Elektrik veremiyeceğime göre kendime; doğaya salıyım beynimi, resimlerine bakarak hakkında konuşup yazarak orda(y)mış gibi yaparak iyileştireyim kendimi…
Ören’de Artemis tatil köyünde konakladık, sabahın taze ışıklarında çarşaf gibi bir denizin karşısında oturmak beynime kısa devre yaptırarak elde edeceğim faydadan çok daha fazlasını verir şüphesiz.
Dönüş yoluna çıkmak üzere olduğumuz o dakikalarda 2 gün daha iznim var, dönmesek turla öylece oturup kalsam mı ki burda diye geçiriyordum içimden sudaki gölgemin fotoğrafını çekerken.
Orda oturup kalmadıysam tek nedeni Assos’a gelip gidip hep kenarından geçtiğim Kaz Dağlarıyla tanışmayı kaçırmamaktır.
Tahtakuşlar Müzesi, en iyi 2. kişisel müze ödülünü almış Unesco onaylı günlük yaşama ait şeylerin sergilendiği bir etnoğrafya müzesi.
Köy enstitülerinin hayatta kalan son mezunlarında Alibey Kudar’dan dinliyorsunuz müzenin hikayesini, sonra tozlu raflar arasında geçmişi yokluyorsunuz.
(Bu arada bugün köy enstitüleriyle ilgili bir kaç yazı okudum hakikaten üzerinde düşünülmesi konuşulması gereken bir konu http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/20450001.asp?yazarid=4)
Eski bir telefon santralinde, bir arı peteğinde…
Bir batıl inançta…
Ya da 2 metrelik bi kaplumbağanın mumyasında
http://etnografya-galerisi.com/index.html
Ordan ayrılıp bütün gezi boyunca hikayeleriyle peşimizi bırakmayan Zeus’a ait başka bir yere şehri tepeden zevkle seyreden Zeus Altarı’na gidiyoruz.
Adatepe köyünden kısa bir yolun ardından, 10-15 basamakla çıktığınız kayanın üzerinde nefes kesen manzara karşısında bir kez daha diyorsunuz bu Zeus hep de iyi yerleri kapmış…
Zeus Altarı’nda hoş da bir sürpriz vardı. O gün doğum günü olan arkadaşımız Şule’nin doğum günü yerden metrelerce yüksekte bir kayanın üzerinde kek kutusunun üzerine dikilmiş mumla ve şarap eşliğinde kutlandı.
Bu zarif davranış da tur şirketimizin ne kadar düşünceli olduğunun bir başka işareti… (fotoğrafta şarap servisi yapan rehberimiz Önder, hemen arkasında görünen de her koşulda üniformasından vazgeçmeyen servis memurumuz Ersin)
Ve Adatepe köyü ve taş evleri (şimdi kardeşimle fotoğraflara bakarken dikkatimizi çekti, tepedeki kaya köyün üzerine uzanmış bir adam silueti gibi)
Mehmet Yaşin bugün Hurriyet seyahat ekinde mor sümbüllerin farkında değil kimse diyor.
Oysa bu bahar en favori çiçeğim kendisi…
Köy meydanında çınarın altında damla sakızlı kahvelerimizi içip burda yaşamak nasıl olurdunun değerlendirmesini yapıyorduk. Bu kararı vermek için 45 kişiyle değil bi bilemedin iki başıma gidip bi hafta kalıp tecrübe etmem lazım bence…
sessiz sessiz gittim zannettiniz dimiii:):) sayfama beklerim..sevgiler..
YanıtlaSil