Pazar, Mayıs 29, 2011

Ayasofya'ya Bakış

Keyifsiz, ziyan bir cumartesiden sonra toplayamadım ruh halimi dağıldığı yerlerden. Her biri bir yerde, birbirinden mutsuz, birbirinden bezgin...

Atıverdim tarihi yarımadanın kucağına, geliversin kendine diye...

Gelmedi :((

Sürüye sürüye ayaklarımı Ayasofya'ya götürdüm kendimi.

İskelesiz kubbesini, yüzü gözü açılmış meleğini göreyim, göstereyim...





Tarihi mekanı kendine mesken tutmuş güvercinlerden sonra bugün de Ayasofya'nın kedileriyle tanıştık.


Mağrur bir görevli edasıyla mimberin iki yanında başlar dik, omuzlar geride nöbet tutuyorlardı adeta. Sonra biri sıkıldı ilgiden gidip arkada bi yerlere bi lambanın önünde patilerini yalamaya başladı. İşte öyle bir anda bu artistik pozu yakaladı makinem. Sanırsam ki kutsal vazifeleri Ayasofya'da cirit atan fareleri ele güne rezil etmeden bizi ham yapmak.


Yeniden Ayasofya'nın büyüleyici atmosferine dönersek, çatıdan su alıyor besbelli pek bi kabarmış tavanları duvarları

 Bu  arada Ayasofya'nın güneybatı köşesinde "güzel kapı"dan çıkınca hemen solda vaftizhane avlusu ziyarete açılmış

Osmanlı döneminde kandil deposu olarak kullanılan Vazftizhane, Sultan 1. Mustafa ve Sultan İbrahim'in türbesine dönüştülürken içindeki vaftiz teknesi de avluya taşınmış.


Yekpare mermerden oyulmuş 3.26m.'ye 2.52m. gibi muazzam ölçülerde olan vaftiz teknesi, Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesinde bahsettiği üzere Ortodoks dünyasında bilinen en büyük boyutlu vaftiz teknesiymiş.

Hiç yorum yok: