Seyahat yazılarımla yeniden birlikte olmak güzel. Ekim 2023’de yaptığımız seyahat notlarıma başlayalım.
Önce bi soru ve bir tespitim var.
Bu coğrafyada eğitim sisteminde bu yerleri gezdirip tarih derslerini canlı ortamında yapmak hayalcilik midir?
Milattan önce bizden binlerce yıl önce yaşayanların kullandıkları aletler, yaptıkları evler, anıtlar, kütüphaneler… biz zamanın üzerine çok da bir şey katamamışız sanki.
Ege için sarı yaz tabir edilen, güneşin 7:30’larda battığı, denizin tatlı bir serinlikte olduğu bunalmadan gün içinde gezilen, okulluların elini ayağını çektiği sakin ve huzurlu zaman.
Antik kent gezmek için de en ideal zamanmış…
Selçuk’da çöp şiş yiyerek beden deposunu yürümeye hazır hale getirip önce şehir merkezindeki Efes Arkeoloji Müzesi ardından üst üste konmuş taşlarla tek bir sütundan oluşan -evet, bir zamanlar burada Artemis Tapınağı varmış- diye boş boş baktığımız toprak alana uğruyoruz.
Efsaneye göre ismi unutulmasın diye tapınağı yakan bir deli var ama taş tapınak nasıl yanar, yakılır bilmiyorum.
Ancak depremlerle yerle bir olmuş olması bana daha mantıklı geliyor. Yükselen tek bir sütunun üzerine yuva yapan leyleğe sevgilerimi yolluyorum, ne kadar akıllıca bir seçim yaptığını düşünerek.
Tekrar tapınağa dönersek, tapınağa ait olduğu düşünülen bazı eserlerin British Museum’da olduğu biliniyor. İki heykeli de Selçuk Müzesin’nde.
İnsanın aklına sürekli şu geliyor; bastığımız her yerde, seyyar satıcıların üzerine yerleştiği ilanlarını astığı taşlar hepsi tarihi eser. Ama birisi çantasına koyup götürünce suç oluyor. Her durumda değer verilmesi önemsenmesi değil midir doğru olan?
Müzedeki sergilemede bile önemsenmeyen, ağacın salgılarının üzerine akarak mermer heykelin kararmasına neden olması normal karşılanabiliyor.
Kısa bir sürüşten sonra Efes antik kentinin ana girişine varıyorsunuz. Müze kart yapılmış en iyi şey olabilir 😃
Arap yarımadası dışındaki diğer bölgelerden gelen pek çok turisti burada görmek mutluluk verici.
Binlerce yıl önce yaşanan bir şehrin sokaklarında bugün dolaşıyor olmak çok etkileyici. Amfi tiyatroda bugünlerde yapılan konserlerin birinde olmayı çok isterdim.
Efes’i kısaca özetlemek gerekirse…
120 yıldır kazılıyor ve şimdiye kadar %15’i gün yüzüne çıkmış.
Bir zamanlar limana bağlı olan yol bugün denizden 5 km içeride
Zamanın en zengin kütüphanesi Celsus gösterişli ve bütün olarak ayakta kalan ön cephesi ile Efes’in fotoğraf yüzü.
Ön cephede yer alan dört heykelin asılları Viyana’da olup replikalarını görüyoruz.
2500 kişilik amfi tiyatrosu oldukça iyi durumda, yaz boyunca çeşitli konserlere de ev sahipliği yapmış.
Amfi tiyatrodan çıkıp Yamaç evlere doğru giden ana cadde üzerinde etrafı demirle çevrilmiş bir bölüm bulunuyor. İşte orada tarihin ilk ilanı olduğu tahmin edilen genelevin yolun sol tarafında olduğunu gösteren mermere oyulmuş şekiller. Ayak, kalp, kapı.
Şu an sadece %15’ini görebildiğimizi düşünürsek görülecek daha çok şey var demek ki.
Üst kapıya kadar gidip tekrar geriye yürüyüp ters istikamette kalan Meryem Ana adına yapılan ilk kiliseyi ve vaftiz havuzu olduğunu düşündüğüm eserleri görebilirsiniz.
Ayrıca tiyatroya gelmeden sağda Efes Deneyim Müzesi’ne de uğramadan olmaz. Ekim 2023 için kişi başı 485 TL ödeyerek 13 dakikalık ışık ve ses gösterisinin içinde yer alıyorsunuz.
Efes tarihini anlatıyor. Adı üstünde deneyim 😃
3-4 saati bulan geziyi yaz sıcağı yerine ilkbahar veya sonbaharda yapmak çok keyifli oluyor.
Uzun aralar vererek yazımı tamamlamaya çalışıyorum. Bu nedenle geri dönüşlerde yazdıklarımı okuyunca, eklemeler ve çıkarmalar yapmak kaçınılmaz oluyor.
Efes Arkeoloji Müzesi’ne de hak ettiği yeri vermeliyim.
Küçük ama oldukça zengin eserlere sahip. Çevredeki antik kentlerden çıkanları bir arada görebiliyorsunuz. Ama bazı eserler gezmeye, başka müzelere misafirliğe gitmişler. Örneğin Tiberius 😁
Blogumda olmasını istediğim bir kaç tarihi isim ve eser
Tanrıça Artemis
İmparator Domitianus
Eros
Sokrates
Marcus Aurelius
Yontulması tamamlanmamış heykel
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder