Pazartesi, Şubat 04, 2008

Sisli Akşam


Çocukken buğulanmış camlara küçük parmaklarımızla yazılar yazar, resimler çizerdik. Sonra bir el darbesiyle siler suların camdan süzülüşünü izler, başka buğulu camlar bulmak için evin diğer camlarını yoklardık.
Pvc çerçeveler ve çift camlar bu çocukluk eğlencemizi de aldı elimizden. Servisin buharlaşan camına parmağımla bir şeyler yazmak istedim. Ama servisteki pek çok insanın dikkatini çekmek istemedim. O benim mahremim. Tüm diğer çocukluk anılarım, oyunlarım gibi sadece yalnızken yada kendimi yalnız hissedebileceğim kadar yakınlarımla paylaşabileceğim.
Bu akşam işten çıktığımda etraf beyaz bir dumanla kaplıydı. Plazaların ışıkları belli belirsiz, puslu en tepesi beyazlığın içinde kaybolmuş. Hatta biraz daha uzaktan bakıldığında hiç yoklar, sadece daha önce de orada olduğu gibi iki katlı alçak evler. Arkalarında yükselen göğü delen plazalar yok. Hiç bir ışıkları yok.
Ümit verdi içime.
Artık her gördüğüm plaza göğsüme demir bir çubuk saplıyor. Dünkü Hürriyet'te Mekke'nin havadan çekilen fotoğraflarını gördüğümde de aynı demir çubuklar saplandı yüreğime.
İş yada ev ne amaçla kullanıldığı önemli değil. Ruhsuz anlamsız devasa canavarlar. Duygularımızı, ruhlarımızı, yaşamlarımızı hapsediyor. Modern hapishanelerde üstelik yüksek bedeller ödeyerek yaşamak ne büyük bir tezat.
Kış bahçesi, teras bahçeler; yalancı baharlar

5 yorum:

sofi dedi ki...

Yonca, yüksek yapılardan nefret ediyorum, bana konserve kutularını, toplu mezarları, sıkıştırılmış ruhsuz yaşamları anımsatıyor ve maalesef İstanbul'un geleceği için düşünülen imar planları hep dikine binalardan oluşuyor.Kaçmak istiyorum, tek katlı müstakil, bahçeli , mütevazi evlerin olduğu yerlere kalmışmıdır acep? Duygu ve düşüncelerimizi bile ne kadar kontrollü yaşıyoruz, iyiki çizmişsin o kalbi özgürce, çocuk yüreğinle...

Sanem dedi ki...

Bu tip yapılar aynı duyguları uyandırmıyor ben de. Belki de iç içe olmadığım ya da senin kadar yakın olmadığım içindir.

Dört Yapraklı Yonca dedi ki...

sofi'cim maalesef resim bana ait değil çünkü evde buharlanmış cam bulamadım :( internetten buldum. Ama yeni yüklediklerim tamamen bana ait, yani plazalar.

Haklı olabilirsin Sanem. Öğrencilik yıllarımda Plaza'larda çalışmayı çok istedim. Ve oldu. Ama içinde yaşayınca gerçek yüzlerini görüyosun ve nefret ediyorsun. Düşünsene havalandırmaya verecekleri bir gazla bizi zehirlemeleri mümkün açabilecek bir camımız bile yok :(

Adsız dedi ki...

bende buğulu camalara yazılar yazardım bebek ayağı yapardım ama artık yapmıyorum neden insan büyüdükçe değişiyor...

Dört Yapraklı Yonca dedi ki...

ben de nedense "artı" çizmek istiyorum gördüğüm buharlı camlara. Neden acaba? zaten normalde çöp adam bile çizemem :)