Çok güzel bir projeyle uğraşıyorum şu günlerde. Her gün elime başka bir resim, başka bir hatıra ulaşıyor. Cümleler kağıtta yan yana dizilmek için sabırsızlanıyor. Proje için verdiğim her çaba beni inanılmaz mutlu ediyor.
Şimdilik ne olduğunu söylemiyorum. 21 gün sonra hep birlikte göreceğiz, okuyacağız.
Pazartesi, Nisan 30, 2007
SON
Çok önce, o çok sevilen şiirin ilk kıtasını yazmıştım. Fakat o zaman ikinci kıtasını yazmaya ne gücüm, ne cesaretim ne de isteğim vardı.
Ve bugün* SON
Geçti, istemem gelmeni,
Yokluğunda buldum seni;
Bırak vehmimde gölgeni,
Gelme artık neye yarar?
*Bugün: 30 Nisan. Yarın 1 Mayıs. Baharın ayı, taze başlangıçların zamanı
Ve bugün* SON
Geçti, istemem gelmeni,
Yokluğunda buldum seni;
Bırak vehmimde gölgeni,
Gelme artık neye yarar?
*Bugün: 30 Nisan. Yarın 1 Mayıs. Baharın ayı, taze başlangıçların zamanı
Çarşamba, Nisan 18, 2007
Damıtılmış Sözler - Gün
Bugünümüz saadetle geçmedikçe yarın diye bir şey yoktur. (Sophokles)
İyi günler de gelir geçer, kötü günler de. (Firdevsi)
İki günü bir olan ziyandadır. (Hz. Muhammed)
Kişi bugünü görmek gerek geçeni komak gerek. (Sinan Paşa)
İyi günler de gelir geçer, kötü günler de. (Firdevsi)
İki günü bir olan ziyandadır. (Hz. Muhammed)
Kişi bugünü görmek gerek geçeni komak gerek. (Sinan Paşa)
Pazartesi, Nisan 16, 2007
Ben
Bana neden yazmadığımı sormayın.
Nedenini ben de yeni farkettim; şimdiye kadar onlarca bahane bulup kendimi kandırdığımı sanırken.
Hayatta başkalarını değil de, en çok en kolay kendimizi kandırabildiğimizi gördüm.
Bulduğum yazmama nedenimi tedavi etmek için zamana ihtiyacım var. Tedavi sonunda yazmaya başlar mıyım yoksa tamamen mi bırakırım bilmiyorum.
Zaman şüphesiz her şeyi unutturuyor. Kırgınlıkları, kızgınlıkları ama bir tek şeyi unutturmuyor.
Sevmeyi...
Zaten sevmekten de vazgeçtin mi bil ki yoksun artık.
Nedenini ben de yeni farkettim; şimdiye kadar onlarca bahane bulup kendimi kandırdığımı sanırken.
Hayatta başkalarını değil de, en çok en kolay kendimizi kandırabildiğimizi gördüm.
Bulduğum yazmama nedenimi tedavi etmek için zamana ihtiyacım var. Tedavi sonunda yazmaya başlar mıyım yoksa tamamen mi bırakırım bilmiyorum.
Zaman şüphesiz her şeyi unutturuyor. Kırgınlıkları, kızgınlıkları ama bir tek şeyi unutturmuyor.
Sevmeyi...
Zaten sevmekten de vazgeçtin mi bil ki yoksun artık.
Perşembe, Nisan 05, 2007
Sergi- "Bir Kul, Bir Resul"
Kutlu Doğum Haftası etkinlikleri kapsamında “Bir Kul, Bir Resul” adıyla Sultanahmet'te ki Türk İslam Eserleri müzesinde bir sergi açılmış. 1-15 Nisan tarihleri arasında 9:00-16:30 arasında görmenizi öneririm.
Sergide yer alan eserlerin önemli bir bölümünü müzelerde korunan ancak teşhir edilemeyen eserler oluşturuyor. Sergi için Türk ve İslam Eserleri Müzesi, Topkapı Sarayı Müzesi, Konya Müzesi, İstanbul Türbeler Müzesi Müdürlüğü koleksiyonları, Süleymaniye Kütüphanesi ile İstanbul Hırka-i Şerif Camii Hizmet Vakfı’ndan seçilen 130 eser bir araya getirildi. Hz. Muhammed’in gömleği, sandaleti, sakal-ı şeriflerinin yanı sıra, Kur’an-ı Kerim’lerin 8.-19. yüzyıla ait örnekleri ve hat levhalarının yer alacağı sergide, bugüne kadar sergilenmemiş olan Hz. Muhammed’in hadislerinin Müslimi, Tahavi, Buhari ve Tırmizi’nin kaleme aldığı Hadis şerhlerinin 14.-15. yüzyıla ait örnekleri gün ışığına çıkacak.
Okuduğumda beni oldukça heyecanlandıran sergiye maalesef bu hafta sonu şehir dışında eğitimim olduğu için gidemiyeceğim. Tek şansım gelecek haftasonu, umarım bir aksilik çıkmaz.
Nerede okuduğumu tam olarak hatırlamıyorum ama bir ara müzelerin akşamları da açık olması ile ilgili bir proje vardı. Umarım yakında uygulamaya geçer
Salı, Nisan 03, 2007
Dolu(n)Ay
Dün gece çok güzel bir dolunay vardı, sanki sadece İstanbul'a doğan bütün gece onunla kalan. Her adımda bulunduğu yerle farklı bir anlam kazanan, Taksim'de, Haliç'in üstünde, caminin minareleri arasında...
En güzel dolunay Lebiderya'da, Zeyrekhane'de.
Doğduğun yaşadığın şehri bir de aşkla yaşayınca; her penceresi, her adımı, her dolunayı, her ışığı farklı bir anlam kazanıyor. Kaybedince de, yaşadığın şehir ve onun her şeyi, hiç bir şeyi unutturmuyor.
En güzel dolunay Lebiderya'da, Zeyrekhane'de.
Doğduğun yaşadığın şehri bir de aşkla yaşayınca; her penceresi, her adımı, her dolunayı, her ışığı farklı bir anlam kazanıyor. Kaybedince de, yaşadığın şehir ve onun her şeyi, hiç bir şeyi unutturmuyor.