Çarşamba, Ağustos 03, 2005

Çocukların Dünyası


Herkesin çocukken favori bir çizgi film karakteri vardır... Onunla özdeşleştiği kendinden bir parça bulduğu.

Benim favorim Fred Çakmaktaş’ın karısı Wilma; ablamın ki Barny Moloztaş’ın karısı Betty. Ben Atom Karınca, ablam Değerli’ydi. Halen daha seyrettiğimde yerinde olmak istediğim Heidi. Bir iki sene önce Cnbc-e’ de benim gibi düşünmüş olacak ki; akşam kuşağında yayınlamaya başladı. Eminim ki büyük seyircileri küçüklerden daha fazlaydı.

Bizim çizgi filmlerimiz masumdu. Hayal gücümüzü en fazla zorlayan belki de Voltran’dı. Diğerleri ya konuşan çiçekler yada hayvanlardı. Oysa şimdiki kahramanları standart bir canlı türüne indirgemek mümkün değil. Çoğu kendilerinin de dediği gibi “Yaratık”

Batuhan’la bir kaç sene önce çizgi filmler üzerine konuştuğumuzda; benim kahramanlarımın –ona göre- çoktan eskidiği; onunkileri de benim tanımadığım ortaya çıktı. Kuşak çatışması daha o noktada başlıyor galiba.

Çocukların gelişimi açısından televizyonun olumsuz etkileri çok fazla. Hatta3 yaşına kadar çocuklara hiç televizyon izlettirilmemesi öneriliyor. Oysa ülkemizde daha bir kaç aylıkken bebeklerin reklamlara tepki veriyor olması; övünülecek bir şeymiş gibi anlatılıyor. Sonra daha kolay olsun diye reklamlar varken yemek yedirmeler ve önlenemez bir bağımlılığın başlangıcı. Çocuklar için televizyonda elbette faydalı programlar da var. Ancak ailenin doğru tercihler yaparak bilinçli şekilde televizyonla çocuk ilişkisini kurması gerekiyor.

İlköğretimde okuyan çocukların izledikleri dizilerden öğrenerek; yaşıtları başka bir çocuğa inanılmaz işkenceler yapması tüyler ürperten başka bir gerçek.

Herşeyin... Özgürlüklerin, eğlencenin, paranın; sevginin; hayatın bilinçsizce tüketildiği; geçmişteki sıkıntılara inat bugün her şeyi dibine vurarak yaşamanın bedelinin yarınlarda çok yüksek olacağını düşünüyorum.

Sadece kendi çocuğumuzu yanlışlardan koruyarak yetiştirmemiz de çözüm değil. Çünkü hayatın her alanında sizin koruduğunuz yanlışlarla yetişmiş bir sürü çocukla karşılaşacak. Nasıl ki daha sağlıklı bir nesil yetiştirmek için ulusal aşı günleri, en az 6 ay bebeklerin anne sütüyle beslenmesi, doğum kontrolü gibi bilinçlendirme kampanyaları yapılıyorsa; ruh sağlığı yerinde manevi gelişimi sağlıklı bir nesil için de bir şeylerin yapılması gerekiyor.

Ama biz bu kampanyaları beklemeden hemen bugünden; çocuklarımıza daha fazla kaliteli zaman ayırıp daha az bilgisayar daha az televizyon çocuğu olmalarını sağlayalım.

Ve oturup hep birlikte Heidi’yi seyredelim...

1 yorum:

Burcu ÜNAL dedi ki...

yoncacım merheba,
yazını okudum ve hak vermemek mümkün değil. Yağmur bu sene çizgi film seyretmeye başladı.(demekkibiz 1 sene önce başladık) ben tamamiyle bağımlı olmasın diye edlimden geleni yapıyorum ama bazı filmlerinde faydalı olduğuna inanıyorum. Yağmur çizgi film seyretmeye başladığından beri kelimeleri,anlatışı olumlu bir şekilde değişti. ben özellikle eski tip çizgi filmleri ya da positif filmleri seyrettiriyorum. actionlardan uzak duruyoruz.ama heidi olsa eminim oda severdi :))