Salı, Şubat 08, 2011

S-i-stanbul

Güneşli sabahları büyülü bir masala dönüştüren kalın keçeli kalemle çizilmiş gibi ortasından geçen bembeyaz bir çizgidir...

Her zamankinden erken bir saatte yola koyulduğumda güneş hala kırmızı yuvarlak bir şekerken; yeşil çimenlerin üstüne atılmış beyaz örtüleri, o beyaz örtüyü yırtıp çıkan zayıf çelimsiz ağaçları, boğaz sırtlarındaki koruluklarda bir kaç perinin geçerken bıraktığı beyaz iz alıp götürdü beni.


Masal bu ya;

Ben bir periyim, geceleri dolaşıp çiçeklerle arkadaşlık eden canları sıkılmasın diye;
Ancak sabah güneş doğmadan bütün çiçeklerimle görüşüp bitirmem gerekli görevimi.

Gel gör ki bazı geceler sohbete dalıp unutuyorum sabah olacağını, daha diğer çiçeklerimi ziyaret etmediğimi,
Hal böyleyken güneşin ilk ışıklarında ben bir çiçekten diğerine koştururken beyaz bir iz bırakıyorum ardımda.

Yaramaz peri yine oyuna, lafa dalmış herkes anlasın diye...

Hiç yorum yok: