Ne oldu bilmiyorum kaç gündür ara vermeden yazıyorum :) İnşallah bundan sonra da hep böyle gider
E-kartlar bu seneki yeni yıl kutlamalarıma damgasını vurdu. Bu kez de Dilek beni yoldan çıkardı. Onun kartını görünce dayanamadım bi tane de Yağız için yaptım.
Çarşamba, Aralık 31, 2008
Salı, Aralık 30, 2008
İyi Seneler
Pazartesi, Aralık 29, 2008
Örümcek
Dört Yapraklı Yonca'yı bir örümceğin ağına attım haberiniz olsun :)
Ve bu gece çok güzel kar yağıyor. Başım ellerimin arasında alnım camın pervazına dayanmış huzurla düşen kar tanelerini seyretmekten dakikalarca alamadım kendimi.
O kadar pervasız, acelesiz sakin sakin huzurla gökten yere iniyorlar ki; önce onlardan biri olup göklerden yere iniyorum, sonra başka bir tanesi. Kaydıraktan kayıp tekrar yukarı çıkıp tekrar kaymak gibi.
Bu gece kar tanelerini takip edin.
Ve bu gece çok güzel kar yağıyor. Başım ellerimin arasında alnım camın pervazına dayanmış huzurla düşen kar tanelerini seyretmekten dakikalarca alamadım kendimi.
O kadar pervasız, acelesiz sakin sakin huzurla gökten yere iniyorlar ki; önce onlardan biri olup göklerden yere iniyorum, sonra başka bir tanesi. Kaydıraktan kayıp tekrar yukarı çıkıp tekrar kaymak gibi.
Bu gece kar tanelerini takip edin.
Pazar, Aralık 28, 2008
Dilekler
Sevgili MoonSun kartın geldi, çok hoş. Özellikle üzerinde adresinin yazdığı etikete bayıldım. Özel olarak bastırdın sanırım. Ben de aynı şıklıkta bir yanıt göndereceğim en kısa sürede. Ama 17 Ocak'ta sınavlarım var ve bu aralar onlara hazırlanmaktan kendimi başka bi şeye veremiyorum, kusura bakma.
Her sene yeni yıl kartı gönderdiğim arkadaşlarım, sizler de kusura bakmayın bu yıl kimselere bir şey gönderemedim. Yoksa hiç kimseyi unutmadım.
Bir kaç kez kartları ortaya çıkarıp bu işe başlamaya çalıştıysam da geçen yıllarda ki coşku ve heyecan yoktu kartların arasına koyup size gönderebileceğim. Zorlama olsun da istemedim. Ne zaman kendimi hazır hissedersem, hiç sebepsiz nedensiz zamansız gönderebilirim.
Benden umudu kesmeyin. -bazen ben kendimden kessem de-
Bugünlerde Tom Jones'un Greatest Hits Platinium Edition'a takılmış dönüyorum. Biraz enerji veriyor, iyi geliyor. Tavsiye ederim. Uzun süredir ilk defa hiç bir şey yapmadan oturup bir albümü dinledim.
Hele bir şarkı tuttum ki içlerinden, düğünümde ilk dans şarkısı olmak için güçlü aday. -hemen sevinmeyin ortada bir şey yok ama istemek serbest :)
Hem dönem itibariyle 2009 dileklerini sıralamak için iyi bir zaman, kimbilir belki birileri duyar, dileklerimiz, dilekleriniz gerçek olur.
Eskiyen yılın son günlerinde son dakikalarında yeni bir yazı yazamazsam herkese şimdiden sağlıklı, huzurlu, sevdikleriyle mutlu yıllar dilerim.
*Yazının servis edilmesini bekleyenler var fazla uzatmadan yayınlıyorum. Öptüm ;)
Her sene yeni yıl kartı gönderdiğim arkadaşlarım, sizler de kusura bakmayın bu yıl kimselere bir şey gönderemedim. Yoksa hiç kimseyi unutmadım.
Bir kaç kez kartları ortaya çıkarıp bu işe başlamaya çalıştıysam da geçen yıllarda ki coşku ve heyecan yoktu kartların arasına koyup size gönderebileceğim. Zorlama olsun da istemedim. Ne zaman kendimi hazır hissedersem, hiç sebepsiz nedensiz zamansız gönderebilirim.
Benden umudu kesmeyin. -bazen ben kendimden kessem de-
Bugünlerde Tom Jones'un Greatest Hits Platinium Edition'a takılmış dönüyorum. Biraz enerji veriyor, iyi geliyor. Tavsiye ederim. Uzun süredir ilk defa hiç bir şey yapmadan oturup bir albümü dinledim.
Hele bir şarkı tuttum ki içlerinden, düğünümde ilk dans şarkısı olmak için güçlü aday. -hemen sevinmeyin ortada bir şey yok ama istemek serbest :)
Hem dönem itibariyle 2009 dileklerini sıralamak için iyi bir zaman, kimbilir belki birileri duyar, dileklerimiz, dilekleriniz gerçek olur.
Eskiyen yılın son günlerinde son dakikalarında yeni bir yazı yazamazsam herkese şimdiden sağlıklı, huzurlu, sevdikleriyle mutlu yıllar dilerim.
*Yazının servis edilmesini bekleyenler var fazla uzatmadan yayınlıyorum. Öptüm ;)
Türevler
Küresel ekonomik kriz neden çıktı?
Herkesin olan biten hakkında bir fikri var. En en basit haliyle borç alanlar borçlarını borçla ödemeye kalkınca domino taşları birbirini devirdi.
İşim gereği türev piyasalarla ilgili çalışıyorum bu aralar. İşi derinlemesine öğrenmek zorunda kalıyorsun mecburen. Formüller, opsiyonlar, vs. vs.
Peki olay ne?
Ortada para olmadan parayı döndürmek, evirmek çevirmek, sonra bi daha çevirmek. 100'le 100.000'miş gibi oynamak. 10.000'e 10.000'i ortak etmek. Sonra biri tökezleyince de ötekiler de üstüne düşer tabi.
Yani bu ekonominin düzelmesini kimse beklemesin. Bugün bunu daha iyi anladım.
Birileri temel ihtiyaçlarını karşılayabilmek için çırpınırken, başkaları da 1'le 100 kazanmaya çalışıyor. Ekonomonin işlemesi, etkin piyasa deniyor bu düzene.
Ama kim için, kime göre?
Tavşanın suyunun suyu masalı var ya her şeyi çok güzel anlatıyor. Suyu iyi, suyunun suyu idare eder, suyununu suyunun suyu...
Herkesin olan biten hakkında bir fikri var. En en basit haliyle borç alanlar borçlarını borçla ödemeye kalkınca domino taşları birbirini devirdi.
İşim gereği türev piyasalarla ilgili çalışıyorum bu aralar. İşi derinlemesine öğrenmek zorunda kalıyorsun mecburen. Formüller, opsiyonlar, vs. vs.
Peki olay ne?
Ortada para olmadan parayı döndürmek, evirmek çevirmek, sonra bi daha çevirmek. 100'le 100.000'miş gibi oynamak. 10.000'e 10.000'i ortak etmek. Sonra biri tökezleyince de ötekiler de üstüne düşer tabi.
Yani bu ekonominin düzelmesini kimse beklemesin. Bugün bunu daha iyi anladım.
Birileri temel ihtiyaçlarını karşılayabilmek için çırpınırken, başkaları da 1'le 100 kazanmaya çalışıyor. Ekonomonin işlemesi, etkin piyasa deniyor bu düzene.
Ama kim için, kime göre?
Tavşanın suyunun suyu masalı var ya her şeyi çok güzel anlatıyor. Suyu iyi, suyunun suyu idare eder, suyununu suyunun suyu...
Cumartesi, Aralık 20, 2008
Elek
Yaşanan günlerin sayısı arttıkça ömründe kullandığın hayat eleği de değişiyor.
Daha az şeyi geçirip diğerlerini üstte bırakıyorsun, katmıyorsun hamuruna.
İnsanlar, olaylar, sözler...
Ama bazıları da o elekten geçmeden de karışıyor hayatının içine istesen de istemesen de.
Gene kızgınım birilerine, bu aralar beni kızdıranlar mı artıyor yoksa ben mi daha az toleranslı oldum bilmiyorum.
Kızdıranları uzak tutarsın olur biter. Olmuyor. Teorik ve pratik imkansızlıklar çıkıyor karşına.
Daha az şeyi geçirip diğerlerini üstte bırakıyorsun, katmıyorsun hamuruna.
İnsanlar, olaylar, sözler...
Ama bazıları da o elekten geçmeden de karışıyor hayatının içine istesen de istemesen de.
Gene kızgınım birilerine, bu aralar beni kızdıranlar mı artıyor yoksa ben mi daha az toleranslı oldum bilmiyorum.
Kızdıranları uzak tutarsın olur biter. Olmuyor. Teorik ve pratik imkansızlıklar çıkıyor karşına.
Salı, Aralık 16, 2008
Bakış
Bilgisayar ekranına bazen aşkla, bazen kızgınlıkla, bazen nefretle bakıyoruz. Duygularımızın çoğunu nerdeyse onunla paylaşır olduk.
Hayatımızdaki pek çok şeyi sanal alemden yürütmeye başladığımızdan beri en sessiz sedasız, dilsiz yorumsuz her şeyimizi paylaşan o değil mi?
İşinizin büyük bir çoğunluğunu da birlikte yapıyorsanız hele...
Dün akşam üzeri ekranımdaki mesaja gülümseyerek baktığımda farkettim; kahkaha atmamak için kendimi zor tuttum. Gözlerimin içi gülerek bakıyordum ekrana, ruhsuz donuk bir ekrana :)
Hayatımızdaki pek çok şeyi sanal alemden yürütmeye başladığımızdan beri en sessiz sedasız, dilsiz yorumsuz her şeyimizi paylaşan o değil mi?
İşinizin büyük bir çoğunluğunu da birlikte yapıyorsanız hele...
Dün akşam üzeri ekranımdaki mesaja gülümseyerek baktığımda farkettim; kahkaha atmamak için kendimi zor tuttum. Gözlerimin içi gülerek bakıyordum ekrana, ruhsuz donuk bir ekrana :)
Salı, Aralık 09, 2008
Postaaaaa
Bir süredir kendimi ihmal ettiğim gibi blog dostlarımı da ihmal etmiştim. Bu akşam sırtımı sıcak kalorifere dayamış, yumuşak minderlerin üzerinde bağdaş kurup laptopı da kucağıma alınca küçük bir ziyarete çıkayım dedim.
Ne de iyi yapmışım. Sevgili Sofi'nin uzun süredir ara verdiği bloguna taptaze bir yazı koyduğunu gördüm. Asortik'in başka bir adreste yazılarına devam ettiğini öğrendim gidip onu da ziyaret ettim. Ordan da Moonsun'a uğradım. Harika bir şey yapmış mektup arkadaşlığı başlatmış.
Son iki senedir gerçek yılbaşı kartları gönderiyorum sevdiklerime, ancak henüz hiç kimse bana aynı şekilde karşılık vermedi :((
Tabi ki karşılık beklediğim için yapmadım. Aslında hepsi maille yada telefonla kartlarımdan ne kadar mutlu olduğunu iletti, karşılık verdi. Ama iade-i kart olmadı.
Moonsun bekle yazıcam sana :))
Ne de iyi yapmışım. Sevgili Sofi'nin uzun süredir ara verdiği bloguna taptaze bir yazı koyduğunu gördüm. Asortik'in başka bir adreste yazılarına devam ettiğini öğrendim gidip onu da ziyaret ettim. Ordan da Moonsun'a uğradım. Harika bir şey yapmış mektup arkadaşlığı başlatmış.
Son iki senedir gerçek yılbaşı kartları gönderiyorum sevdiklerime, ancak henüz hiç kimse bana aynı şekilde karşılık vermedi :((
Tabi ki karşılık beklediğim için yapmadım. Aslında hepsi maille yada telefonla kartlarımdan ne kadar mutlu olduğunu iletti, karşılık verdi. Ama iade-i kart olmadı.
Moonsun bekle yazıcam sana :))
Perşembe, Aralık 04, 2008
Bu gece ya oturup ağlayacaktım ya da yazacaktım; ya birine hak ettiği şekilde davranıp yaptıklarının bedelini ödecektim ya da yazacaktım.
Yazıyorum ama ağlamama garantisi veremiyorum ama diğerini yapmayacağımı biliyorum.
Hayatta o kadar büyük yalanlarla ve yanlışlarla yaşıyorsun ki.
Bazen yalan olduğunu bilsen de görmemezlikten gelip büyüyüp serpilmesine izin verdiklerin seni sarıp boğazını sıkmaya kalkabiliyor. Canını almaya çalışması değil de yıllarca verdiğin emeğe kahrediyorsun. Yalanlar gerçek olmayanlar.
Sen bunları hak etmiyorsun ...
Yazıyorum ama ağlamama garantisi veremiyorum ama diğerini yapmayacağımı biliyorum.
Hayatta o kadar büyük yalanlarla ve yanlışlarla yaşıyorsun ki.
Bazen yalan olduğunu bilsen de görmemezlikten gelip büyüyüp serpilmesine izin verdiklerin seni sarıp boğazını sıkmaya kalkabiliyor. Canını almaya çalışması değil de yıllarca verdiğin emeğe kahrediyorsun. Yalanlar gerçek olmayanlar.
Sen bunları hak etmiyorsun ...
Salı, Aralık 02, 2008
Yalnızlık
Çok olmuş yine yazmayalı.
Bugünlerde kimsenin tadı yok ki. Küresel kriz, evdeki kriz, ruhtaki kriz derken birinin bitmesini beklerken diğerinin üzerine gelmesi artık onlarla yaşamayı öğrenmek gerektiğini ısrarla hatırlatıyor.
Bi koşturmacadır gidiyor, büyüdükçe günlerin nasıl geçtiğini gerçekten anlamıyor insan. Al işte koskoca bir yıl daha bitti. Çok şükür sağlıklıyım, kimseye muhtaç di'lim. Aldığım kararların arkasında durabilecek imkanlara sahibim. Yani iyiyim aslında.
Bu aralar alışveriş merkezleri, mağazalar çok itici geliyor bana. Ayakkabı bakmak bile zevk vermiyor. Aslında iyi de oluyor hani, gereksiz alışverişlerin önü kesiliyor böylece. Yarında bizi neler beklediğini bilemeyiz.
Hal böyle olunca benim de içimden oturup laylaylom bi şeyler yazmak gelmiyor, ağır konularla da kendimi de başkalarını da bayıltmıyim diyorum.
Suya sabuna dokunmadan da yazacak bir konu kalmadığı için sayfalarımın son güncellenme tarihi bir hayli eskilerde kalıyor :(((
Artık ne dizi ne televizyon. Başından sonuna kadar izleyebildiğim hiç bir şey yok. Tabi bunda artık bütün dizilerin aynı kabak tadını vermesinin kabahati olabilir bence.
Bu akşam daldan dala atlıyorum kusura bakmayın ama yazım moduna geçmişken bir kaç konunun üzerinden geçiyim istedim.
Yalnızlık...
Geçenlerde blogumdaki bir yazıya bırakılan yorumun üzerine yazmayı düşündüğüm şeyler bunlar.
Yalnızlığı biz mi seçeriz insanlar mı bizi yalnız bırakır?
O yalnız bırakılmaktan şikayet ediyordu bense yalnızlığımın kendi tercihim olduğunu düşünüyorum. Tıpkı susmayı tercih ettiğim gibi.
Yalnız geliyoruz, yalnız gidiyoruz. Aralarda birileri girip çıkıyor ama hep kendi iç sesinle baş başasınız en kalabalık anda bile.
Herkes kendi gözleriyle, hisleriyle yaşıyor dünyayı. Kimsenin doğrusuna yanlış, yanlışına doğru diyemem. Kendi tercihlerimizi yaşıyoruz sonuçta kalabalık yada yalnız. (yalnız yanlış imla hatası yaptım mı derdine düştüm yazarken)
Her nefes yeni bir hayat, her güneş yeni bir umut, her yağmur bereket.
Yani daha yapacak çok işimiz var.
Bugünlerde kimsenin tadı yok ki. Küresel kriz, evdeki kriz, ruhtaki kriz derken birinin bitmesini beklerken diğerinin üzerine gelmesi artık onlarla yaşamayı öğrenmek gerektiğini ısrarla hatırlatıyor.
Bi koşturmacadır gidiyor, büyüdükçe günlerin nasıl geçtiğini gerçekten anlamıyor insan. Al işte koskoca bir yıl daha bitti. Çok şükür sağlıklıyım, kimseye muhtaç di'lim. Aldığım kararların arkasında durabilecek imkanlara sahibim. Yani iyiyim aslında.
Bu aralar alışveriş merkezleri, mağazalar çok itici geliyor bana. Ayakkabı bakmak bile zevk vermiyor. Aslında iyi de oluyor hani, gereksiz alışverişlerin önü kesiliyor böylece. Yarında bizi neler beklediğini bilemeyiz.
Hal böyle olunca benim de içimden oturup laylaylom bi şeyler yazmak gelmiyor, ağır konularla da kendimi de başkalarını da bayıltmıyim diyorum.
Suya sabuna dokunmadan da yazacak bir konu kalmadığı için sayfalarımın son güncellenme tarihi bir hayli eskilerde kalıyor :(((
Artık ne dizi ne televizyon. Başından sonuna kadar izleyebildiğim hiç bir şey yok. Tabi bunda artık bütün dizilerin aynı kabak tadını vermesinin kabahati olabilir bence.
Bu akşam daldan dala atlıyorum kusura bakmayın ama yazım moduna geçmişken bir kaç konunun üzerinden geçiyim istedim.
Yalnızlık...
Geçenlerde blogumdaki bir yazıya bırakılan yorumun üzerine yazmayı düşündüğüm şeyler bunlar.
Yalnızlığı biz mi seçeriz insanlar mı bizi yalnız bırakır?
O yalnız bırakılmaktan şikayet ediyordu bense yalnızlığımın kendi tercihim olduğunu düşünüyorum. Tıpkı susmayı tercih ettiğim gibi.
Yalnız geliyoruz, yalnız gidiyoruz. Aralarda birileri girip çıkıyor ama hep kendi iç sesinle baş başasınız en kalabalık anda bile.
Herkes kendi gözleriyle, hisleriyle yaşıyor dünyayı. Kimsenin doğrusuna yanlış, yanlışına doğru diyemem. Kendi tercihlerimizi yaşıyoruz sonuçta kalabalık yada yalnız. (yalnız yanlış imla hatası yaptım mı derdine düştüm yazarken)
Her nefes yeni bir hayat, her güneş yeni bir umut, her yağmur bereket.
Yani daha yapacak çok işimiz var.