* Fener-Balat'la ilgili bir yazıda balıkçı olan Kavaklı bir Sadık Reis'ten bahsediliyordu. Bahsedilenin eniştem olup olmadığını anlayamadım ama tabir hoşuma gittiği için kullanmak istedim.
Rize'nin Çiftekavak köyünden Sadık Reisler. Atatürk'ün öldüğü zamanlarda bir delikanlı. Balıkçılık yapıyor. Çok sevdiği deliler gibi aşık olduğu bir kadınla nişanlıyken Beyoğlu'nda gezerken bir araba çarpıyor ikisine birden. Günler sonra kendine geldiğinde sevdiği kadını görmek istiyor. Önceleri göstermiyorlar, öldüğünü düşünmeye başlıyor. Sonunda sevdiği kadını üzerinde bir hemşire peleriniyle gördüğünde mutluluktan uçuyor. Koşup sarıldığında ise pelerinin altında bir kolunun olmadığını fark ediyor. Hastaneden çıktıklarında birinin kolu yoktu, diğerinin bir ömür onunla olacak ayağında hafif bir aksama vardı.
Gerçek aşk fiziğin üstündedir. Evlendiler. Tek koluna rağmen tüm işlerini kendisi yapıyor hatta balık bile ayıklıyormuş. Ama hiç çocukları olmadı. Güzel ve marifetli genç kadın hayatını normalmiş gibi sürdürse de içinde biriktirdikleri çok da fazla yaşamasına imkan vermemiş olsa gerek. Eyüp Mezarlığında Piyer Loti'nin hemen aşağısında son yerine gidiyor. 30 Ekim 2000'de de sevdiği adam.
Büyük aşkının üzerine başka bir aşk yaşamasa da 70'lerde teyzemle evleniyor. 74'te bir kızları oluyor. Ve hayat sürüyor.
Eniştem Haliç'te balıkçılık yapardı. Çoğu zaman canlı hamsileri getirir suya koyar biz de onların yüzmelerini keyifle seyrederdik. Misafiri, misafir ağırlamayı çok seven eli açık bir insandı. Orda kaldığımız gecelerde yatsı namazını kılıp eve gelirken mutlaka bize seveceğimiz şeyler getirirdi.
Küçük Mustafa Paşa semtinin en hatrı sayılır, sözü dinlenir, emin kişisiydi. Balıkçılık dışındaki zamanlarda takım elbisesi, kravatı, yazları hasır fötr şapkası, kışları da siyah bere şapkasıyla her zaman şık her zaman kendine özenliydi.
70'lerine geldiğinde ben daha 19'um diyebilecek kadar da gönlü genç, yaşam dolu bir insandı.
Ben merak etmiştim zaten..Anlattığın iyi olmuş :)
YanıtlaSil