Dinlerken dikkatimi toplayıp kalamıyorum konuşanda, çoğu kez
yarım yamalak dinliyorum...
Konuşma uzadıkça da (yarım saat di’il 3 dk. Sonra) kopup
gidiyorum. O an ki durumumu düşünmeye ne düşündüğümü düşünmeye başlıyorum.
Yani işitsel değilim birilerini dinlemek yerine verin
okuyim...
Ve fazla bireyselim, her şeyi tek başına yapmayı marifet sanıyorum. Her ne kadar tersine inansam da, insanlara yardım etmeyi sevsem de...
Ama yardım almayı bilmek, işbirliği yapmak yardım etmekten
daha zormuş
Yardım kabul etmenin bir erdem olduğunu yeni yeni
farkediyorum. Kimseye ihtiyaç duymadan ayakları üzerinde durabilmek ayrı bir
şey, kendi bildiğini okuyup her şeyi tek başına yapmak işine başkasını
karıştırmamak ayrı bir şey...
Ellerin üşüdüğünde yanındakine elini uzatıp seni ısıtmasını
istemek yerine kollarını kavuşturup kendi bedeninin sıcaklığıyla kendini
ısıtmaya çalışmak işte bu kahrolası yeterim
ben bananın yan etkisi, olası romantik
anların katili..
Çoğu kez karşımdakinin yerine sorulara cevap verip planları
yapıyorum, yolu tutup gidiyorum. O aksini söylese bile beyin kurguladığı gibi yaşıyor. Sanki tüm kararı ona bırakmış
gibi kendine kurban rolünü seçerek...
Eskiden radyo tiyatrosu vardı, arkası yarın dinlenirdi
O’Henry’nin hikayesini dinledim bu sabah
Ama dinlemek için okumaktan daha çok çaba sarfederken buldum
kendimi
Ses ister istemez kulaktan içeri giriyor ama anlama merkezinin kapısı kapalı, ses
kapıya çarpıp dönüyor
İşte o kapıyı açık tutmak için çabalıyor insan o 40 dakika
boyunca
Sıkıcı değil aksine çok keyifli bir hikayeydi
Diğer kitapları da dinlemek lazım, dinlemeyi yeniden
keşfetmek lazım