Murathan Mungan'dan arakladım sanmayın denk düştü sadece onun ki "üç aynalı kırk oda"yken, bizim ki 40 aynalı 3 oda...
Bir oda ki, yıllarca özene bezene emekle sevgiyle her bir metrekaresi döşendi. En sevilen en beğenilen en güzel hep orası için alındı yerleşti yerine. Her gün girip tozunu alıp eşyaların yerini değiştirmeden zevkle eserini seyrederek mutlu oldu için için.
Güne gün kattı.
Dostlarına açıp açıp gösterdi, bir bir anlattı neyi nasıl aldığını ne hayaller kurduğunu.
Aşkın her halini gördü aynalara baktığında.
Umutlu, mutlu, neşeli, kırılgan, hayalci, coşkulu, çılgın, tutkulu, deli, üzgün, mutsuz, beklentili, çocuk, aşık, huysuz, nazlı...
Son kez çıkarken çekti kapıyı ardından, anahtarını çevirdi. Bir daha açmamak üzere, arkasını dönüp gitti...
Diğer bir oda, sıradan gündelik.
Herkesin rahatça girebildiği hayallerden tutkulardan uzak, sıradan.
Hiç bir eşyanın hiç kimsenin hatırası yok...
Şen kahkahaların yükseldiği keyifli kısa sohbetlerin yaşandığı...
Sonra bir gün geldi, şimdiye kadar hiç görmediği üçüncü bir oda farketti.
Güneşin ışıklarının pencerelerinden içeri girdiği, doğanın tazeliğinin içini doldurduğu hiç yaşanmamış...
Usulca girip odaya havayı ciğerlerine doldurdu, yüzünü güneşe verdi. İçini bir sıcaklık kapladı. Öylece durdu.
Düşündü...
Bu odayı tek başına doldurmayacaktı.
Her parçası özenle sevgiyle seçilecekti, ama birlikte...
Tek başına bir dünya yaratmayacaktı.
Aynalara baktı...
Gülümseyen, kendine güvenen, huzurlu, heyecanlı, tutkulu, coşkulu bir çift göz gördü, uzaklardan kendi gibi bakan bir çift göz daha...
Devamını hemen bekliyorum :)
YanıtlaSil:)))
YanıtlaSil