Blogumun yeni temasını iftiharla sunarım...
Bu üçüncü temamız ama en sevdiğim en içime sinen bu oldu.
İstanbul, erguvan ve ben...
Benim mevsimim geldi.
Bahar...
Erguvanlara daha var ama meyve ağaçları çiçek vermeye, tabiat uyanmaya başladı. Sokaktaki çiçekçiler de sümbüller, nergisler.
Perşembe günü Kanyon'dan çıkarken çiçek kokuları geldi burnuma, derin derin içime çektim. Ama bir yandan da plazaların, sıkışık trafikteki yüzlerce aracın egzosundan çıkan kokuların arasında nereden geldiğini bulmaya çalışıyordum. 15-20 metre ötede bir kadının kucağındaki sümbülleri gördüm.
Hemen Kanyon'un köşesindeki çiçekçiden aynı yoğunlukta kokmasa da bir kaç demet aldım masama koymak için.
Bahar...
Sümbüller, mimozalar, leylaklar, manolyalar, erguvanlar, leylaklar...
Sıcak yaz akşamlarında metrelerce uzaktan beni büyüleyip nerede olursa olsun yanına çağırmayı başaran; bazen bir evin duvarına, bazen korkuluklara dolayıp bedenini davetkar dallarını sağa sola yayan, her seferinde ruhuma hatıralarıma can veren hanımeli...
Bu akşam Zara'nın eski bir albümü Boyut'u dinlemek niyetiyle raftaki cdlere uzandığımda üzerindeki başka bir cd düşüverdi kucağıma.
Aslında beni bu kadar yazdıran; bahar, İstanbul hayalleri kurduran, hanımeline methiyeler düzdüren İstanbul Lounge by Salih Saka
5 yorum:
Erguvan gördüm mü dayanamam. Bir de ilk müjdecilerden olan Bebek Yokuşu'ndaki manolya ağacı, bizim buraların mimozaları... Hoşgeldi bahar...
Sevgili Yonca,
yeni teman çok hoş olmuş, nasıl beceriyorsun bunları, photosopta mı yapıyorsun, benim de artık temamı değiştirme zamanım geliyor.
Kardeşim grafiker olduğu için çok şanslıyım, ben neleri istediğimi söylüyorum sonra oturup yapıyoruz birlikte.
ama bu seferkine bayağı bi uğraştık :)))
sevgili Oya;
manolya açınca resmini gönderir misin?
Bu temayı nerde görsem (resmin olmasa da)senin olduğunu anlayabilirim.Ellerinize sağlık çok güzel olmuş...
Yorum Gönder