirirken kullanmayı planlıyorum.

2 yorum:

deger dedi ki...

sevgili Yonca,

Aynen ben de senin gibi düşünüyorum.

Evde bilgisayar başında büyüyen çocuk çocukluğunu yaşamamış demektir bence de.

Benim gençliğimde, radyodan başka eğlence yoktu, ama, çocukluğumu hatırlıyorum, ne kadar güzel günlerdi. Yazın, bizim apartmanın kocaman bahçesinde, komşu apartmanlardan da gelen çocuklarla oyunlar oynayıp öyle iyi vakit geçirirdik ki, akşamın nasıl olduğunu anlamazdık. Sonra büyüdük, babam bizim bahçeye bir voleybol filesi kurdurdu, ve kızlı erkekli, orada spor yapıp voleybol oynayıp kendimizi bulduk. O zmanki arkadaşlarımın hepsi şimdi çok iyi yerlere geldi.

Belki de hayatta bu kadar başarılı olmamı, geçirdiğim o çocukluk dönemine borçluyum.
Ama artık bu kadar çok teknik imkan ile nasıl bir çocukluk ve gençlik geçer bilemiyorum.

Sevgiler.

Dört Yapraklı Yonca dedi ki...

katılıyorum düşüncelerinize. gerçek dünyada düşe kalkan büyüyenler daha dirençli oluyorlar hayata karşı.