Cumartesi, Şubat 23, 2013

Aferin Bana

Her türlü zorluğa rağmen 3 yayın daha yaptım bu akşam :))

Annemin Marifetleri'nde




Yonca'dan Tarifler'de





2 saat

Evet bir yazı 2 saat sürerse tabi yazmam :))

Resimleri hale yola koymak, iphonela dik çekildiyse bi kaç farklı işlemden sonra dik yayınlayabilmek, hele de çok resim varsa...

Biraz da yemek tariflerine geçiyim diyorum ama onla ne kadar uğraşcamı kestiremiyorum

Hadi hayırlısı ;))

Beyoğlu Turu

28 Ocak pazar günü soğuk ve yağmurlu bir İstanbul sabahında; hava koşullarına aldırmadan tarih ve kültürün peşine takıldım...

Ne mutlu ki öğlen saatlerinde yağan lapa lapa kar süsledi günümüzü, zevkten dört köşe ağzım kulaklarımda ayaklarıma kara sular inmesi çok da umrumda olmadı.

Özel bir gruptu bu gezideki insanlar, önderimizse Sezai Gülşen hocaydı ki, böyle bir gezi için onun üstünde bir isim olamaz bence...

Sezai Gülşen hakkında>>

Şimdi ayakta olmayan mekanlarda yıllar öncesindeki anılarıyla gerçekliğe büründüren bir usta...

Taksim AKM'den başlayan; Galata Kulesi'nin dibinde biten kocaman bir tur...





Özel Eseyan Ermeni Lisesi içindeki kilise papazının 40. yılı nedeniyle gerçekleştirilen ayine denk gelmek, ve tabiki bu özel mekanın Sezai Gülşen hoca için açılması ne kadar şanslı olduğum hakkında bir fikir verir sanırım.




Yine Sezai hoca'nın sayesinde o sırada kapalı olan Ses Tiyatrosu'nun kapılarının açılması...




Casa Garibaldi, yakında gireceği restorasyon öncesi ziyaret etmek. Saçma sapan boyalarla örtülen duvarların süslemelerin ortaya çıkartılması çalışmalarını ve binanın yapımında ustaların o zamanın dilinde arapça duvara yazdığı hesaplamaları görmek heyecan vericiydi.

Casa Garibaldi'nin babası diyebileceğim Sedat Bornovalı, bu binada bulduğu her yeni bir tarihi bulguyu facebook ve blog üzerinden yayınlıyor ki takip etmenizi öneririm.

Casa Garibaldi/facebook

Casa Garibaldi blog



Derneğin toplantı tutanak defterleri (yüzyıll öncesine ait bir deftere dokunabilmek çok heyecan vericiydi)


Kırım Anglikan Kilisesi gotik mimari örneği, hava kararmak üzereyken ziyaret ettiğimiz mekan adeta korku filmlerinden fırlamış gibiydi. Ürkünç :)))





Nerelerdeydik?

Atatürk Kültür Merkezi,
Atatürk Anıtı,
Maksem,
Surp Voskeperan Ermeni Katolik Kilisesi,
Aya Triada Rum Ortodoks Kilisesi,
Eseyan Ermeni Lisesi içindeki kilise
Küçük-Büyük Parmakkapı Yapıları,
Afrika Han,
Büyük Kulüp,
Rumeli Pasajı,
Alkazar Sineması,
Köçeoğlu Apartmanı,
Ses Tiyatrosu,
Çiçek Pasajı,
Üç Horon(Surp Yerortyun) Ermeni Kilisesi,
Zografyon Lisesi,
Hocopolo Pasajı,
San Antonyo di Padova Kilisesi,
Elhamra Pasajı,
Doğan Apartmanı,
Tünel Meydanı,
Casa Garibaldi
Kırım Anglikan Kilisesi..

Biriken Yazılar

Blog yazmak için otursam da bilgisayarın başına, telefonumda biriken fotoları temizlemekle geçtim bi saatim...

Teknoloji bi yandan hayatımızı kolaylaştırırken bir yandan da tembelliğe itiyor...

Sadece bilgisayardan yazabilirken daha çok yazıyordum sanki, makinemde bir sürü fotoğraf yazı malzemesi olarak aylardır bekliyor...

Ne silip unutmaya, ne yazıp yayınlamaya...

Bu akşam ne kadarını hayata geçirebilirim bilmiyorum

Kulağımda Burcu Güneş'in yeni albümü Gül Kokusu, masanın altındaki ayaklarım onunla dans ediyor, parmaklarım klavyenin tuşlarında...

Hadi hayırlısı :)


Pazar, Şubat 17, 2013

Mevsim Hastalığı

Bu günlerde herkesin yakınlarında dolaşan bazılarımızın bizzat içine kaçan mikrop benim de kale duvarlarımı zorluyor...

Kardeşim ve ablamı ele geçirdi çoktan...

Ben de surları güçlendiriyorum UMCA diye bi bitkisel takviyeyle...

Aslında geçen sene Dilek önermişti, geçenlerde de bir kulak burun boğaz doktoru tavsiye edince, bi de prospektüsü okuyup koruyucu etkisini de görünce sabah akşam içiyorum artık.

Bir tür sardunya kökü ekstresiymiş, sevimli bi tadı yok ama şifa niyetine 

Dört gündür boğaz ağrısı yutkunma güçlüğüyle uyandığım sabahları gayet başarılı geceye bağlıyorum.

İnşallah hayırlısı ile atlatıcam kuşatmayı :))

http://www.ilacpedia.com/prospektus/umca-solusyon  

Cuma, Şubat 15, 2013

Gun İtibariyle

Dogdugum gun :)

Resim de dogdugum anin bi gostergesi -yani annemin söylediklerinden çıkarttığımız-...

Hizli basladi kutlamalar, pastami 9:30 olmadan kesmistim bile...

Hediyeler, cicekler oglen olmadan gelmisti bile...

E benim gibi erken erken dogan, sabirsiz birine yakisir bi dogum gunu yasiyorum

Ben de erkenden tesekkur ediyim, arayip soran hatirlayan seven tum sevdiklerime :))))




Çarşamba, Şubat 13, 2013

Hani Geçenlerde

Yeni bir depresyon türü keşfetmiştim ya...

Virüsü bana bulaşmış,

Hayır dönüp kendi yazdığımı okusam kendime faydam olcak

Ama ne gezer

Kendi yazdığını bile unutan bir yazara kim inanır...

Kendime rutin fırçamı attıktan sonra esas konumuza dönebiliriz.

Aslında dönecek bi konu falan yok,

Yılın en yapmacık gününü idrak edecek olmak dışında

Günlerden bi gün aylardan bi gün yuvarlanıp gidiyoruz.

Gün demişken bugün çok sevdiğim 3 insanın da doğum günü olması sebebiyle

Takvimimde daima kıymetli bir gün

Çok ilginç geliyor bana bugün

Acaba bütün 13 Şubat doğumlularla böyle bi çekim var mıdır aramda?

Var mı başka 13 Şubat, tanımak isterim

Bu vesiyle sevgili dostlarımın bir kez daha doğum gününü kutlamak ve mutlu, sağlıklı yıllar dilemek istiyorum.


Deşifre bi blog yazarı olmak ya da deşifre demeyelim hiç kimliğini gizlememiş biri olarak;

Her zaman her şeyi yazamıyosun

Bi otokontrol mekanizması giriyor devreye ister istemez

Ruh halimdeki her dalgalanmanın sevdiklerimin yüreğinde bir heyecan dalgası yaratıp neyi var bu kızın dememeleri için

Ya da yaptığım yaramazlıkların ileride aleyhime delil olarak kullanılmasının önüne geçmek için

Bazen ağzımı bozsam da içimden, hep düzgün cümleler kurma derdinde olmaktan

İsyankar olamamaktan

Sus pus oluyosun, suya sabuna dokunmamak için una şekere bulanıyosun...

Cuma, Şubat 01, 2013

30 Yıl Sonra Öğrendiğim Gerçek

Bizim zamanımızda okumayı söktüğümüzde göğsümüzün üstüne çengelli iğneyle kırmızı bir kurdele takarlardı. Artık okuyabilen çocuklar olarak gururla taşırdık, ilk önce takmak ayrı bi gurur kaynağıydı.

Buraya kadar hikaye herkese tanıdık...

Kurdele takan çocuk sınıfına şeker, çikolata türünde bir ikramda bulunurdu. Kendi sınıfından sonra okuldaki öğretmenlere dağıtırdı. Gelenek buydu.

Ben yıllardır bunun herkes için böyle olduğunu sanıyordum. Pazar günü İstiklal Caddesi'nde Hacı Bekir'in önünden geçerken Hacı Bekir'in benim kişisel tarihimdeki yerinden bahsedince -kurdele çikolatamı ordan teyzem yaptırmıştı- "öyle bi adet mi var?" yaklaşımını başka arkadaşlarımda denedim.

Ve 30 yıl sonra bu gerçekle yüzleştim, kimse kırmızı kurdele takınca çikolata dağıtmamış.

Nasıl yaşarım bundan sonra bu gerçekle ;)))

İspatım da yok ki o günlere dair.

Yıl 1982...

Cep telefonu daha icat edilmemiş, sosyal medya desen "sosyal"i başka cephelerde "izm, ist" lerle dolaşırken medyaysa hiç yoktu.

Oysa onlar olsa kurdele, çikolata dağıtımı fotoğraflarla belgelenir, sosyal paylaşım sitelerinde eş-dost beğenirdi.

Sahi şimdi nasıl oluyo bu işler????