Cumartesi, Ekim 31, 2009
Sokak Lezzetleri - Közde Mısır
Fırının ızgarasını -üst bölümü- yakıyorsunuz. (250-300 derece) Mısırları arada bir iki santim kalacak şekilde fırın telinin üzerine diziyorsunuz. Bir alt rafta fırın tepsinin olması mısırdan akan sular yada tozların fırını kirletmesine engel olur, tavsiye ederim. Pişen tarafı çevire çevire yaklaşık 20 dakikadaközde mısır sahibi olursunuz :)
Sokakta satılan közde mısırdan farkı var mı?
Kesinlike var lezzeti. En son dışarda mısır yediğimde -yiyemediğimde- istemeye istemeye de olsa mısırı atmak zorunda kaldım. Korkunç bir şeydi.
Çarşamba, Ekim 28, 2009
Sokak Lezzetleri - Kestane Kebap
Bu aralar sokak lezzetlerine ev ortamında sarmış durumdayım.
Bütün yaz taze mısırları fırının ızgarasında közde mısır tadında yapıp evdekilere servis ettim. Fırının ızgarasını yakıyosunuz uygun yükseklikte fırın telinin üzerinde mısırları çevire çevire pişiriyosunuz. Eee tabi haliye mısırlar pişerken siz de al yanaklı olup çıkıyosunuz.
Kış dönemindeki mesleğimde kestanecilik. -İşten çıkarsalar aç kalmam ben-
Fotoğraftakiler bizzat benim kestanelerim, ben çektim resimlerini de.
Gelelim mesleğimin inceliklerine...
Önce kestanelerin kabuklarını enine kesiyorsunuz. Kestiğiniz kestanelerin üzerine örtecek kadar sıcak suyla 10-15 dak. bekletiyorsunuz. Zaten kestaneniz iyiyse o anda kabuklarını iyice açmaya başlıyor. Bekleme süresinin ardından kestaneleri süzgece alıp bi 5 dakika da suyun süzülmesi için zaman veriyosunuz.
Sonrasında alüminyum folyo serilmiş fırın tepsisine güzelce yayıp, 280 derecede yaklaşık 40 dak. pişiriyosunuz.
Bütün bu işlemlerin sonucunda yukarıdaki fotoğraftaki gibi kestaneleriniz oluyor.
Oldu da kestaneleri bitiremediniz. Kabukları soyulmuş olarak hava almayacak şekilde saklayabilir ve ertesi gün kendinizden geçerek yiyebilirsiniz.
Afiyet olsun :))))
Salı, Ekim 27, 2009
Misafir
Tamam bazen konu sararsa; masadan biraz daha geç kalkmak için yemeği daha yavaştan alabiliriz, otobüste ineceğindurağa gelmeden konunun sonu gelsin istersin.
Kıbrıs'ta bir akşam yemeğinde arka masamdaki orta yaş üstü teyze, ünlü boşanma davalarıyla bu sene bi hayli magazinde adı geçen kadın avukatın marifetinin davalarını istediği hakime düşürmek için zamanlamasıyla başarı elde ettiğini anlatıyordu. O teyzenin davasını sırf bu sebeple bi kaç ay bekletmiş ve sonunda da istediklerine ulaşmışlar.
Dün akşam metrobüste...
Sırt sırta oturulan koltuklardan birinde çaprazımda arkamda kalan genç bir kızın arkadaşına görüşemedikleri dönemde yeni tanıştığı genç bir erkekle maceralarını anlatmasına kulak misafiri olmak zorunda kaldım. Kesinlikle sadece ben değilim :))
Bir arkadaşları tanıştırmış. 1,2,3,4 gün her akşam çıkışa gelmiş. Telefon, muhabbet sağlam ama sadece arkadaş modunda. Erkek bana kız ayarla diyormuş bu da kızıyor gibi yapıyormuş. Derken 5. gün kız başka bir kız arkadaşında kalmak için evden çıkmış ama delikanlı bunu ikna etmeye çalışmış.
Kız diyor ki arkadaşıma gece geç gidemem, o saatten sonra naparım. O zaman bütün gece dışarda olalım. Bu arada artık el elele falan dolaşmaya başlamışlar.
Kız bir yandan da bu kadar kısa süredir tanıdığı erkeğe güvenmediğini her fırsatta belli edip arabasının plakasını, telefonunu arkadaşlarına mesaj atmış. Arabanın ruhsatını kontrol etmiş. Ama çok da temiz bi suratı varmış, iyi insanmış.
Neyse geç saate kadar Taksim'de dolaşmışlar ama gece uzun. Arabada oturmuşlar fakat zaman geçmiyor. Delikanlı Kumburgaz'da yazlıklarına gitmeyi teklif etmiş. Gitmişler.
Öpüşme falan, yakınlaşma son sürat ama kız öyle elbiselerini falan çıkartmasına izin vermemiş, itmiş, soğuk davranmış. Bu tür davranışına da "tam Neriman oldum yani" diye açıklama getiriyor.
-Acaba bu gençler arasında yeni bir deyim mi, hani Türk filmlerinde vardır ya köylü kızı aşağılama durumları gibi. Çünkü konuşmasında bu cümleyi en az 4-5 kez kullandı-
Neyse uyumak için yanına bile yatırmamış çocuğu, ama en kötüsü de sabah evden ayrılırken eve geldikleri belli olmasın diye her detaya dikkat ederek ortalığı toplaması kızın kafasında çocuğu bitirmiş.
Bu arada çocuğun yakınlaşma çabalarına soğuk davranmasının ters teptiğini -yani bu taktik oluyo bu durumda- çocuğun ondan gerçekten uzaklaşmasına neden olduğunu söyledi.
Arkadaşı da bana bunları neden daha önce anlatmadığını sorunca -unuttum valla, hastaydın sonra Erman olayı araya girince-
Şimdi gelelim durum değerlendirmesine...
Kimsenin konuşmasına meraklı değilim ama Mecidiyeköy'den Merter'e kadar bu kadar detaylı bir anlatımı duymamak dinlememek için ölü olmak gerekiyordu.
Hızlı tüketim dünyasında ilişkilerin ne kadar çabuk başlayıp bittiğini -gerçi bundan daha hızlıları da mutlaka var-benim bir uzaylı olduğum kesinleşti.
Bu cümleyi yazdıktan sonra bi an durdum.
Uzaylı?
evet ben.
Kaç senedir aynı adamı seviyorum diye bi hesap yaparken tamtamına 9 yıl olduğunu, hem de 2 gün sonra tam 9 yılı bitireceğimizi farkettim.
Hayatımda bir kaç şey var, başladığından başladığımdan beri istikrarla sürdürdüğüm.
Sabırla, inançla, sevgiyle.
Pazartesi, Ekim 26, 2009
Canlı Canlı
Pazar, Ekim 25, 2009
Aynalar
Geçenlerde Kağıthane'deki Euroflora'ya gitmiştim. Orada sticker aynalar gördüm. Değişik bir dekorasyon malzemesi.
İnternette ayna sticker diye aradığımda Euroflora'dakilere ulaşamadım ama başka siteler buldum. Bu arada Euroflora'da fiyatların oldukça uygun olduğunu da belirtiyim.
http://tribimshop.blogspot.com/2008/09/krlmaz-sticker-trendy-ayna.html
http://www.duvarstickeri.com/store/list.asp?action=category&idCategory=56
İlginç Pastalar
İşte hediyem...
muhteşem, lezzetli bir pasta
ve bu pastaların satıldığı pastane.
Hemen öyle sevinmeyin bu pastalar yenmiyor, çünkü bunlar havlu :))))
Türkiye'de de bir kaç internet sitesinde satılıyor ama orjinal yerinden almak isterseniz.
http://www.prairiedog.com/shop/
Pazartesi, Ekim 19, 2009
Ye Kürküm Ye
Dünkü Hürriyet İnsan Kaynakları'nda bir köşe yazarı yazıyordu; çizgi romanlar "business"ı öğretiyor. Sünger Bob bir işletmenin başına gelebilecek tehdit ve fırsatları, Tenten ülkeler arası çekişmeleri, kaçakçılıkları.
Nerden nereye geldim :)
Uzun süredir saçlarımı sık sık kestirdiğim için banyodan sonra karıştırıp çıkıyordum, ne fön ne bi şey. Ama saçlarım hep iyi ve doğal görünüyordu. Biraz uzadıkları için baktım bu sabah şekle sokamıyorum, fön çektirdim.
Aman Allahım o da ne :0
Sanki beni baştan yarat programına katılmışım da, bambaşka biri olmuşum.
Ne o bugün doğum günün mü; toplantın mı var? Saçın çok yakışmış, bugün çok renklisin dikkatimi çekti falan falan....
İsyan ettim sonunda, "ama bütün yaz giydiğim o rengarenk kıyafetlere haksızlık buuuuu"
Ne mi giyiyordum; siyah etek, kırmızı bir triko ve siyah üzerine kırmızı çiçekli bir ceket amaaa en büyük artı fön.
Eyyy kuaförler siz olmasanız kim bakar bizim yüzümüze ;))))
Pazar, Ekim 18, 2009
Yağmur
Ömrümde ilk kez bu akşam gördüm.
Daha önce görmüştümde mi farketmemiştim yoksa hiç görmemiş miydim?
Belki tüm koşullar aynı anda oluşmamıştı.
Sadece 30 saniye görebildiğim bu olağanüstü manzaraya radyoda çalmaya başlayan Lara Fabian - Adagio'yu ekleyin.
Karşı konulmaz bir istekle yazmak istedim. Tesadüf defterim ve kalemim hemen yakınımdaydı.
Her şey beni etkilemek için tek tek bir araya geliyor gibiydi. Bi süre sonra radyo kanalları arasında gezinirken uzun süredir dinlemediğim ama çok sevdiğim başka bir şarkı çalmaya başladı.
Nalan Altınörs >"Değdi Saçlarına Bahar Gülleri"
değdi saçlarıma bahar küleği
nazende sevgilim yâdıma düştün
sevenin bahtına bir güzel düşer
sen de tek sevgilim aklıma düştün
nazende sevgilim yâdıma düştün
gözlerim yoldadır, kulağım seste
ben seni unutmam en son nefeste
ey ceylan bakışlım, ey boyu beste
gurbette sevgilim aklıma düştün
nazende sevgilim yâdıma düştün
sensiz dağ yoluna çıktım bu seher
öksüz kumru gibi güller lâleler
"sen niye yalnızsın?" sordular eller
gurbette sevgilim aklıma düştün
nazende sevgilim yâdıma düştün
Cumartesi, Ekim 03, 2009
Tavanarası Resimleri
Çantalarımız 83-84 yıllarına ait. Kırmızı ablamın, beyaz benim. Takıp omuzumuza hanım hanımcı gezerdik. Herkes bayılırdı bize :)))
Pastel boyalarsa teyzemin lise yıllarından bize kalan, mazisi 70'lere dayanan oldukça kaliteli hala içinde boya yapılabilecek kadar kalmış.
Nasıl kalem kutusunu doğru tarif edebilmiş miyim?
Pul koleksiyonumuz. İlkokul yıllarında ablamın başladığı bizim de zaman zaman ona yardım ettiğimiz bir hobi. ECA'nın 20. yıl pulları 77 yılına ait. En eski pulumuz sanırım 1930 yılına ait. Onu da üzerindeki damgadan tahmin ediyorum ama çok emin değilim. Çünkü pulda arapça yazı var.
Bu da ödevlerden seçmeler. Ablamın 5. sınıftaki Türkçe ödevi yani sene 1985 olsa gerek. Diğeri de ortaokuldaki resim dersinden. İşlemi yapacağınız alanın içine önce yapıştırıcı sürüyorsunuz sonra renkli el işi kağıdını sivri uçlu bir şeyle bastırarak kopartıyorsunuz. Minik minik parçalardan oluşan hoş bir şey çıkıyor ortaya. Onun da üzerindeki tarih 1987.
Hep ablan hep ablan yok mu senin bir şey diyenlere.
Ben biraz dağınık, eşyalarıma özensiz bir çocuktum. Ama geçen yıllarla ben değiştim. Düzenli, titiz, hassas, değer bilir oldum çıktım. Biraz tersine döndü düzen. Ben sahip çıkar oldum eskilere.