Masalları seviyorum, gerçekleri yaşamak zorunda olsak da...
Andersen'in, La Fontaine'in masallarını daha geçen sene okudum.
Kendi masallarımı her gün yazıyorum...
Çağan Irmak'ınkini haftasonu seyrettim...
Beyazıt Halk Kütüphanesi'nin Denizler Altında 20.000 Fersah'tan fırlayan dev ahtapotun yüzdüğü yer olduğu, sokaktaki sıradan bir ağacın dalına konmuş bir masal kuşunun gagasının kanadının altını pitlemesi, uyuyan prensesi almaya gelen karanlıklardan çıkan önüne gelen her şeyi rüzgarıyla darmadağın eden kötü karanlık canavar, küçük Aziz'in yetimhane öyküsünün çizgi filmi, prensesin günlüğü ve dilekleri, Redd'in dilekten gerçeğe dönüşmesi, uyuyan prensesin uyanması...
Gözyaşlarının kenara gelip, -napıyosunuz siz alt tarafı film, yerinize dönün- emriyle yerine döndükleri, ağlamadan salondan çıkışın başarılabileceği, iyi ki gitmişim denilebilecek güzel bir film
Genco Erkal, gitmek isteyen ama gitmek istediği yere her isteyenin gidemediği,
Öksüz Aziz'le Neşet'in öksüz duruşları,
Hayalleri, dilekleri bi de günlüğü olan gözlüklü küçük kız ve annesi Sevinç Erbulak.
Filme ilham verdiği söylenen Redd'in şarkısı...
Ben kimin uydusuyum
Uymadı mı sorgusuyum
Hala eski duygusuyum
Prensesin uykusuyum
Bir avuntu dolgusuyum
Terkeder beni korkusuyum
Hala eski duygusuyum
Prensesin uykusuyum
Uyanmaz mı, uyanmaz mı
Bana gelince zaman durmaz mı
Uykusuz rüyasız
Bana gelince hayat neden masalsız
Bilmem
Bir masalın yokmuşuyum
Ben hiç ben olmuş muyum
Hala aynı duygusuyum
Prensesin uykusuyum
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder