Salı, Ekim 18, 2005

Mutluluk Oyunu


Uyandığımda her sabahkinden farklı bir aydınlık vardı odanın içinde. Evde hiç bir ışık yanmıyordu; yatmadan önce gözgöze geldiğim dolunay çoktan gitmiş olmalıydı. Gökyüzüne baktığımda gri bulutların son zamanlarda hep olduğu gibi yerinde durduğunu görünce ışığın kaynağını aramaya başladım. Bir yerlerde saklanan güneş karşı evin penceresinden yansıyarak tekrar odanın içini dolduruyordu. Ama yansıması değil, kendisinin peşine düştüm. Önce perdeleri açtım, yok. Camdan baktım yine yok. Küçük bir hareketle başımı çevirdiğimde evlerin ve bulutların arasında yükselen kocaman bakır rengi ateşten topu gördüm.

Evet güneşli güzel bir gün diye düşünürken; sokağa çıktığımda şiddetli yağmur, gök gürültüsü ve şimşekler heyecanımı yok etti. Böyle havaları seven var mıdır diye düşündüm. Günümü evde film seyredip, tembellik yapma hakkımı kullanarak geçirebilecek olsam sevebilirdim belki.

Tıpkı şiddetli yağan yağmurda bir şemsiyenin altında olduğum için mutlu olduğum gibi.

Dolunayın doğuşunu seyrederken yada gecenin karanlığında etrafı gün gibi aydınlatıp gecede gölgeler oluşturmasını sevdiğim ay gibi.

(Resim İstanbul Fotoğrafları Hakan İlban'a ait)