Pazar, Mart 06, 2011

Eğitim Günlüğü 1. Oturum

Ne kadar anlatırsan anlat, karşındakinin anladığı kadardır her şey...

Öğretmek için yaya yaya anlatılması benim öğrenme şeklim di'il. Az zamanda çok şey öğrenmek, anlamak istediğim...

O kadar gereksiz şeyler anlatıyor ki, ben beynimde başka şeylerle meşgul olurken konuşan sesi tekrar dinlemeye başladığımda arada hiç bir şey kaçırmamış oluyorum.

Kendime oyalanacak bir şeyler buluyorum. Hepi topu 12 kişiyiz sınıftaonları inceliyorum, hikayeler yazıyorum :))

Yazılımcı bir arkadaş var yamacımda ama deri kılıfı içindeki kalemleri, -ki biri Mont Blanc-

hmmm yazmaya özenli, oysa bilgisayarlarla fazla haşır neşir olanlar el yazısına biraz uzaktırlar hatta yazmayı sevmezler. Demek sanatsal bir yönü de var :)) Hocanın anlattıklarından yazacak pek bir malzeme olmasa da  önündeki bloknota sürekli bir şeyler yazması beni de kışkırttı...

Ders notu tuttuğum sanılsa da, ben bloguma yazı hazırlıyorum aslında :))))

Eğitime tek gelenlerle, arkadaşıyla gelenler çok kolay farkediliyor. Arkadaş olanlar yan yana, tek olanlarsa her iki yanlarında birer boşluk bırakarak oturmuşlar.

Yani

3 tane 2 kişilik,

1 tane 3 kişilik,

3 tane de tek kişi şeklinde bir oturma düzenimiz var.

Pazar, pazar toplanınca buraya, o anlatıyo biz dinliyoruz. Sorduğu her şeye "he, he" anlamında kafa sallayınca
- nasıl, kuzu gibi eğitimcilersiniz, hiç itiraz etmiyosunuz? diyor.

E anacım anlattığın şey genel kabul görmüş literatür tanımı maddeler neyi tartışcaz???

diyemiyo tabi insan, terbiyeli kuzu eğitmen eğitilen olunca :)))))

Hiç yorum yok: