Pazar, Ekim 02, 2016

Kopenhag'ı Gezelim (Bölüm 1)

Kopenhag’a inip otelimize yerleştikten sonra ilk hedefimiz Københavns Hovedbanegår yani Copenhagen Central Station...


İstasyonlarda turnike yok sadece küçük bir kioks var yerli halkın kart okuttuğu, Kopenhag kartı okutsanız da tepki vermediği. Ama napalım kartımız var bilet sorarlarsa buyrun kart diycez. Yani elimizi kolumuzu sallayarak Oresundtag trenine bindik Tarnby’den.


Ve Central Station kapısından çıktığınızda Tivoli karşınızda, eğer Tivoli’yi görmüyorsanız içeri girin diğer yönden tekrar dışarı çıkın. Bu sefer kesin görürsünüz.



Göletiyle, ördekleriyle, cafeleriyle, birbirinden heyecanlı oyuncaklarıyla bir lunapark burası...

Tivoli’nin bir sürü kapısından birinden H.C. Andersen Bulvarına çıktığınızda şehir meydanı ve Andersen’in heykeli karşılıyor sizi. Japon turistlerden boş bulabilirseniz Andersen’le bir fotoğraf çekebilirsiniz.


Yok bana yetmez biraz daha samimi olalım kendisiyle derseniz meydanın hemen yanıbaşında yer alan H.C. Andersen Fairy Tale House’a gidebilirsiniz. Ünlü masalların canlandırıldığı küçük ve sevimli bir oyun evi, Andersen’in eşyalarının sergilendiği bir müze.

Kralin Yeni Elbiseleri Masalı

Ve en önemli not şehirdeki müzeler çoğunlukla 4’te kapanıyor. Ziyaret planlarken buna dikkat etmek lazım.


Masal Evi’nden çıktıktan sonra sağa doğru dönüp biraz yürüdükten sonra yine sağa saparsanız şehrin popüler alışveriş caddesindesiniz.


Strøget. Pek çok ünlü marka da caddenin sonuna doğru karşılıyor sizi.




Ama mağazalara dalmadan önce küçük bir uyarı!!!


Pahalı bir şehir. Danimarka markası olan Pandora’nın ürünleri bile Türkiye’den 40-50 TL daha pahalı. Alışveriş yapmanın pek bir cazibesi yok.

Ama söz konusu İskandinav tasarımı dekorasyon ürünleriyse pahalı olsa bile başka yerde bulamayacağınız için mani olmam size :) İnsanın bir sürü şey alası geliyor ama bi de bunu nasıl götürürüm kısmını düşününce aklınızı orda bırakıp çıkıyorsunuz mağazadan :)


Caddeden aşağı doğru yürürken meydandaki çeşmeye geliyorsunuz. Çeşmede biraz dinlenip sırtınızı LV mağazasına verip aşağı yürürseniz kanal turu yapabileceğiniz iskeleye ulaşıyorsunuz. Ve yine sihirli kartınızı çıkartıp hiç para vermeden 50 dakikalık bir kanal turuna bilet alıyorsunuz.

Okun işaret etiği yer tekne turu iskelesi
İyi seferler ;)



Şehrin önemli eserlerini tekneden görüp fotoğraflayabiliyorsunuz.

En popüler “Küçük Deniz Kızı Heykeli” ki, küçük deniz kızı derken deniz kızının değil heykelin küçüklüğünden bahsediliyor aslında :)


Kanal turunun en eğlenceli yanı kanal boyunca duvarların üzerine, iskelelere, banklara oturmuş içkilerini içen yemek yiyen sohbet eden ve size el sallayan insanları seyretmekti bence. Hatta kocaman karnıyla hamile bir kadının elinde örgüsüyle kanal kenarına oturduğu hali en hoşuma gidendi.




Şehir akşam saatlerinde yani iş çıkışı olan 4-5’ten sonra açık hava partisi tadında. Herkes her yerde elinde kadehleriyle keyifte. İnstagram paylaşımım...

https://www.instagram.com/p/BKWErCYA1ah/?taken-by=dortyaprakliyonca

Kanal kenarındaki (denize açılan büyük kanalların kıyısındaki) ofisler, eğlence yerleri önündeki geniş alanlarda sandalyelerde, şezlonglarda iş çıkışı sohbet eden takım elbiseli insanlar, diğer tarafta yüzenler güneşlenenler...


Mutlu insanlar ülkesi :)

Bu tur 15.148 adım ;)

Hiç yorum yok: