En son 20 Eylül’de güncellenmiş blogum. Onu da Hande yazmış. Yani tembellikten daha sene başında sınıfta kaldım.
Biraz Ramazan’ın da payı var tabiki. Daha çabuk yorulup, daha çabuk uyku moduna geçiyorum, bir şeyler yazmak yerine okumayı daha çok tercih ediyorum. Ve bunlardan düşünmeye fırsatım da kalmadığı için yazacak bir şeyler de geçmiyor içimden.
Dışarıda güzel bir iftar hayali kuruyim hepimiz için. Gerçekleştirebilenler şanslı olsun.
Balat Ottoman’da iftar yemeği. Yemekleri zaten enfestir biliyorum, yaz olsaydı terasında iftar açmanın keyfine doyum olmazdı. Ama bu havada içerde olmak daha akıllıca.
Menüye gelince;
Önce nefis bir çorba ile başlıyoruz,antep peyniri,hurma,tahin pekmez, kaymak, reçel, pastırma, zeytin çeşitlerinden oluşan iftariyeliklerle birlikte çayınızı yudumlarken kaytaz böreği, kuru dolma, sini oruğu ve keşkeğimizin tadına bakıyorsunuz. Günün zeytinyağlısı ardından 4 çeşit kebaptan oluşan nefis bir kebap tabağını peynirli künefe ve güllaçtan oluşan final izliyor. Üstüne kallavi bir Türk kahvesi ,birkaç bardak çay... Afiyet olsun. Limonatamız, ayranımız,kolamız,sodamızla (Balat Ottoman’ın sitesinden kopyaladım)
Yemekten sonra atlayıp taksiye Vefa’ya çıkmak, Vefa Bozacısı’nın karşısındaki kuruyemişçiden leblebi alıp bol tarçınlı boza içmek lazım. Şanslıysanız oturarak yoksa ayakta ama keyifle.
Ertesi gün iş yoksa Direklerarası – Sultanahmet nerde eğlence varsa oraya. İş varsa rota eve doğru çevrilebilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder