Pazartesi, Ağustos 08, 2022

Geniş Özet


13 Eylül'de emeklilik provası demişim...

2 Mart'ta yöneticilerime 22 yıllık yolculuğumuzu sonlandırmak talebiyle gittim. Bazıları 10 dakikada kabul edip yeni yol haritasını planlarken; son sözü söyleyecek kişi kabul etmedi. Ben de kararlıydım, nedenlerimde haklıydım. Bir iki ay daha kararımı bekletmemi istedi. Acelem yoktu. Başka bir yerde çalışmak için değildi bu istifa; kendimi emekli edecektim.

2 Mart resmileştirmek için çıktığım yol 1Mayıs'ta aynı şirkette farklı bir bölümde, benzer ama farklı şeyler yapacağım yeni bir yolculuğa dönüştü.

Üstelik bu sefer eğitimini aldığım, bir zamanlar beni heyecanlandıran "Pazarlama"

22 yılın sonunda yeni bir patikaya geçtim. Yol mu bilmiyorum.

21 Aralık'ta bugün ölmem bi daha da gelmem demişim...

Zaman artık öyle hızlı akıyor ki 10 yılda yaşamadığımızı bir yılda, 1 yılda yaşamadığımız olmaz dediğimiz şeyleri 1 günde yaşıyoruz. Bu da zamanın bize oyunu belki de.

5 ay önce de oldu böyle şeyler.

Ama bu sefer ölenler oldu.

Temmuz  sonuna geldiğimizde olmaz dediğimiz oldu, gitmez dediğimiz gitti.

İş hayatında beklenmedik ayrılıklar da ölüme eş değer. Bir an var bir an sonra yok. Ayrılık zamanı başsağlığı dileklerinin kabulü gibi. Giden gidiyor, kalanlar neyi nasıl yürüteceğini düşünüyor. Mal paylaşımı yerini iş paylaşımına bırakıyor. Çünkü iş devam ediyor.

18 Nisan'da hikayeleştirme demişim ama sonrasında pek hikaye yazamamışım.

"Balkonda kalem kağıtla yazarken kısa süreliğine defteri balkonun kenarına kalemi de üzerine bırakarak kalktım. Esen rüzgar sayfayı havalandırıp kalemi 5. kattan aşağı attı :) Aşağı inip kalemi aldım ve yazmaya  devam ediyorum"

Günler gelip geçerken kod adı "Berber"le yine bir yolculuğa çıktık. Bu sefer bir kaç ayda yoluna koyduk beni. Fakat yolculuğun yan etkileri de olmadı değil, hayatımda ilk kez çok kısa bir dönem bile olsa 60 kiloyu gördüm. Neyse ki büyük bir bölümünü attık. Son  1-2 kiloyu da haftada 3 gün pilates (ağırlaştırılmış) ve kalori açığı yaratan proteinli beslenme ile halledicem.

Pazarlama kitaplarını da geçen Ağustos'ta almışım. Demek ki hayat aslında bizi gideceğimiz yöne doğru hazırlıyor. Biz fark etmiyoruz.

Kitapları aldım almasına da hakkını verebildim mi dersen. Iıı ıııhh

Elime almadım da değil bazı bölümlerini okudum. Ama hayal ettiğim coşkuyu yaşayamadım henüz.

Yapı Endüstri Merkezi (YEM)'in kitaplarını bilen bilir. Ben de nedense mimariye, aslında mimari yapılardaki bileşenlerin nedenini, niçinine merak olduğum için teknik dille yazılmayan kitaplarını severim.



Sanatı da anlamaya çalışırım bir resimdeki alt hikayeyi, eserdeki ipuçlarından ressamı anlamayı isterim. Lisede sanat tarihi dersini okulda seven tek kişi ben olabilirim. Hala ders kitabını saklarım, dersin notlarını tuttuğum ve asla kaybetmek istemediğim defterimi o dersten kalan arkadaşıma verip bir daha geri alamamak da içimi acıtan başka bir hikayedir. Sanat tarihi kitabının yazarı Oktay Aslanapa'ydı sanırım, lisedeki hocamız da Sevil Balaban.

Bugün de o kitaplardan Sanat 101'i okumaya başladım.

Sanatçıları anlatırken bahsettiği eserlerini görmek ve okuduklarımı hafızama yerleştirebilmek için bir yandan da google'a soruyorum.



Rene Magritte'yi okurken gördüğüm Donakalmış Zaman tablosu; bana yıllar önce etkilendiğim sonra bloguma yazıp bir blog okuyucum tarafından Dominique Appai'nın "Trous De La Memories" Hafızanın Boşlukları isimli eseri olduğunu öğrendiğim tabloyu hatırlattı.

Blogumun en güzel yanı, onun da benim hafızam oluşu. Hatırlamakta zorlandığım şeyleri dönüp ona sorduğumda orda bulmak çok güzel. Ama son yıllarım kayıp ne yazık ki.

Yani odur ki yine bir Ağustos ve ben yine yazıyorum. Gerçekten bu ay benim bloguma dönüş, yeni kararlar alma zamanımdır. Blogumla ilgili hayallerimi hatırladığım zamandır.

Hayırlısı bakalım bu senenin kısmetinden ne çıkar?

7 Ağustos 2022 20:00



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder