Salı, Aralık 31, 2013

Yeni Yıl Dileklerim...



Umud etmek için nedenlerimizin

Gerçekleştirmek için hayallerimizin

Dans etmek için içimizdeki müziğin

Keyfe harcamak için paramızın

Elini tutmak için sevdiklerimizin

Paylaşmak için dostlarımızın

Zevkle yorulmak için işimizin

Gülmek için kahkahalarımızın

Yemek için çikolatalarımızın

Oynamak için oyuncaklarımızın

Yaşamak için ruhumuzun


Her şeyin güzel olacağına inancımızın
Kainatın mükemmel işlediğine güvenimizin

En çok kendimizi sevecek ama
herkese de verecek kadar çok sevgimizin

Sağlığımızın, huzurumuzun hep olması dileğiyle...

Geçmiş 31 Aralık'lar Böyle Geçmiş...

İnsanın yazılı bir tarihi olması güzel...

Geriye dönüp neler olup bitmiş, kimler gelmiş kimler geçmiş...

Her yılın sonunda ne düşünmüşüm ne yazmışım, blogumu yazmaya başladığım 2005 yılından beri

http://dortyaprakliyonca.blogspot.com/2012/12/2013e-1-kala.html

http://dortyaprakliyonca.blogspot.com/2011/12/nasl-gecti-2011.html

http://dortyaprakliyonca.blogspot.com/2010/12/365in-365i-son-3-saat.html

http://dortyaprakliyonca.blogspot.com/2009/12/yln-son-gun-batm-muhtesem-bir-renk.html

http://dortyaprakliyonca.blogspot.com/2008/12/mutluluk-2009da-bizimle.html

http://dortyaprakliyonca.blogspot.com/2007/01/yeni-yln-ilk-gn.html

http://dortyaprakliyonca.blogspot.com/2005/12/yeni-yl-dilekleri.html

Perşembe, Aralık 26, 2013

Hediye Alternatifleri

Yeni yil hediyesi vermek isteyen ancak henuz ne alacagina karar verememisler icin alternetifler...

kucuk ama ozel, ucuz ama zarif...

Pasabahce,

Her zaman icin en gozde magazamdir. Secenek tabi ki cok ama suya damlatacaginiz bir kac damla aromatik yagla odanin havasini degistirebilecek huzur vaad eden bi hediye...

7,95 tl


Harbiye Askeri Muze Hediye Fuari

Biri İzmir'den Karya Seramik'ten siradan nazarliklara cok hos bi alternatif, baska modelleri de var...

25 Tl



İstanbul Ortakoy'den Sani Grand Bazaar'dan...

zeytin cekirdegi yagindan sabun ama sabundan cok kutularina vuruldum...

6 Tl


Mudo...

Audrey Hepburn'culuk oynamak isteyen tum kadinlar icin dirsege uzanan siyah kece eldiven...

24,95 Tl


Pazartesi, Aralık 23, 2013

Gölcük Donmuş

Yine bir seyahat sonrası resimler yazılar kafamda bloguma akmak için beklerken, daha iki ay öncekileri bile yayımlayamadığım gerçeği arka fonda çığlıklar atarken...

Kısa ve öz küçük yazılar yazmaya karar verdim...

İlk haberimiz karın sadece İstanbul'a yağdığını zannettiğimiz, kar yağdı kar bitti diye Türkiye gündemini belirlediğimiz yalancı şehrin bizi yıllarca nasıl kandırdığı gerçeği...

Evet İstanbul'da kar geçen hafta yağdı geçti, gitti, bitti...

Amaaaaaaa....

İstanbul Bolu yolunda Düzce'ye kadar günlük güneşli olan hayat bir anda Buz Devri filminin içine düşmüş gibi hissettiriyor size.

Herkes Bolu Dağı tüneli diye korkuturken esas film Düzce'deymiş haberimiz yok...

Öğlen vakti arabanın gösterdiği derece hızla düşmekte...

2, 1, 0, -1, -2, -3, -4, -5....


Elektrik telleri bile beyaz bir çizgi halinde...

Düzce bitince buzdan ağaçlar, direkler sona erse de kar varlığını sürdürmeye devam ediyor.

Ana yolların açık olduğu Bolu'da aslında her yer kar...

Ama o kara rağmen Gölcük yolu gayet temiz ve açık, tecrübeli bir şoförle güvenle çıkılabilir...

Park içersindeki tuvaletlerde akan su bulmanız çok zor, zira bütün musluklar, iyi niyetli insanların bıraktığı su dolu pet şişeler bile buz tutmuş...

Sadece onlar mı???

Koskocaman göl buz tutmuş :)))

Ortada göl falan yok çocukluğumda okuduğum Gümüş Patenler'i hatırlatan buzdan bir alan...



Gölün üzerinde yürümek tehlike arz etse de, uyarı tabelaları olsa da kimsenin pek umursadığı söylenemez, ben bile kıyıdan bi iki metre açıldım yürüyerek inkar edemem :))

Hayatında ilk defa kar gören çocuklar gibi, hayret nidalarıyla her yeri kaplayan karın güneş ışığı altında elmas gibi parıldayan haline çimensi görüntüsüne, akarken donan suyun haline şaşarak  gölün etrafını turlamak...

Paha biçilmez, inanılmaz bir keyif ...







Koskoca göl donar da havuz donmaz mı???




Her hali başka güzel otelimiz Gazelle Resort SPA'nın sıcak havuzunun dışarıda kalan bir kısmında yüzerken buz havuzuna komşu olmak herhalde ender yaşanabilecek bir zevk olsa gerek :))

Ekim'de sıcak havuzdan şimdilerde buz tutmuş havuza atlamışlığım vardır da, bu sefer komple buz olduğu için  yapamadım ;)))


Kısacası Bolu'da hava buz...

Hayat sıcacık...

Bolu maceralarım

İstanbul'a yağan kar ise, Bolu'da ki beyaz şey neydi?

yazımla devam edicek :))






Pazartesi, Aralık 16, 2013

Çikolatayla Portakalın Aşkı


Birbirine çok yakışan bu çifti geçen seneden beri farklı miktarla bir araya getirip duruyorum.

Hatalar yapıyorum...

Kekin bir kısmı kalıpta diğer yarısı tabakta ya da çikolataların tek bi yer toplandığı, pişme süresinin uzadığı zorlu bir aşk süreci yaşadık...

En sonunda dün akşam bütün hatalarımdan ders alarak, doğru oranlarda yazılıp yayınlanabilir bir sonuca ulaştım.

Önce hatalarım...

Neyi asla yapmayın???

Kek kalıbınız yuvarlak yada kare yani geniş bir yüzeye sahip olsun. Baton kalıp, ortası delikli kek kalıbı kullanmayın

Çikolatayı hamura katmayın kalıba döktükten sonra üzerine serpiştirin,

Tabi ki hamurunuz da çok akışkan olmasın ki üstüne serpiştirdiğiniz çikolatalar hemen dibine inmesin ama çok da katı olmasın çikolatalar üstüne yapışıp kalmasın

Ve önceden ısıtılmış fırına koyun kekinizi

Malzemeler


3 yumurta
2 su bardağı toz şeker'den bir parmak az (yüksek devirde 5 dakika çırpmak çok mühim)

1 su bardağı fındık yağı'ndan bir parmak az
2 orta boy portakalın suyu (1 su bardağından bir parmak az)

3 çorba kaşığı portakal kabuğu rendesi

2 su bardağı un
3 çorba kaşığı kakao
1 paket kabartma tozu

1 paket Dr.Oetker parça çikolatası

150 derecede 45-50 dakika pişirin gerekirse süreyi uzatabilirsiniz, uzun pişen bir kek :)







Cuma, Aralık 13, 2013

Eskiyi Güncelleme- Uçan Mevleviler Yeniden

Konya demişken, 2011'deki ziyaretimi hatırladım...

O zamanlar neler yapmışız hatırlıyım derken, onlarca fotoğraftan hazırladığım photo peach denen canavara yükleyip müzikle canlandırdığım "Uçan Mevleviler" videomu serverlarını güncellerken nasıl yok ettiklerini hatırladım. (bi de paralı bi site videolarımı saklasın diye para ödüyoduk, düşünün o kadar yani)

Bi de sorry dediler üstüne :-(((

Neyse, bu vesileyle o zamanki yazımın bu talihsiz olay nedeniyle fotoğrafsız olduğunu farkettim ve güncellemeye karar verdim.

Fotoğraflarla güncellenmiş 2011 Mayıs'ında anneler gününde annelerimizle yaptığımız Konya gezisine buyrun...

http://dortyaprakliyonca.blogspot.com/2011/05/sehr-i-konya.html


Perşembe, Aralık 12, 2013

Gezi- Konya

Bir kez daha Konya dedim...

Daha önce gidip görmüş te olsam bir kez daha gitmek güzeldi...

Bi daha da giderim...

Biraz daha yakından tanıdım Konya'yı...

Günübirlik Konya turu yapmak isteyenlere rehber olsun gezip gördüklerimiz,biz de hatırlamak istediğimizde dönüp bakalım diye not düşelim günlüğümüze...

Sabah 6:35 uçağıyla İstanbul'dan havalanıp erkenden Konya'ya inince uyuyan bir şehir karşılıyor sizi...

İlk olarak Meram'a doğru yol alıp camlarına tuz dökerek medet bulmayı umanların da ziyaret ettiği Tavus baba türbesini ve yanı başındaki ahşaptan yapılma 15. yy'dan kalma bir camiyi ziyaret ettik. Meram çayına yukardan bakan kuş sesleri suyun şırıltısıyla sabah saatlerinde huzur içerisinde vakit geçirilebilecek bir yer olduğunu düşünüyorum.


15. yüyıldan kalma ahşap caminin abanoz direkleri ve çatısı bildiğimiz camilerden çok daha farklı hisler uyandırıyor insanda. Yaradanla zihinsel iletişime geçilen ibadette ahşabın iletkenliği belki de burayı daha özel kılıyor.


Meram Çayı üzerindeki köprü sonbaharın sarı yapraklarıyla hüzünlü bir huzur veriyor...


Dümdüz bildiğimiz Konya'nın bi yükseltisi varmış...

Akyokuş...

Akyokuş Tabiat Parkı'nda mükellef bir kahvaltıyla güne başlamak harikaydı...

Konya'yı kuşbakışı seyredebileceğiniz güzel bir yer...

http://www.akyokuskonya.com


Kahvaltı'dan sonra 6000 yıllık geçmişi olan Sille Köyü'ne uğruyoruz.


MS.371'de inşa edilen Aya Elenia Kilisesi'ni ziyaret ediyoruz.


Son zamanlarda sevgili turist rehberi arkadaşlarımla İstanbul kiliselerinde yaptığım ziyaretlerden bi hayli tecrübe kazansam da...

Ziyaretçiler için konulmuş açıklayıcı tabelalar hoşuma gitti...


Tavanlardaki abartılı  renklendirilmiş resimler yerine perdelerin arkasında kalan duvardaki gerçek resimler daha çok ilgimi çekiyor....


Otantik bir Sille evi, sahibi bir mimar daha doğrusu kapıda asılı tabeladan öyle olduğu düşüncesine kapılıyorum...




Arnavut kaldırımı yolların atasının Sille sokakları olduğu söyleniyor


Bir kaç küçük çömlek dükkanında yarısı çin yarısı yörede yapılan seramiklerden oluşan hediye seçeneklerini keyifle değerlendirebilirsiniz.



Sille'den sonra tekrar şehre dönüyoruz, kahvelerimizi Japon Parkı'nda içiyoruz...

Japon mimarisinin hakim olduğu sevimli güzel bir park, kahvaltı ve yemek için bi kaç kişilik grup olarak kapatabileceğiniz şirin odaları var...




Ve tabiki Konya'yı bu kadar kıymetli kılan Hz. Mevlana Türbesi



Şehrin içindeki diğer türbeleri ve Alattin Tepesi'ni dolaştıktan sonra Şifa'da yemek molası ardından biraz daha alışveriş...

Tandır ekmeğini yerinden almak için Hanımeli'nin hanım ustalarının yanında aldık soluğu...

Keyifli bi sohbetle alıp ekmeklerimizi çıktık. bu arada facebook'a koyun resmimi diyen ablaya selam olsun facebook, twitter, blog neresi varsa koyduk merak etmesin :)))




Ve Mevlana Kültür Merkezi'nde  her cumartesi 20:00'de başlayan sema töreni...

Harika bir salon, etkileyici ışıklandırma

Uçağa yetişmek için sonuna kadar kalamadığımız bir deneyim oldu...


Cuma, Aralık 06, 2013

Vuran Ayakkabı

Mağazada denediğinde mükemmeldir, ne sıkar ne vurur...

3-5 adım olmadı 15-20 adım atarsın, her şey yolundadır...

Alırsın...

Giyip dışarı çıkacağın ilk gün ayağına geçirdiğinde sıkmaya başlar yada vurur...

O gün denerken de bugün giyerken de sen aynı sen, ayak aynı ayak, ayakkabı desen deneyip aldığın...

Ama aynı olmayan artık resmen senin olması, vazgeçip geri dönmenin zor olması...

Tatile gidersin bir şehre...

Zaman su gibi akıp geçer, havası suyu her şey mükemmeldir...

Evet ben burda yaşarım dersin, her fırsatta gidersin...

Ama gün gelir de kurulu düzenini bozup o yerde yeni bir hayat kurduğunda

Sıkar seni, boğar seni...

Sevgiliyken...

Aynı evde yaşasan bile resmen karı koca olmadıkça rahattır, ferahtır, boğmaz, sıkmaz

Ne zaman ki resmen sen onun o senin

Ayakkabının faturası gibi, mühürlenmiş resmi belgeyi alınca eline

O sıkmayan ayakkabı sıkar, vurmayan topuk vurur

Ama sıksa da giyersin, vursa da çareler bulup yola devam edersin.