İşim gereği gün içerisinde pek çok elektronik ileti okuyorum. Bazen güldüren bazen de bu kadar da olmaz dedirten şeyler. Bahsettiğim kişisel mailler değil, tamamiyle iş amaçlı. Bir kuruma bilgi almak, bilgi vermek yada sorun iletmek için yazılanlardan. Ancak anlamsız harflerden yada kişinin kim olduğuna dair hiç bir bilgi taşımayan mail adresi dışında; hakkında bir şey bilmediğiniz birisini ne kadar ciddiye alabilir ya da yardımcı olabilirsiniz?
İlkokuldayken türkçe derslerinde mektup, telgraf, tebrik kartı yazmayı; zarfın üzerinin nasıl doldurulması gerektiği öğretilirdi. Hatta bütün sınıf sıra halinde semtin postanesine götürülüp nasıl mektup postalanacağını bile göstermişlerdi bize. Yanılmıyorsam ilkokul 2. sınıftaydım bunları yaşarken. Şimdilerde neler öğretiliyor bilmiyorum ama bence elektronik ileti yazmayı da öğretmeleri gerek. Zaten çocuklar daha kalem tutmayı öğrenmeden bilgisayarı açıp kapatmayı, hatta kendi başlarına bilgisayarda oyun oynamayı bile becerebiliyorlar.
Klavye onlara kalemden daha yakın...
Bir de güzel yazı dersleri vardı. El yazısı defterleri; dolmakalem, mürekkep hokkası ve farklı şekilde yazan uçlar. Divit neye denirdi hatırlamıyorum. Büyük F kimseyle birleşmez; r hiç te r’ye benzemeyen bir düğüm olurdu. Mürekkebin kağıt üzerinde bıraktığı keyifli iz kaybolup gitmez kolay kolay. Ama posta kutunuzda bastığınız bir tuş; tüm yazılanları yok etmeye yeter.
Gerçi kaç kişi özenip her cümlenin anlamını düşünerek gerçek bir mesaj, e-posta değil de elektronik mektup yazıyor. Kısaltılmış cümleler, cep telefonu mesajları, tek satır bile yazmaya üşendiğimiz sürekli birinden diğerine iletilen metinler, resimler.
Herşeyi hızlı yaşayıp hızlı tükettiğimiz yaşantımızda ilişkilerimizi de ne kadar özensiz yaşadığımızın bir göstergesi değil mi belki de...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder