23 Mart sabahı internette dolaşırken gördüğüm kişisel bir web sayfası dedem için internet sitesi hazırlama fikrinin doğmasına neden oldu. Yayına başlama tarihi olarak da öldüğü gün olan 21 Mayıs'ın son derece anlamlı olacağını düşündüm. Ve o günden sonra hummalı bir çalışma başladı bende. Araştırdıkça, konuştukça, resimlere baktıkça dedemi daha çok yaşamaya hissetmeye başladım.
Kendi sitesi arifkaraduman.blogspot.com'da çok daha fazla detayı bulacaksınız ama benim duygularımı anlattığım yazının bir kısmını burda da paylaşmak istedim...
Her çocuk gibi şekeri çok severdim. Hacıbabamın cebinde de sürekli kaynana şekeri olduğundan annemden gizli ondan isterdim. İyi duymadığı için kulağına fısıldayabilmek için koltuğun kenarına çıkar, kapılara tırmanırdım. Ama her seferinde duymadığı için biraz daha yüksek sesle söyler ve anneme yakalanırdık.
Yan yana evlerde oturduğumuz için sıklıkla bize gelirdi. Bir şeyler okumak için bizde bıraktığı siyah kalın çerçeveli, bir camı çatlak, kırık sapı yerine ip bağlanmış eski gözlüğünü takmayı çok severdim. Çünkü onunla yere baktığımda düz yeri yokuş gibi görür ve yürümeye çalışırdım. Rivayet odur ki o gözlüğü takmaktan gözlerimi bozmuşum.
Hayatta hiç bir şeyden şikayet ettiğini, beğenmediğini görmedim. Makarnayı şekerle yemesini, çayı kaşık kaşık içmesini, her Milli Piyango çekilişinde mutlaka bileti olmasını, takvim yapraklarını büyük bir ciddiyetle okumasını, günü gelmemiş takvim yapraklarını açıp resimlerine bakıp yaprakların arasını kabartılmasından hoşlanmamasına, cebinden eksik olmayan kaynana şekerlerini, ellerini ovuşturup kuvvetle şaklatmasını, üzgünse of çekmesini, keyifliyse neşeli tekerlemeler söylemesini unutmadım.
Ve onu çok özledim.
Çok tatlısın :)
YanıtlaSilOkurken ağlamamak için kendimi zor tuttum..