Pazar, Ekim 28, 2007

Aşkla Aşk

Yumuşatan insanın kalbini sevmek. Tanrıya duyulan aşk, çocuğa duyulan aşk ve sevgiliye duyulan aşk. Yumuşatıyor kalbini. Birinden biri azalsa sertleşmeye başlıyor ucundan köşesinden. Diğerlerinin varlığıyla hep bir yerler yumuşak oluyor. Ama bazen hayat gelip sertleşen yerlere çarpınca, darbeyi emip şiddetini azaltıp geri gönderemiyor.

Hızla sert bir duvara vurulan top eskisinden daha hızlı geri döner, yumuşak zemine vurulan top ise geri dönecek ivmeyi bile bulamadan olduğu yerde kalır.

25 Ekim'de yazdığım ama yayınlamadığım küçük bir yazım vardı, işte şimdi okudunuz.

Bu sabah Hürriyet Pazar'ı elime alınca Ayşe Arman'ın Mercan Dede ile yaptığı ropörtaj dikkatimi çekti. Tamamını okuduğumda içimde derinlere bir yerlere ulaşan sözlere rastladım. En çok etkileyenler burda ama tamamını okumak için Hürriyet Ayşe Arman'a

Sakın aşksız kalmayın...

"- Bir gün Vezneciler’de bir müzik dükkanının vitrininde bir ney gördüm. Yerden bir gazete parçası bulup camın üzerine koydum, göz kararı ölçülerini aldım. Para pul yok tabii. Gittim bir hırdavatçıdan o boyda plastik su borusu kestirdim ve eve gelip deliklerini açtım. O hayatımdaki ilk neydi. Tam bir buçuk yıl onu üfledim. Bugün hasbelkader bir sürü neyim var ama o ney benim için hálá en değerlisidir. Çünkü hiçbir engelin, aşkın önünde duramayacağının gözle görülür kanıtıdır.

- Dediler ki, "Kubbealtı Cemiyeti’nde her perşembe ney dersi veriliyor." Üç buçuk ay boyunca sürekli gittim. Hakikaten kapısı herkese açık köhne bir oda. İçeriden o kadar güzel ney sesleri geliyordu ki, utandım, içeri giremedim. Sonra bir gece yağmur vardı, çok ıslanmıştım, girmek zorunda kaldım...

...Gazete kağıdına sarılı neyimi çıkardım ve üfledim, kırık dökük üç tane ses, bütün notalar yanlış... Döndü bütün ciddiyetiyle bana dedi ki, "Bu neyi kendiniz mi yaptınız?" "Evet" dedim, "Olağanüstü güzel olmuş, zaten siz de iyi üflüyorsunuz, işin zor kısmı bitmiş. Size gösterebileceğim fazla bir şey yok, ama isterseniz her perşembe buyurun, birlikte üfleyelim." Zarafete bakar mısınız! Bunu o kadar büyük bir ciddiyet ve içtenlikle söyledi ki, o gün gerçekten elimdekinin çok güzel bir ney, kendimin de iyi ney üfleyen biri olduğuma inandım

- Bütün aşkların özü, Tanrı’ya duyulan aşk. Ama aşk, aşktır. Mevláná diyor ki: "Gönlünde aşk olsun da, neye karşı olursa olsun." Yanlış insana duyulan aşk bile, hiç aşık olmamaktan iyidir. Bir kadına ya da bir erkeğe duyduğun aşkla, Tanrı’ya duyduğun aşkı ayırmak mümkün değil. Çok sevdiğin bir insanın gözüne baktığında, onun gözünde gördüğün o ışık, Tanrı’nın yansımasıdır. Kızına duyduğun aşk da, Tanrı aşkının, 2.5 yaşındaki bir kız çocuğu manzarasında şekillenmiş hali. Kuş, ayakkabı, insan, ney... Hiç önemli değil, yeter ki duyduğun aşkın içinde samimiyet olsun...


1 yorum:

sofi dedi ki...

Ne güzel anlatmış aşkı, iyiki yazmışsın. Dilerim ki yüreklerimiz hep aşkla dolsun...