Pazartesi, Mart 05, 2007

Ertelenmiyor

Pazar günü katıldığım bir cenaze her ölüm gibi zamansız olsa da...

Doğru zamanın ne olduğunu ne zaman olacağını kimse bilmedi; bilemeyecek de.

Böyle ölümler hayatın neresinde durduğunu, aslında durmadığını hatırlatıyor insana.

21 yaşında genç bir erkek akşam duşunu alıyor; babası ile 1:30’a kadar sohbet ediyor. Odasına gidip biraz kitap okuyup uyumayı planlıyor. Uyuyor da. Ama bir daha uyanmıyor. Sabah saatlerinde odasınn ışığını yanık gören annesi gözlükleri gözünde kitabı üzerinde yatağına uzanmış uyuya kalmış diye düşünüyor. Kimin aklına gelir ki; uyuya kaldığını düşündüğün sevdiğinin bir daha uyanmayacağını.

Vefat eden hiç tanımadığım, şimdiye kadar da varlığından haberdar olmadığım birisi. Annemin İyidere’den yani memleketinden dostlarından birinin oğlu. Allah rahmet eylesin.

Ne mi anlatmak istedim?

Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşıyoruz. Sudan bahanelere dalıp zindan ediyoruz hayatı kendimize,sevdiklerimize. Canımızı sıkıyoruz en anlamsız şeylere. Pazartesi gelince ah bir Cuma olsa da bitse bu hafta diyoruz; sayılı günlerimizi tüketmeye bu kadar mı hevesliyiz? Bugün bir gün daha yaklaştık sona aslında; ama hangimiz farkında bunun?

Ben her gece yattığımda yarın sabahı görebilecek miyim diye düşünürüm; her sabah evden çıkarken annemi öperim uyuyor olsa bile. Çünkü ne benim döneceğim, ne döndüğümde onun olacağı bilinmez.

Ertelemeyin.

Hiç bir şeyi.

Çünkü yaşam erteleniyor da; ölüm ertelenmiyor.

Hiç yorum yok: