Çarşamba, Haziran 07, 2006

Ne Desem Ki?

Artık kendimi zorlayıp kısa da olsa bir şeyler yazmak zorunda olduğumun farkındayım.

Neden yazmadığımı merak edip, arayıp, soran, mesaj gönderen herkese teşekkürler. Siz olmasaydınız belki de bu yazmama süreci uzayıp giderdi. İyi ki varsınız.

Çok şükür ki kötü bir şey yok hayatımda. ama neden yazmadığıma verebilecek haklı bir nedenim açıklamam da yok. Pek çok kez tamamen bırakmayı da düşünmedim desem yalan olur. Gel-git'lerdeyim bu aralar galiba. (Başla yada Bit)

Geçenlerde düğün fotoğraflarıyla süslediğim Edirne maceralarımızla ilgili yazıya başladım; ama o da yarım kaldı. Bir kaç gündür de canım papağanımın tüylerinin dökülüp, tüysüz kalması sorununa çare aramaktayım.

Bu dönemde olağan tüy dökümü olmasına rağmen bu sefer derisinin görünür hale gelmesi ciddi bir sorun olduğunu gösteriyor. Ancak sorunun profesyonellerce çözülmesi gerçeğinde de; papağandan anlayan veteriner bulmanın zorluğu ortaya çıkıyor. Herkes kedi ve köpek bakıyor. Papağan diyince de anlamam demiyorlar ama bir iki vitamin verip sizi gönderiyorlar. Benzer hikayelerde yanlış ve eksik müdahale nedeniyle kaybedilen sevgili dostlar oluyor.

Anlıycağınız bir kaç gündür çok üzgünüm, günlerim iyi bir veteriner, ilaçları incelemek, hastalığının tedavi yöntemleriyle ilgili bir şeyler bulmak ve okumakla geçiyor. Bir de akşamları onun kafesi başında ona manevi destek vermekle. Çünkü sorunun kaynağı büyük olasılık stres olduğu için ne kadar çok sevildiğini ve önemsendiğini ona hatırlatmamız lazım. Ki bizim ki kelimenin tam anlamıyla bir sevgi arsızı olduğu için varın durumumu siz düşünün.

Bu sefer çok ara vermeden tekrar yazmaya başlıycağımı ümit ediyorum.