Salı, Haziran 14, 2016

Kitap-Incognito

Bir kaç gün önce alıntı yapmıştım kitaptan ama kitabın kendisinden bahsetmeyi başka bir yazıya bırakmıştım.

İşte bu yazı o yazı.

Incognito- Beynin Gizli Hayatı

Kitabı okuduktan sonra beynimden korkmaya başladım ne yalan söyliyim...

Aslında kararlarının ve hareketlerinin tek sorumlusunun bilinçli ben olduğumu düşünürken, durumun hiçte öyle olmadığını öğrenmek şok etkisi yaratıyor.

Haa nerden biliyor, doğru söylediğini nerden biliyoruz, neden inanıyoruz???

Çok mantıklı açıklamaları var.

Sadece kendimi değil diğer insanların da bir anda değişen tavır ve düşüncelerini işte bu beynin gizli hayatına bağlar oldum.

Yaptığı kötülüklerden sonra bir anda duygusallaşan bir adamı da, yıllarca tanıyıp yapmaz dediğin şeyleri bir anda yapan başka birini de,

Hmmm dur bakalım, aslında beynindeki devreler artık farklı çalışmaya başlamış; bu kimsenin suçu değil, onun suçu değil bu beynin suçu diyorum. Anlayışla karşılıyorum yani.

Ama her okuduğum kitap gibi bir süre sonra bunu da unutmaya başlayacağım ve yine sıradan yüzeysel tepkiler vereceğim.

Sonuçta bu da benim beynimin gizli hayatı, o da böyle çalışıyor.

Biyolojik bedenin değişimleri, bir şeyin eksikliği ya da fazlalığı işte o kafatasının içindeki komuta merkezini sabote eden bir terorist.

Bir kaç yıl önce kod adı Berber; biyolojik depresyondan bahsetmişti.

B vitamini, D vitamini stokları, kan değerleri gibi şeyler şeyler yerlerdeyken başlayan biyolojik depresyonun ruhi depresyona dönüşmesinin dünyanın en doğal şeyi olduğunu söylemişti.

Haklı da...

Mesela her kadının kabusu PMS yani adet öncesi sendromu...

Hangimiz yaklaştığında o malum dönem etrafında terör estirmiyor???

Suçlusu kim? Hormonlar

Söz geçirebiliyor musun?

Hormonları kim yönetiyor?

Orda ki döngü şöyle çalışıyor.

Her ay yumurtluyorsun, dünyaya bir canlı getirmek için biyolojik bedenin koşulları hazırlanıyor. Sen  daha zamanı var, çocuk sevmiyorum doğurmıycam desen de.

O bildiği gibi çalışıyor -yani kontrolsuz-

Olgunlaşan yumurta diğer yarısını bulamaz da bir bebek için büyümeye devam edemezse işte sana yıkım.

Bu sefer de olmadı, yine mi gol değil :((

Moraller düşüyor, herkes ve her şey mi batar???

Ta ki yeni bir umut, yeni bir döngü start verene kadar.

Eee kim bunun suçlusu???




Çarşamba, Haziran 08, 2016

En Eski Bloglar

Marketing Türkiye en eski blogları derlediği bir yazı oluşturmuş...

Uzun süreli ve sadık blog yazarları erkeklerden çıkıyormuş. Burda kadınların iş hayatına girdikten ya da evlendikten, çocuk olduktan sonra bıraktıkları tespiti var.

Bence diğer bir neden de insanların daha az kelimeyle bir çırpıda kendilerini ifade ettikleri sosyal medya alternatiflerinin artması.

Kaldı ki bu konu da en güçlü rakip instagramdır bana göre.

Yani teknolojiyle her geçen biraz daha hızla tükenen hayatımız, yeni mecralarla bir öncekini gözden düşürerek yoluna devam etmekte.

En eski bloggerlar listesine şöyle bir baktığımda bir ikisi hariç çoğununun 2005 ve sonrasına ait olduğunu gördüm.

Ben de bloguna ilk yazısını 2005 yılında yazan biri olarak en eski bloggerlerdan biri olarak etiketleyebilirim yani kendimi :))

Evet eskisi gibi deli divane yazmasam da blogum hep oldu hayatımda unutmadım kapatmadım.

Eski blogları merak ediyor ve yazının tamamına ulaşmak istiyorsanız linki burda...

http://marketingturkiye.com.tr/haber/turkiyenin-en-eski-bloglari-belirlendi-iste-o-liste 

Salı, Haziran 07, 2016

Ölenler Neden Sadece Sayı?

Fiziksel yakınlık olmadığı için, duygusal etkiler de eriyip gidiyor artık...
...

Adamı köprüden aşağı itme düşüncesinin içimizde uyandırdığı tiksinti toplumsal etkileşim açısından  çok önemliyken, bir Tomahawk füzesini fırlatmak üzere düğmeye bastığımız zaman ki vurdumduymazlığımız da uygarlık için yıkıcıdır.
...

Incognito - Beynin Gizli Hayatı sf.116

Bu sabah tam bu satırları okurken, okuyup altını çizerken, üzerine düşünürken Vezneciler'de yine masum birileri ölüyordu.

Öldürenin, öldürme kararını verenin nasıl bir yaratık olduğunu düşünmekten çok bu haberleri izleyenleri, bu gidişata dur demek  için yapılması gerekenleri kararlılıkla yapması gerekenleri düşündüm...


Birbirine dokunmadan değmeden yaşarken, daha kolay yakabiliyoruz birbirimizin canını düşünmeden hissetmeden..