Cumartesi, Ocak 01, 2011

Hafız Mustafa 1864

1864'ü yazarken farkettim 1800'ün sonları benim favori zamanım :))

Geçenlerde Eminönü'ne gittiğimde gördüğüm ama bugün Konyalı'da bir şeyler yemeyi planlarken bi bakiyim neler var, en kötü ihtimal rengarenk akide şekeri alırım planıyla kapısından içeri girdiğim ama çıkamadığım yer.

Akıllara zarar bir yer, dekorasyonu, sunumu, görüntüsüyle çıldırtan, tadıyla zevkten delirten. -Fazla mı abarttım?-



Kasada duran bey, kendisine Hafız Mustafa diyelim kısaca; orda olduğum sürece keyifle seyrettim müşterilerle diyaloğunu. Vitrindeki lokumlara bakan birilerini görünce lokum tabağını kapıp dışarı koşuyor; tatlılara bakanları görünce tadına bakması için "arkadaşlar bana iki dilim bülbül yuvası verin" deyip dışarı çıkıyor. İkram ediyor. Ödemeye kasaya gittiğimde "Beğendiniz mi, nasıl buldunuz, memnun kaldınız mı?" sorularıyla müşteri nabzını tutmaya çalışıyor. Ama en komik diyaloğumuz "ne kadardır burası var?" soruma "biz 1864'den beri burda Bahçekapı'dayız, burası da şubemiz" demesi.

Gerçi 15 ay olmuş açılalı ama ben keşfedememişim, üst katın manzarası da ayrıca güzelmiş...

Tatlılar, tatlılar, tatlılar...

Hangisini alacağınıza karar veremiyosunuz, benim gibi 4-5 çeşit seçip karışık yaptırmanızı öneririm.

Benim favorim istiridye gibi olan alttaki resimde 2.sırada sağdan ikinci, yanındaki cevizli de çok başarılı. Yalnız bu tatlıların çok kötü bi yanı var, genelde insanın içini yakıp tıkarlar ya, bunlarda ne yediğini ne kadar yediğini anlamıyorsun.

Her yazı arasında gidip bir tane yememden anlayın artık :))

Bunlarda vitrinden, ama anlatılmaz yenir :))

2 yorum:

  1. Çok kötüsün. :) Aynı turu beraber yaparsak affedebilirim belki :)

    YanıtlaSil
  2. yeter ki sen gel daha iyisini yapmazsam ne oliyim :))

    YanıtlaSil