Bir ağacın gövdesinin içinden Topkapı Sarayı girişine doğru bakarken
Hürrem Sultan'ın Hamamı açılmış, kafesi de pek bi güzel...
Topkapı Sarayı bahçesini bekleyen asil bi kedi...
Küpe çiçeği, başı önünde mahçup güzel...
Çarşamba, Ağustos 31, 2011
Pazartesi, Ağustos 29, 2011
İyi Bayramlar
Hayat bayram, bütün yemekler tatlı olsa...
Bütün çocuklar mutlu olsa...
Huzur,sağlık, mutluluk; kaçsak da bazen hep yakalayıp bırakmasa bizi
1951'den Güllüoğlu Reklamı
Bayramlık baklavamızı ben açmadım ama annem açtı.
Ancak izleyeceğiniz video 1951 yılında sinemalarda gösterilen Güllüoğlu'nun reklam filmi.
İstanbul Şekeri'nde gördüm ve hemen siz de görmelisiniz dedim :)))
http://istanbulsekeri.blogspot.com/2011/08/baklavaclk-ile-reklamclk-tarihi-ayn.html
Ancak izleyeceğiniz video 1951 yılında sinemalarda gösterilen Güllüoğlu'nun reklam filmi.
İstanbul Şekeri'nde gördüm ve hemen siz de görmelisiniz dedim :)))
http://istanbulsekeri.blogspot.com/2011/08/baklavaclk-ile-reklamclk-tarihi-ayn.html
Pazar, Ağustos 28, 2011
Doyurucu Bir Şeyler...
Biliyorum memnun değilsiniz son günlerdeki performansımdan, yeni bi'şey yok sayfada...
Ramazanın son günlerinin koşturmacasında durup da yazsam bi şey diyecek gücüm yok eh biraz da motivasyonum.
Oruç her ne kadar etkilemedi dese de insan, bazen eli kolu kalkmıyor hiç bi şey yapmak gelmiyor içinden.
Aslında bir kaç yazmak istediğim konu olsa da, işte o orucun bünyede yarattığı "aç ayı oynamaz", yemekten sonra "ağırlık çöktü" ye dönüşünce kalem yazmıyor, tuşlar basmıyor.
Bugün ne değişti?
Ramazan boyunca devam ettiğim ama ramazan bitmeden tamamlamam gereken bir görevimi tamamladım :))) onun mutluluğuyla gücüm yok ama motivasyonum var :))))
Yazmak istediklerime gelince...
Biri Sultanahmet'teki kitap ve kültür fuarı
Diğeri ayvalık tost ekmeği
Biri ruhu diğeri mideyi doyurur.
Ramazanda açılan kitap fuarı dini yayınlar satar düşüncesinde haklısınız ama yanısıra güncel kitapları -aşk romanları bile- piyasa fiyatından çok çok daha ucuza alabiliyorsunuz. Diğer bir taraftan popüler kültüre yakın olmayan çevrelerin araştırma ve eserlerini incelemenin faydalı olduğunu düşünüyorum. Farklı şeyler keşfediyorsunuz.
Mesela Kuran-ı Kerim'in çocuklar için pembe ve mavisinin var olduğunu biliyor muydunuz?
Sayfa ve kapağının böylesine canlı renklerde olduğunu görmek, yıllardır yeşil üstüne yaldızlı tek tip Kuran-ı Kerim ezberini bozdurduğu için hoşuma gitti.
Yine son yıllarda dikkatimi çeken, "satır arası Kuran" şeklinin, ayet ayet meal yerine cümlelerinin anlaşılmasını sağlamasının faydalı olduğunu düşünüyorum.
D&R'larda görmeye alışık olmadığımız yayın evlerinin kitapları arasında ilgi çekici eserler bulabiliyor insan.
Mesela Küre Yayınlarından İbrahim Zeyd Gerçik'in
Bir Yönetim Modeli Mimar Sinan -İnsan Kaynakları ve Proje Yönetimi-
Bir Yönetim Modeli Süleymaniye -Yönetim, Psikoloji ve Kurum Kültürü-
kitapları bu alanlardaki yabancı kaynaklara özümüzden bir alternatif olması bakımından hoşuma gitti.
-henüz okumadım kitapları, umarım okudukça haklı çıkarım memnuniyetimde-
Ruhumuzu doyurduktan sonra karnımızı doyurmaya gelince, İstanbul Halk Ekmeğin Ayvalık Tost ekmeği derim :)))
İlk kez Sultanahmet'teki Halk Ekmek standından aldım, o kadar güzeldi ki -uzun zamandır bu kadar güzel tost yememiştim- biter bitmez en yakın halk ekmek bayisine koştum.
Yok öyle bi'şey demesin mi :((
internet sitelerine de baktım orda da, yok öyle bi'şey :(((
Tekrar yolumu Sultanahmet'e denk düşürdüm.
Evet orda var :)))
Yeni çıkarmışlar bu ekmeği ve sadece Sultanahmet'te satıyorlarmış şimdilik, ama bayramdan sonra bayiler de satacakmış.
Şiddetle tavsiye ederim :)))
Ramazanın son günlerinin koşturmacasında durup da yazsam bi şey diyecek gücüm yok eh biraz da motivasyonum.
Oruç her ne kadar etkilemedi dese de insan, bazen eli kolu kalkmıyor hiç bi şey yapmak gelmiyor içinden.
Aslında bir kaç yazmak istediğim konu olsa da, işte o orucun bünyede yarattığı "aç ayı oynamaz", yemekten sonra "ağırlık çöktü" ye dönüşünce kalem yazmıyor, tuşlar basmıyor.
Bugün ne değişti?
Ramazan boyunca devam ettiğim ama ramazan bitmeden tamamlamam gereken bir görevimi tamamladım :))) onun mutluluğuyla gücüm yok ama motivasyonum var :))))
Yazmak istediklerime gelince...
Biri Sultanahmet'teki kitap ve kültür fuarı
Diğeri ayvalık tost ekmeği
Biri ruhu diğeri mideyi doyurur.
Ramazanda açılan kitap fuarı dini yayınlar satar düşüncesinde haklısınız ama yanısıra güncel kitapları -aşk romanları bile- piyasa fiyatından çok çok daha ucuza alabiliyorsunuz. Diğer bir taraftan popüler kültüre yakın olmayan çevrelerin araştırma ve eserlerini incelemenin faydalı olduğunu düşünüyorum. Farklı şeyler keşfediyorsunuz.
Mesela Kuran-ı Kerim'in çocuklar için pembe ve mavisinin var olduğunu biliyor muydunuz?
Sayfa ve kapağının böylesine canlı renklerde olduğunu görmek, yıllardır yeşil üstüne yaldızlı tek tip Kuran-ı Kerim ezberini bozdurduğu için hoşuma gitti.
Yine son yıllarda dikkatimi çeken, "satır arası Kuran" şeklinin, ayet ayet meal yerine cümlelerinin anlaşılmasını sağlamasının faydalı olduğunu düşünüyorum.
D&R'larda görmeye alışık olmadığımız yayın evlerinin kitapları arasında ilgi çekici eserler bulabiliyor insan.
Mesela Küre Yayınlarından İbrahim Zeyd Gerçik'in
Bir Yönetim Modeli Mimar Sinan -İnsan Kaynakları ve Proje Yönetimi-
Bir Yönetim Modeli Süleymaniye -Yönetim, Psikoloji ve Kurum Kültürü-
kitapları bu alanlardaki yabancı kaynaklara özümüzden bir alternatif olması bakımından hoşuma gitti.
-henüz okumadım kitapları, umarım okudukça haklı çıkarım memnuniyetimde-
Ruhumuzu doyurduktan sonra karnımızı doyurmaya gelince, İstanbul Halk Ekmeğin Ayvalık Tost ekmeği derim :)))
İlk kez Sultanahmet'teki Halk Ekmek standından aldım, o kadar güzeldi ki -uzun zamandır bu kadar güzel tost yememiştim- biter bitmez en yakın halk ekmek bayisine koştum.
Yok öyle bi'şey demesin mi :((
internet sitelerine de baktım orda da, yok öyle bi'şey :(((
Tekrar yolumu Sultanahmet'e denk düşürdüm.
Evet orda var :)))
Yeni çıkarmışlar bu ekmeği ve sadece Sultanahmet'te satıyorlarmış şimdilik, ama bayramdan sonra bayiler de satacakmış.
Şiddetle tavsiye ederim :)))
Cuma, Ağustos 26, 2011
Kadir Gecesi
Ramazan başladı derken, şimdi de bitiyor.
Sayılı gün nasıl da geçti?
Öncesindeki kavurucu sıcaklara rağmen, Allah'ın bir lütfu olsa gerek öyle güzel geçti ki ramazan...
Bir kaç gün işe ara verdiğim güzel ramazan günlerinde Selatin camileri olarak nitelendirilen "Sultan Camileri- Osmanlı sultanları adına yapılan camiler" ziyaret ettim.
Yani Sultanahmet, Fatih, Süleymaniye, Sultan Selim camileri; bir de Eyüp Sultan...
Bu fotoğrafı da Sultan Selim Cami'nde çektim.
Mübarek Kadir gecesine eriştiğimiz bu akşam n'apmalı nasıl dua etmeli diye düşünenlere Kadir gecesini anlatan Kuran-ı Kerim'den bir ayeti ve yine bu gece Yaradan'dan af dilemek için kısa bir duayı paylaşmak istiyorum.
Kadir Suresi:
Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla.
1. Biz onu (Kur'an'ı) Kadir gecesinde indirdik.
2. Kadir gecesinin ne olduğunu sen bilir misin?
3. Kadir gecesi, bin aydan hayırlıdır.
4. O gecede, Rablerinin izniyle melekler ve Ruh (Cebrail), her iş için iner dururlar
5. O gece, esenlik doludur. Ta fecrin doğuşuna kadar.
Kadir Gecesi Duası:
- Allahümme inneke afüvvün kerîmün tuhibbül afve fa'fü anni.
(Allah'ım sen affedicisin, affı seversin, beni affet.)
Pazartesi, Ağustos 22, 2011
Otur Çocuğum Sen Otur Ben Ayakta İyiyim
Yeni nesil çocukların yoktan anlamamasına, her istediğine şıp diye sahip olmasına bütün bunlara rağmen yine de tatminsiz olmasına sebep; yeni dünya düzeni mi, tüketim toplumu mu, anne babaların bastırılmış çocukluk arzuları mı bilmiyorum...
Ama yolunca gitmeyen bir şeyler var bu sistemde
Ne öğretilmişti bize???
Otobüste, trende, vapurda yaşlılara çocuklulara yer verilir.
Nezakettir, her şeyden önce insanlıktır.
Yorgunsun, yorgun olmasan bile kim seyahat etmek ister ki ayakta?
"ayakta durmam, oraya dayanmam, buraya da tutmam" diye sızlanan, ağlanan çocuğunun elinden tutup zor koşullarda seyahat etmeye çalışan kadına yada erkeğe yer verildiğinde; çocuğu oturtup kendisi ayakta durmuyor mu...
E be kadın, e be adam; ben bacak kadar çocuk otursun diye mi kalktım yerimden; sen otur onu da al kucağına rahat rahat git diye kalktım. Çabuk kalkın ordan diyesi gelmez mi yer verenin içinden.
Sonra bu çocuk yaşlılara, çocuklulara yer verir mi???
Bilir mi bu çocuk, paylaşmayı, yardımlaşmayı, düşeni kaldırmayı
Ama yolunca gitmeyen bir şeyler var bu sistemde
Ne öğretilmişti bize???
Otobüste, trende, vapurda yaşlılara çocuklulara yer verilir.
Nezakettir, her şeyden önce insanlıktır.
Yorgunsun, yorgun olmasan bile kim seyahat etmek ister ki ayakta?
"ayakta durmam, oraya dayanmam, buraya da tutmam" diye sızlanan, ağlanan çocuğunun elinden tutup zor koşullarda seyahat etmeye çalışan kadına yada erkeğe yer verildiğinde; çocuğu oturtup kendisi ayakta durmuyor mu...
E be kadın, e be adam; ben bacak kadar çocuk otursun diye mi kalktım yerimden; sen otur onu da al kucağına rahat rahat git diye kalktım. Çabuk kalkın ordan diyesi gelmez mi yer verenin içinden.
Sonra bu çocuk yaşlılara, çocuklulara yer verir mi???
Bilir mi bu çocuk, paylaşmayı, yardımlaşmayı, düşeni kaldırmayı
Cumartesi, Ağustos 20, 2011
Rahat Bırakın Kahramanlarımı
Şirinler, Red-Kit, Tenten va daha bir çokları çocukluğumun kahramanları...
Milliyet Çocuk vardı ben küçükken; Şirinler'in maceralarını onun sayfalarında okumak televizyonda seyretmek, makarna yerken çizgi roman kitapçıklarında Red-Kit'i okumak en büyük keyfimdi...
Büyüdük ve kirlendi dünya :((
Şirinler'in ne komünüstliği kaldı, ne eşcinselliği;
Duymamazlıktan geldim hepsini...
Birgün şirinler resmi bulmak için google görsellerinde arama yaparken, masum şirinler'in sapıklaştırılmış karelerini görmek nasıl kırdı çocuk kalbimi bilemezsiniz...
Bugün yine Hürriyet Cumartesi'de ne Şirinler ne Red-Kit kalmış, ne Edi'yle Büdü...
Hepsi eşcinselmiş, Edi'yle Büdü'yü evlendirnek için kampanya başlatmışlar
Herkesin cinsel tercihi kendine ama ne istiyorsunuz masum çocuk kahramanlarımdan, saflığımdan
Rahat bırakın onları, kirletmeyin :(((
Salı, Ağustos 16, 2011
İstanbul Şekeri Dört Yapraklı Yonca'sını bulmuş ;))
valla ben demiyorum onlar diyor ;))
http://istanbulsekeri.blogspot.com/2011/07/sansmz-acld-cunku-dorrt-yaprakl-yoncay.html
Yeni yılın ilk günlerinde keşfettiğim İstanbul Şekeri görmeyeli büyümüş, serpilmiş, güzel bir site güzel bir blog yapmış kendine
http://www.istanbulsekeri.com/
Böylece kendisini daha yakından tanıma fırsatı buldum. Ben onu sadece Şekerci Cafer Erol'un çocuğu sanarken Faruk Güllüoğlu ile güçlerinin birleştirilmesinden meydana geldiğini öğrendim.
Baklava, börek ve şekeri "İstanbul Şekeri" sitesinden yada 34 Şeker telefonundan sipariş verebileceğimi öğrendim.
Verdiğiniz siparişin günlük olarak sizin için üretilip, ertesi gün teslim edildiğini öğrendim.
Ve size söyledim :))))
http://istanbulsekeri.blogspot.com/2011/07/sansmz-acld-cunku-dorrt-yaprakl-yoncay.html
Yeni yılın ilk günlerinde keşfettiğim İstanbul Şekeri görmeyeli büyümüş, serpilmiş, güzel bir site güzel bir blog yapmış kendine
http://www.istanbulsekeri.com/
Böylece kendisini daha yakından tanıma fırsatı buldum. Ben onu sadece Şekerci Cafer Erol'un çocuğu sanarken Faruk Güllüoğlu ile güçlerinin birleştirilmesinden meydana geldiğini öğrendim.
Baklava, börek ve şekeri "İstanbul Şekeri" sitesinden yada 34 Şeker telefonundan sipariş verebileceğimi öğrendim.
Verdiğiniz siparişin günlük olarak sizin için üretilip, ertesi gün teslim edildiğini öğrendim.
Ve size söyledim :))))
Pazartesi, Ağustos 15, 2011
Ayın 15'i
Ayın 15'i gibi güzeldir yari sevenin...
Bu akşam evlerin çatıları arasında yükselirken doğudan,
dedi "sev beni" ...
Tarifler
Oruçluyken günün en eğlenceli bir o kadar da sinir bozucu zamanı değişik bi yemek, tatlı tarifi bulsam diye aranmak...
İki gündür bulduğum ve kendimi alamadığım siteler
Carte Dor'un dondurmalı tarifleri
http://www.dondurmaliblog.com/
Unilever'in mutfak profesyonelleri için hazırlanmış sitesindeki tarifler
http://www.unileverfoodsolutions.com.tr/tariflerimiz/recipe_sn
bazı tariflerdeki malzemeler fazla profesyonel olduğundan anlamakta zorluk çekebilirsiniz ama kişi sayısını girip aynı tarifi 2 kişiye de 2000 kişiye de uygulanabilecek hale getirmesi süper bi fikir.
İki gündür bulduğum ve kendimi alamadığım siteler
Carte Dor'un dondurmalı tarifleri
http://www.dondurmaliblog.com/
Unilever'in mutfak profesyonelleri için hazırlanmış sitesindeki tarifler
http://www.unileverfoodsolutions.com.tr/tariflerimiz/recipe_sn
bazı tariflerdeki malzemeler fazla profesyonel olduğundan anlamakta zorluk çekebilirsiniz ama kişi sayısını girip aynı tarifi 2 kişiye de 2000 kişiye de uygulanabilecek hale getirmesi süper bi fikir.
Pazar, Ağustos 14, 2011
Kan Bağışının Faydaları!
Ramazan'da yardımseverlik duygularımız kabardığı için destek isteyen, yardım bekleyen kim varsa ne varsa dayanıyor burnumuza
Yardım tabi ki iyi bi şey; yapmalı, yapmalıyız.
Ama hadi ramazanda kan bağışına diyince önce bi duruyorum. Oruç tutmuyorsanız sorun di'il de; oruç tutan birisinin hele de sıcak yaz günlerinde kan vermesinin çok akıllıca olmayacağını düşünüyorum.
Neden mi???
İlk kan bağışımı büyük bir hevesle anlatmıştım "Bugün iyi bi'şey yaptım" yazımla...
Haziran ayının ilk günlerinde yaptığım ikinci kan bağışımı ise günümün kötü bi şekilde sonlanması yüzünden anlatmadım. Sorun kan vermekte değil, kan bağışını takiben yeterli sıvı almanız, sıcakta yollarda olmamanız ve stres sinir seviyenizi arttıracak kişi ve etkinliklerde bulunmamanız gerekiyor. Vücudunuzun verdiği uyarıları zamanında farkedip kendinize bi "pit stop" yaptırmanın bilincinde olmalısınız. Yoksa yolda yürürken, merdiven iner çıkarken, metrobüste giderken bayılıp düşebilir, etrafınızdakilerin insaniyetiyle benim gibi hasarsız atlatabilir yada başınıza kötü şeyler gelebilir.
Bu sebeple; kan verin ama ramazanda oruç tutarken değil bence.
Geçenlerde yaptığım kan bağışı sebebiyle kan kırmızı renkte bir fincanla, kan bağışının faydalarını anlatan bir not geldi bana.
Bakın ne faydaları varmış kan bağışının...
- kemik iliğinin yağlanması önlenerek kan yapımı canlı tutulur
- verilen kanın yerine, vücuttan genç hücrelere anında dolaşıma katıldığı için daha dinç ve canlı olur
- kandaki yüksek yağ oranı düşer
- kan bağışı kalp krizi riskini %90 azaltır
- kan bağışının baş ağrısı, stress, yüksek tansiyon, yorgunluk gibi rahatsızlıkların giderilmesinde çok büyük katkısı olur
- kan bağışçısı kan verdiğinde AIDS, Hepatit B, C taramasından ücretsiz geçirilir
- yaralanan bir kimsenin, kan uyuşmazlığı olan bir bebeğin acilen kana ihtiyacı olan bir hastanın sizin verdiğiniz kanla kurtularak hayata dönmesinin size verdiği mutluluk ise ölçüsüzdür.
Yardım tabi ki iyi bi şey; yapmalı, yapmalıyız.
Ama hadi ramazanda kan bağışına diyince önce bi duruyorum. Oruç tutmuyorsanız sorun di'il de; oruç tutan birisinin hele de sıcak yaz günlerinde kan vermesinin çok akıllıca olmayacağını düşünüyorum.
Neden mi???
İlk kan bağışımı büyük bir hevesle anlatmıştım "Bugün iyi bi'şey yaptım" yazımla...
Haziran ayının ilk günlerinde yaptığım ikinci kan bağışımı ise günümün kötü bi şekilde sonlanması yüzünden anlatmadım. Sorun kan vermekte değil, kan bağışını takiben yeterli sıvı almanız, sıcakta yollarda olmamanız ve stres sinir seviyenizi arttıracak kişi ve etkinliklerde bulunmamanız gerekiyor. Vücudunuzun verdiği uyarıları zamanında farkedip kendinize bi "pit stop" yaptırmanın bilincinde olmalısınız. Yoksa yolda yürürken, merdiven iner çıkarken, metrobüste giderken bayılıp düşebilir, etrafınızdakilerin insaniyetiyle benim gibi hasarsız atlatabilir yada başınıza kötü şeyler gelebilir.
Bu sebeple; kan verin ama ramazanda oruç tutarken değil bence.
Geçenlerde yaptığım kan bağışı sebebiyle kan kırmızı renkte bir fincanla, kan bağışının faydalarını anlatan bir not geldi bana.
Bakın ne faydaları varmış kan bağışının...
- kemik iliğinin yağlanması önlenerek kan yapımı canlı tutulur
- verilen kanın yerine, vücuttan genç hücrelere anında dolaşıma katıldığı için daha dinç ve canlı olur
- kandaki yüksek yağ oranı düşer
- kan bağışı kalp krizi riskini %90 azaltır
- kan bağışının baş ağrısı, stress, yüksek tansiyon, yorgunluk gibi rahatsızlıkların giderilmesinde çok büyük katkısı olur
- kan bağışçısı kan verdiğinde AIDS, Hepatit B, C taramasından ücretsiz geçirilir
- yaralanan bir kimsenin, kan uyuşmazlığı olan bir bebeğin acilen kana ihtiyacı olan bir hastanın sizin verdiğiniz kanla kurtularak hayata dönmesinin size verdiği mutluluk ise ölçüsüzdür.
Cumartesi, Ağustos 13, 2011
Kurtçuk
Kışta yazı, yazda kışı; yağmurda güneşi, güneşte yağmuru isteyen huzursuz kurtçuk bu sabah da beni kemirmeye başladı. Her şey, herkes, her söz battı.
Önceden hevesle planlanan gezmeler bile ayak sürüye sürüye zoraki tamamlandı.
Huzursuz kurtçuğa dönüp sordum...
dün soğuktu bugün sıcak soğuk mu istiyordun yine?
neden huzursuzluk çıkartıyorsun, neden mutsuz etmeye çalışıyosun beni
huzursuz musun sen?
evet, ben bugün mutsuz ve de keyifsizim;
ama şöyle olsaydı mutlu olurdum böyle olsaydı kahkaha atardım demiyorum
bugün mutsuz olmaktan mutluyum, beni kurtlandıramayacaksın kurtçuk
başka ruha git dadan
Perşembe, Ağustos 11, 2011
Karagöz-Hacivat
Çok di'il bir hafta önce "Yar Bana Bir Eğlence" demiş, gerçek bi Karagöz gösterisi izlemeyi dilemiştim. Saati zamanı denk gelmiş olmalı ki, dileğim gerçek oldu :)))
Dün gece Sultanahmet'te kurulan Asırlık Tadlar ve Sanatlar Festivali'nde Karagöz-Hacivat ve tüm oyun arkadaşlarıyla tanışıp, kısa bi gösterilerini izleme ve ustaları Suat Veral'la tanışıp sohbet etme fırsatı bulduk.
Kültür Bakanlığı sanatçısı olan, tüm Karagöz tasvirlerini elleriyle yapıp onlara hayal perdesinde can veren Suat Veral; ilgi duyan herkese sabırla bu sanatın inceliklerini ve detaylarını keyifle anlatıyor. Mesleğinde 27 yılı geride bırakan ustanın gözlerinde ve sözlerinde bu sanata duyduğu aşkı görebilirsiniz.
Evde, partide kendi hayal perdenizi kurup Karagöz-Hacivat ve arkadaşlarını oynatabileceğiniz tüm malzemeleri bu standdan oldukça uygun fiyata satın alabilirsiniz.
Tamamı el yapımı dana derisinden tasvirlere dokunmak onlara sahip olma isteği doğurdu bende.
(Bir çift Karagöz-Hacivat'a 40 liraya, şık bir tefe ise 25 liraya sahip olabilirsiniz)
Fotoğrafta ustamız Suat Veral kendi yaptığı tasvirlerle. -Bakmayın böyle mesafeli durduğuna, işinin inceliklerini anlatırken çok candan-
Arkasındaki duvarda gördüğünüz 1 metrelik Hacivat-Karagöz'le dev hayal perdesinde bu sene Dünya Tiyatrolar Günü'nde ve yurtdışında çeşitli festivallerde gösteriler yapmış.
Suat beyi ve tasvirlerini sahnede izlemek isterseniz yarın akşam yani cuma ve cumartesi günleri Sultanahmet'teki sahnede 21:00 ve 21:30'da izleyebilirsiniz.
Karagöz-Hacivat'ı perdede seyrederken anladım ki, renkli televizyonu icat etmeden yüzyıllar önce biz zaten renkli bir seyir dünyasının seyircileriymişiz...
Veee kaçınılmaz son...
Artık benim de deriden el yapımı Karagöz-Hacivat tasvirlerim ve yine üzerinde onlarının resimlerinin olduğu bir tefim var. Biraz çalışıyim ilk gösterime çağrırım sizi ;))))
Suat Veral ve tasvirleri hakkında daha fazla bilgi almak isterseniz, buraya buyrun...
http://www.karagozustasisuatveral.com/
Bu Akşam
Yağmura, serinliğe öylesine hasrettik ki; sıkışan trafiğe, dereye dönen yollara, ayakkabımın içine dolan sulara, şiddetle yere düşen damlaların bacaklarıma sıçrattığa çamura rağmen kendi kendime gülerek; Allah'a şükrederek çektim bu fotoğrafı...
İstanbul -Merter 19:10
İstanbul -Merter 19:10
Sultanahmet'te Ramazan
Sultanahmet'te ramazana, cami ve etrafında oruç açanlara, hınca hınç kalabalığa hafiften aman da ne gereksiz edayla yaklaşırdım yaklaşmasına da, bu sene fikrim değişiverdi.
Her akşam gidebilirim Sultanahmet'e...
Geçmiş yıllardaki yoğun duman ve sucuk kokusunun yerine mis gibi yaz akşamı havası var.
Kalabalık; kalabalık olmasına ama belli bir düzen sağlanmış akıp gidiyor.
Piknik alanlarındaki tahta masalar, sandalyeler yetmeyince evden getirilen portatif masa ve sandalyeler açılmış, onu bulamayan serdiği bir kilimin hırkanın üstüne oturup meydanın kalabalığındaki yerini almış.
Her iki Sultanahmet Köftecisinin önünde de metrelerce kuyruk; iftarda içeriye ulaşabilirler mi acaba sorusunun cevabı merakım...
İftar yaklaşırken geleneksel ürünlerin satıldığı stantların arasındaki kalabalık da yavaş yavaş sakinliyor, iftar sonrası daha yoğun bir kalabalığa bırakmak içini yerini...
Turistler bayram ediyor olmalı, bütün güzel şeyleri bir arada uygun fiyatla bulabildikleri bir alışveriş cenneti burası.
Ne var ki burda???
Yoğurtçu -Kanlıca-,
turşucu,
tatlıcı, lokumcu, şekerci -Hafız Mustafa, Koska, Hacıbekir-,
kahveci -Mehmet Efendi-,
dondurmacı -Mado-,
bozacı -Vefa-,
şerbetçi -Konyalı-,
kuruyemişçi,
baharatçı,
macuncu,
muhallebici,
ekmekçi
Sonracıma...
bakırcı,
yorgancı,
kakmacı -sedef-,
oymacı -ahşap-,
tespihçi,
tezhipçi,
üflemeci -cam-,
boyacı -ayakkabı-,
kunduracı,
ekmekçi,
boncukçu,
seramikçi,
ebrucu,
karagözcü -ki bu başlı başına bir yazı benim için-,
hatçı,
İşinde en iyi ustaların bir araya geldiği bu çarşı 10:00-02:00 arasında Ramazan süresince açık olacak.
Ramazan etkinliklerinin tam programı için link aşağıda
http://www.ibb.gov.tr/tr-TR/Documents/haber/agustos2011/etkinlik_brosuru.pdf
Cumartesi, Ağustos 06, 2011
Anadolu Yakasında İftar
Yoğun istek üzerine Anadolu yakasının ağırlıkta olduğu bir kaç iftar mekanı önerisinde bulunmaya karar verdim.
İlki gitmekten her zaman keyif aldığım Küçükyalı'daki Maria'nın Bahçesi...
Genelde iftar menülerinin 75-80 civarı olduğu mekanda bu sene abartısız -insanın yiyebileceğinin üzerinde çeşitten bahsediyorum- makul bir menü makul bir fiyata her zamanki mükemmelliğinde sunuluyor. Test edilip onaylandı :))
Fiyatı 50 TL
http://www.marianinbahcesi.com/ramazan2011.html
İkinci mekanımız Anadolu Hisarı - Göksu deresi kenarındaki Göksu Marine...
Eski İstanbul, sandal sefaları denince akla gelen Göksu deresinde iftar ve sandal sefası vaad eden bir tecrübe yaşamak ilginç olabilir. 35 tl olan iftar menüsünün yanısıra mekanda hazır bulunan eskiye özgü kıyafetlerle fasıl eşliğinde sandal sefası yapıp kendinizi 18. y.y. Osmanlı'sında hissedebilirsiniz.
http://www.goksu-marine.com/
Üçüncü mekanımız memleketimin güzide yemeklerini bulabileceğiniz Bostancı Köprüsünün hemen üst tarafında İçerenköy yönünde sevimli bir köşkte hizmet veren Naila...
Canlı fasıl eşliğinde 40-45-50 tl'lik menülerden birini seçerek lahana sarması, mısır ekmeği, rize kavurması, mıhlama, laz böreği gibi yöresel lezzetleri tadabilirsiniz.
http://www.nalia.com.tr/
Bu satırları yazarken evin yakınıdaki ekmek fırınından gelen, sıcak pideye has o odunsu kokusunu da paylaşabilmenin bi yolu olsaydı keşke ;))
İyi iftarlar
İlki gitmekten her zaman keyif aldığım Küçükyalı'daki Maria'nın Bahçesi...
Genelde iftar menülerinin 75-80 civarı olduğu mekanda bu sene abartısız -insanın yiyebileceğinin üzerinde çeşitten bahsediyorum- makul bir menü makul bir fiyata her zamanki mükemmelliğinde sunuluyor. Test edilip onaylandı :))
Fiyatı 50 TL
http://www.marianinbahcesi.com/ramazan2011.html
İkinci mekanımız Anadolu Hisarı - Göksu deresi kenarındaki Göksu Marine...
Eski İstanbul, sandal sefaları denince akla gelen Göksu deresinde iftar ve sandal sefası vaad eden bir tecrübe yaşamak ilginç olabilir. 35 tl olan iftar menüsünün yanısıra mekanda hazır bulunan eskiye özgü kıyafetlerle fasıl eşliğinde sandal sefası yapıp kendinizi 18. y.y. Osmanlı'sında hissedebilirsiniz.
http://www.goksu-marine.com/
Üçüncü mekanımız memleketimin güzide yemeklerini bulabileceğiniz Bostancı Köprüsünün hemen üst tarafında İçerenköy yönünde sevimli bir köşkte hizmet veren Naila...
Canlı fasıl eşliğinde 40-45-50 tl'lik menülerden birini seçerek lahana sarması, mısır ekmeği, rize kavurması, mıhlama, laz böreği gibi yöresel lezzetleri tadabilirsiniz.
http://www.nalia.com.tr/
Bu satırları yazarken evin yakınıdaki ekmek fırınından gelen, sıcak pideye has o odunsu kokusunu da paylaşabilmenin bi yolu olsaydı keşke ;))
İyi iftarlar
Salı, Ağustos 02, 2011
Yar Bana Bir Eğlence
Ramazan'ın gelişiyle birlikte blogum yazılarım da uhrevi bir etki altına girdi. Ramazan'la ilgili konular dışından bir şey yazamaz oldum.
Nerde o eski ramazanlar demiycem, bugünün ramazanlarını eğlenceli ve keyifli kılmak için Karagöz-Hacivat'a vericem sözü...
Karagöz izlemeyeli yııııllar, yıııııllar oldu. Gerçeğini hiç izlemedim, izlediğimdee televizyondaydı zaten -ramazan gelince reklamlarda görünenleri saymıyorum- Ama özledim ben Karagöz'le Hacivat'ı :(((
Geçen senelerde Karagöz'ü unutturmamak isteyen Emin Şenyer'in http://www.karagoz.net/ sitesini keşfettim. Karagöz hakkında her türlü bilgiyi bulabileceğiniz oldukça zengin bir site.
Karakterler hakkında, nasıl Karagöz oynatılır, perde nasıl yapılır, oyun metinleri her şeyi bulabiliyorsunuz.
Plexiden yapılma figürleri tanesi 15 liradan satın alıp, büyükçe bir koliyi çerçeve gibi kesip beyaz bir tülbent yada ince patiskadan bir bezi de perde olarak yapıştırdınız mı kendi hayal perdenizi kurmuş oluyorsunuz. Gerisi yaratıcılığınıza kalmış
Daha fazla ayrıntı için
http://www.karagoz.net/karagoz_kuklalari.htm
Öyle verici bir siteki sayfalarca oyun metinlerini bile bulabiliyorsunuz.
Emin Şenyer'i kutlamak istiyorum :))
http://www.karagoz.net/karagoz_hacivat_oyunlar.htm
Aptal Bekçi oyunundan küçük bir girişle sizi baş başa bırakırken, bu ramazan hepimize Karagöz-Hacivat izleyebilmeyi diliyorum :))))
Off hay hak
Gönül verdik perdeye dost, başlayan bir gazeldir
Hüner değilse de dünyaya gelmek ne güzeldir
Ölümlüymüş dünya, neler gelmiş neler geçmiş
Hüner, geçmişi gününde görüp güldürmededir
Gülen pek az, ağlayan ne çok, Tanrıyı saymazsak
Hüner, oynayan kim, oynatan kim, bilmededir
Tanrı gölgesini eksik eylemesin duamız
Hüner, gölgede solmadan açmayı bilmededir.
Hacıvat:Ah efendim ne olurdu şu dört köşe perdede bana da bir arkadaş olsa, eli temiz, yüzü temiz, sözleri tatlıııı
Karagöz: Hoş geldin keçi suratlı
Hacıvat: Geliverse şu meydana, o söylese ben dinlesem, efendim haddim olmayarak bendeniz söylesem, bizi seyreden dostlar gülseler eğlenseler, iş ne imiş diyelim işimizi mevlam rast getiree Gelse o çeşm-i siyahım Handeler peyda olur
Karagöz: Hacıvat hayırdır yahu ezan mı okuyorsun
Hacıvat: Ah bana bir eğlence medetttttttttttttttt
Karagöz: Allah versin allah versin hadi başka kapıya
Hacıvat: Yar bana bir eğlenceeeeee
Karagöz: Hacıvat aşağıya gelirsem gösteririm sana eğlenceyi
Hacıvat: Yar bana bir eğlenceeeee (Karagöz evden atlar, Hacıvat ile kavga ederler, Hacıvat kaçar Karagöz yerde yatar)
Karagöz: Ahhhh amannnn, Hacıvatı kaçırdım ama galiba ben de altıma kaçırdım, sen bir daha gel bak ben sana neler yapıcam Hacıvat (Hacıvat gelir)
Hacıvat: Aman Karagözüm akşamı şeriflerin hayır olsun
Karagöz:Senin de sülaleni sansarlar boğsun (vurur)
Hacıvat: Aman Karagözüm ben sana iltifat ediyorum sen ise bana vuruyorsun yazıklar olsun sana yazık
Karagöz: Hoş geldin kazık oğlu kazık (vurur)
Hacıvat: Aman karagözüm ağzından çıkanı hiç kulağın duymuyor
Karagöz: A musibet adam, her akşam gelirsin kapımın önünde hay bana pancar hay bana pancar diyerek bağırırsın, hiç halimi sormazsın, başımdan geçenleri bilmezsin
Hacıvat: Hayrola Karagözüm ne oldu
Nerde o eski ramazanlar demiycem, bugünün ramazanlarını eğlenceli ve keyifli kılmak için Karagöz-Hacivat'a vericem sözü...
Karagöz izlemeyeli yııııllar, yıııııllar oldu. Gerçeğini hiç izlemedim, izlediğimdee televizyondaydı zaten -ramazan gelince reklamlarda görünenleri saymıyorum- Ama özledim ben Karagöz'le Hacivat'ı :(((
Geçen senelerde Karagöz'ü unutturmamak isteyen Emin Şenyer'in http://www.karagoz.net/ sitesini keşfettim. Karagöz hakkında her türlü bilgiyi bulabileceğiniz oldukça zengin bir site.
Karakterler hakkında, nasıl Karagöz oynatılır, perde nasıl yapılır, oyun metinleri her şeyi bulabiliyorsunuz.
Plexiden yapılma figürleri tanesi 15 liradan satın alıp, büyükçe bir koliyi çerçeve gibi kesip beyaz bir tülbent yada ince patiskadan bir bezi de perde olarak yapıştırdınız mı kendi hayal perdenizi kurmuş oluyorsunuz. Gerisi yaratıcılığınıza kalmış
Daha fazla ayrıntı için
http://www.karagoz.net/karagoz_kuklalari.htm
Öyle verici bir siteki sayfalarca oyun metinlerini bile bulabiliyorsunuz.
Emin Şenyer'i kutlamak istiyorum :))
http://www.karagoz.net/karagoz_hacivat_oyunlar.htm
Aptal Bekçi oyunundan küçük bir girişle sizi baş başa bırakırken, bu ramazan hepimize Karagöz-Hacivat izleyebilmeyi diliyorum :))))
Off hay hak
Gönül verdik perdeye dost, başlayan bir gazeldir
Hüner değilse de dünyaya gelmek ne güzeldir
Ölümlüymüş dünya, neler gelmiş neler geçmiş
Hüner, geçmişi gününde görüp güldürmededir
Gülen pek az, ağlayan ne çok, Tanrıyı saymazsak
Hüner, oynayan kim, oynatan kim, bilmededir
Tanrı gölgesini eksik eylemesin duamız
Hüner, gölgede solmadan açmayı bilmededir.
Hacıvat:Ah efendim ne olurdu şu dört köşe perdede bana da bir arkadaş olsa, eli temiz, yüzü temiz, sözleri tatlıııı
Karagöz: Hoş geldin keçi suratlı
Hacıvat: Geliverse şu meydana, o söylese ben dinlesem, efendim haddim olmayarak bendeniz söylesem, bizi seyreden dostlar gülseler eğlenseler, iş ne imiş diyelim işimizi mevlam rast getiree Gelse o çeşm-i siyahım Handeler peyda olur
Karagöz: Hacıvat hayırdır yahu ezan mı okuyorsun
Hacıvat: Ah bana bir eğlence medetttttttttttttttt
Karagöz: Allah versin allah versin hadi başka kapıya
Hacıvat: Yar bana bir eğlenceeeeee
Karagöz: Hacıvat aşağıya gelirsem gösteririm sana eğlenceyi
Hacıvat: Yar bana bir eğlenceeeee (Karagöz evden atlar, Hacıvat ile kavga ederler, Hacıvat kaçar Karagöz yerde yatar)
Karagöz: Ahhhh amannnn, Hacıvatı kaçırdım ama galiba ben de altıma kaçırdım, sen bir daha gel bak ben sana neler yapıcam Hacıvat (Hacıvat gelir)
Hacıvat: Aman Karagözüm akşamı şeriflerin hayır olsun
Karagöz:Senin de sülaleni sansarlar boğsun (vurur)
Hacıvat: Aman Karagözüm ben sana iltifat ediyorum sen ise bana vuruyorsun yazıklar olsun sana yazık
Karagöz: Hoş geldin kazık oğlu kazık (vurur)
Hacıvat: Aman karagözüm ağzından çıkanı hiç kulağın duymuyor
Karagöz: A musibet adam, her akşam gelirsin kapımın önünde hay bana pancar hay bana pancar diyerek bağırırsın, hiç halimi sormazsın, başımdan geçenleri bilmezsin
Hacıvat: Hayrola Karagözüm ne oldu
Pazartesi, Ağustos 01, 2011
Açlık
80'li yıllarda "We are the world"le Afrika'daki açlığın farkına vardığımızın üzerinden onlarca yıl geçmesine rağmen bugün hala yaşadığını bir kaç hafta önceki bi haberle farkettim.
Büyüyüp, ayaklarımızın üzerinde durma çabamız sırasında uzaklarda kalmış unutmuştum belki de; dahası teknolojinin alıp başını gittiği, lüksün sıradanlaştığı, gelirle harcamanın ters orantıda uçlara dayandığı tüketim çılgınlığında çok düşünmeyip üstünde gerilere atmıştım.
Dünyada hala açlıkla savaşan milyonlarca insan var...
Bu cümleyi yazmak bile tüylerimi ürpertiyor. Bu bir hastalık değil tedavisi olmayan, bulaşıcı bir salgın değil önüne geçilmeyen...
Bir kap yemek, bir tas çorba tedavisi
Sürdürülebilir olması gerekiyor tabi ki; balık vermekle değil tutmayı öğretmekle çözümlenecek uzun vadeli bir iş tabi ki. Bunun için politikalar, planlar Birleşmiş Milletler düzeyinde yapılıyormuş, ama geçen onca yıla rağmen neden hala var; işte bunu çok merak ediyorum.
Son verilere göre 925 milyon insan açlıkla mücadele ediyor dünyada. 2015 yılında bu sayının 400 milyona indirilmesi hedefleniyormuş. -dilerim olur-
Aşağıdaki grafikte dünyada açlık çeken insan sayısının yıllara göre değişimine göre teknoloji ilerlerken insanlık bayağı bi kan kaybetmiş...
Dünya üzerinde açlıkla savaşan ülkelerin olduğu haritada Türkiye %5'ten az da olsa yerini almış ne yazık ki. Koyu kırmızılar en çok kanayan yerler :(((
Bireysel olarak neler yapabileceğimize baktığımda küçük maddi destekler, internet üzerinden tıklamalarla sponsorların maddi desteğini sağlamak, benim gibi unutanlara hatırlatmak için sosyal medyayı kullanmak...
Ramazan'da Diyanet işlerinin başlattığı her evden bir fitrenin Afrika'ya gönderilmesi kampanyasında 5601'e "Afrika" yazarak göndereceğiniz bir sms'le 5 TL bağış yapabilir 3 sms'le bir iftar bir fitre parasını denkleştirebilirsiniz.
Bunun dışında kalan zamanlarda
http://www.thehungersite.com/ sitesindeki linke her gün tıklayarak sponsorların bir kap yemek vermesine vesile olabilirsiniz.
Diğer yandan Birleşmiş Milletler Tarım ve Gıda Örgütü (FAO)'nun başlattığı “The 1billionhungry project” dahilinde
Dünyada 1.000.000.000 insan AÇ ve ben buna öfkeliyim sitesindeki bildiriyi imzalayabilir ve bu
oluşuma manevi destek verebilirsiniz.
Büyüyüp, ayaklarımızın üzerinde durma çabamız sırasında uzaklarda kalmış unutmuştum belki de; dahası teknolojinin alıp başını gittiği, lüksün sıradanlaştığı, gelirle harcamanın ters orantıda uçlara dayandığı tüketim çılgınlığında çok düşünmeyip üstünde gerilere atmıştım.
Dünyada hala açlıkla savaşan milyonlarca insan var...
Bu cümleyi yazmak bile tüylerimi ürpertiyor. Bu bir hastalık değil tedavisi olmayan, bulaşıcı bir salgın değil önüne geçilmeyen...
Bir kap yemek, bir tas çorba tedavisi
Sürdürülebilir olması gerekiyor tabi ki; balık vermekle değil tutmayı öğretmekle çözümlenecek uzun vadeli bir iş tabi ki. Bunun için politikalar, planlar Birleşmiş Milletler düzeyinde yapılıyormuş, ama geçen onca yıla rağmen neden hala var; işte bunu çok merak ediyorum.
Son verilere göre 925 milyon insan açlıkla mücadele ediyor dünyada. 2015 yılında bu sayının 400 milyona indirilmesi hedefleniyormuş. -dilerim olur-
Aşağıdaki grafikte dünyada açlık çeken insan sayısının yıllara göre değişimine göre teknoloji ilerlerken insanlık bayağı bi kan kaybetmiş...
Dünya üzerinde açlıkla savaşan ülkelerin olduğu haritada Türkiye %5'ten az da olsa yerini almış ne yazık ki. Koyu kırmızılar en çok kanayan yerler :(((
Bireysel olarak neler yapabileceğimize baktığımda küçük maddi destekler, internet üzerinden tıklamalarla sponsorların maddi desteğini sağlamak, benim gibi unutanlara hatırlatmak için sosyal medyayı kullanmak...
Ramazan'da Diyanet işlerinin başlattığı her evden bir fitrenin Afrika'ya gönderilmesi kampanyasında 5601'e "Afrika" yazarak göndereceğiniz bir sms'le 5 TL bağış yapabilir 3 sms'le bir iftar bir fitre parasını denkleştirebilirsiniz.
Bunun dışında kalan zamanlarda
http://www.thehungersite.com/ sitesindeki linke her gün tıklayarak sponsorların bir kap yemek vermesine vesile olabilirsiniz.
Diğer yandan Birleşmiş Milletler Tarım ve Gıda Örgütü (FAO)'nun başlattığı “The 1billionhungry project” dahilinde
Dünyada 1.000.000.000 insan AÇ ve ben buna öfkeliyim sitesindeki bildiriyi imzalayabilir ve bu
oluşuma manevi destek verebilirsiniz.