Pazartesi, Ağustos 27, 2007

Fareleri kim sever ki?

Fareleri kim sever ki; hele mutfakta? Bırakın sevmeyi görmeye bile tahammül edemezsiniz. Ratatuy’da farelerin sürü halinde bir yerlere girip çıkma sahneleri beni ne kadar tiksindirtse de, filmi sevmekten alıkoyamadı. Bir kaç farenin olduğu sahnelerde onu insanlardan ayırt etmiyorsun da, sürü halindeki görüntüleri bence tahammülü zordu.

Okuduğum pek çok eleştiri de; mutfak ve fare gibi –hem de lağım faresi- asla bir araya gelmeyecek iki unsuru Pixar’ın ustalıkla bir araya getirdiği yönündeydi.

Filmin final yemeğinin Ratatouille adlı fransız halk yemeği olması ve lağım faresinin “rat” diye anılmasının ironisini takdir etmemek mümkün değil.

Haftasonu gazetelerde neredeyse filmin konusunun tamamını yazdılar. Ben konusunu anlatmıycam. Başarılı bir animasyon, güzel müzikler, düşündürücü replikler. Bir de fare Remy’nin şef Gusto’nun hayaliyle yaptığı ama aslında kendi iç sesiyle konuştuğunun bilincinde olduğu sahnelerden çok dersler çıkartılabilir.



- Tutkuyla yapılan her işin sonucu mükemmeldir.

- Çok kızsan bile dostuna ihanet etme, belki de bir anlık öfkeyle her şey farklı görünmüştür.

- Mutfakta iş yaparken temizlik çok önemli. Eller yıkanmalı, kirliler bekletilmemeli, kollar bedene yakın olursa hem az zarar görür hem de az kirlenir.

- Ailene asla sırtını dönme. En zor anında yanında bir tek onlar kalır.

- Tarife daima sadık kal, ustalaşınca hislerine güvenip yeni şeyler yarat.

- Hazıra konma, üret.



- Basamakları çıkarken sana destek olanları asla yok sayma. Hele o basamakları çıkmanın tek sebebiyse.

- Hayallerinden asla vazgeçme

- Herkes yemek yapabilir.

Ben bir kez daha izlemeyi düşünüyorum. Keyfini daha fazla çıkarabilmek için. Ve insanın sinemadan çıkar çıkmaz mutfağa girip harikalar yaratası geliyor.

Hiç yorum yok: