Çarşamba, Ekim 31, 2012

Çikolata Soslu Sersem Profiterol

Eve gittikten sonra bi'şey olmuyo dedim ya...

Yalancı çıkarmak için kendimi yemekten sonra bi de tatlı yapmıyım mi ben...

Arada da dizilere bakmak için mutfaktan salona geçişler yaptım...

Sor n'oldu dün gece dizilerde anlatıyim :))))

Ama kaçta yattım???

1'de...
Gelelim tatlımıza, henüz isim bulamadım kendisine

Beni kendisiyle  "Çakma Profiterol" adıyla Aynur ablam tanıştırdı...

Ama "dağınık profiterol" - "çikolata soslu sersem" gibi daha enterasan isimler arıyorum kendisine... (önerilere açığız)

Malzemeler:

1 lt süt
1 su bardağı un
1 su bardağı şeker
1 pk tuzsuz etimek
1 pk krem şanti
1 su bardağu soğuk süt

1 pk Dr. Oetker çikolata sos

Muhallebi için süt, un ve şekeri çırpıp kaynayana kadar ocağın üstünde karıştırıyoruz. Kıvamına gelince ocaktan indirip bir bardak sütle yüksek devride çırptığımız krem şantiyi ekleyip biraz daha çırpıyoruz.


İyice birbiriyle kaynaşan muhallebi ve şantiye önceden kırdığımız etimekleri ve soyulmuş şam fıstıklarını ekleyip karıştırıyoruz.


Karışımı bir tepsiye (kare borcam kullandım ben) döküp bi kenara koyuyor, paketin üzerindeki tarife göre çikolata sosu hazırlamaya geçiyoruz.


Ocaktan indirdiğimiz sosu, karıştırmaya devam ederek biraz ılıttıktan sonra muhallebimizin üzerine döküp servis etmek için soğumasını bekliyoruz.

Afiyet Olsun!

Salı, Ekim 30, 2012

Karaktersiz Yazi

Sevmiyorum serviste telefonla konusmayi...

Mecbur kalinca en alcak tondan, bu seferde konustugum kisi hastamisin, konusmak istemio musun, niye soguk konusuyon diyo...

Eve gidince ararim diyorum, yemek, banyo, bi seye bakiyosan tv'de....

Hoooop saat 11 olmus, aranmaz ki bu saatte kimse

Gunduz???

İs yerinde de ozel konusmalarimi yapmayi sevmiorum

Kimsenin dinlediginden hayatimi merak edeceginden di'il, ama ilgilenmesen bile duyuyosun iste

Yazmaya da bi bahanem var...

Mobil cihazlarda turkce karakter basmak icin ekstra efor harcamak gerekiyo ya...

Onun icin de yazmiodum...

Eve kalan yapilacak seyler (bkz.yukardaki sebepler) den oturu yapilamiyan oluveriyor

Turkce karaktersiz kabul ederseniz yazilarimi, bi deniyim bakiyim diorum

Servisten sevgilerle

Yonca

Pazartesi, Ekim 29, 2012

Asteriks'le Oburiks Bayramlık



Bizim kuşağın kahramanlarından Asteriks ve Oburiks bayramlaşmaya gelmiş bizimle...

Bu sefer Galya'yı değil Britanya'da bir köyü almaya çalışan Sezar'a karşı Britanyalılara sihirli iksirle yardıma giden Asteriks ve Oburiks yine çok eğlenceliydi.

3 boyutlu olması ve Bay J'nin seslendirmesiyle şimdiye kadar en keyif aldığım oldu diyebilirim. Geveze'ye de haksızlık etmem istemem ama filmin yarısına kadar kimi seslendirdiğini anlamadım bile...

Asteriks'le Oburiks'in cinsel kimliklerini, İngilizlerin çay içmeye nasıl başladıklarını, bi erkeği nasıl bir centilmen yapabileceğinizi gösteren bilgilendirici bir film de aynı zamanda...

Catherine Deneuve hala çok güzel...

Depardiue'ye bayılırım zaten...

Bu filme özgü karakterlerden Kuduriks ve bayan Macintosh da harikaydı...

Ofelya'nın Antikloraks'a meydan okuduğu repliği

"Cesaret, düeollada bi salozu (salak oluyo) öldürmek di'il, bi kadının gözlerine bakarak onun için ne hissettiğini söyleyebilmektir"

birisini kolunda tutup filme götürmek içinbile yeterli bi sebep...

Tabi anlayana :))))


Uzun di'il di ki tatil...

Uuuupuuuzuuun bi tatile başlamıştık halbuki...

Bi sürü şey yapcaktım, bi sürü blog yazısı yazcaktım...

Eeee hani???

Bugün son günü tatilin ve ben şimdi açtım bilgisayarımı

Tembellikten mi yapmadım,

Haaayıııır

Kitap okudum, sinemaya gittim, misafir ağırladık, misafir gittik

Yani???

Tatil o kadar da uzun di'ilmiş...

Sıraya dizdiğim yazılar biraz daha bekliycek sanırım

Bu arada bi de twitter'a bulaştım :)

Ama çok acemiyim daha, yazılarımı nasıl tweetliycem, birine nasıl tweet atarım çalışmam lazım

Takip etmek isterseniz @yonca4leaf

Çarşamba, Ekim 24, 2012

Kısa Bazen Uzundur

5 yerine 2,5 gün olan hafta

9-18 yerine 9-13 çalışılan gün...

Ne yeni bi işe girişip bitirmeye,

Ne ucundan tutup götürmeye...

Ortalarda başı boş dolaşan düşünceler...

Salı, Ekim 23, 2012

Restorasyon Sonrası Fatih Camii

Uzun zamandır inşaat iskelelerinin işgalinde olan Fatih Cami'nin restorasyon sonrası fotoğrafları...

Ben beğendim...




Pazar, Ekim 21, 2012

Yine mi Tiramisu???

Evet, yine tiramisu :)))

Bu sefer ki biraz daha farklı, ramazanda Oktay Usta'dan almıştım tarifini...

Kupta Tiramisu

Her zamanki gibi bir iki ufak değişiklikle huzurlarınıza gelmeye hak kazandı...

Bir paket kedi dili bisküvisi (hani içinden iki ayrı pakette çıkanlar var ya o paketin içinden biri yeterli)

Bir paket tek içimlik nescafe cappucino fındık aromalı (içine bi tatlı kaşığı şeker ilave edilebilir)

Kedi dillerini kupların içine kırarak yerleştiriyoruz, ardından içmek üzere hazırlanır gibi cappucinomuzu hazırlıyor ve kedi dillerini bu karışımla ıslatıyoruz.


Muhallebisi için;

4 bardak süte
1 bardak şeker
2 çorba kaşığı un
1 çorba kaşığı buğday nişastası
1 yumurta sarısı
1 pk vanilya

ekleyip çırpma teliyle iyice karıştırdıktan sonra ocağın üstüne alıp kaynayıp göz göz oluncaya kadar pişiriyoruz.

Ocaktan indirir indirmez bir paket labneyi de ekleyip çırpma teliyle iyice karıştırdıktan sonra önceden ıslatılmış kedi dillerinin üzerine döküyoruz


8 kup için ideal geldi ölçüler, en sonunda da üzerine kakao serpip buzdolabında bekletiyor ve afiyetle yiyorsunuz


Pazar, Ekim 14, 2012

İşaret

Bu hafta 4 gün boyunca sabahın 6'sında kalkıp Gebze yollarına düşmenin, bu 4 gün boyunca eğitim almanın ve trafikle boğuşmanın üstüne sevdiğim iki insana dair aldığım haberlerle canım sıkıldı, direncim düştü...

Tüm haftanın yorgunluğunun getirdiği  duygusal alüvyonlar sele dönüşmek üzere göz pınarlarına  hücum ettiği sırada kafamı dışarı çevirdiğimde, küçük bir bulutun gök kuşağının tüm renkleriyle bana gülümsediğini gördüm...

Güneş gözlüğünün bir ışık oyunu musun sen diyip, gözlüğümü çıkarıp baktım...

Hala benimle :)

"Tamam" dedim

"Göz yaşı yok, her şey herkes için çok güzel olacak"

Kavacık'tan köprünün ayağına kadar bırakmadı beni, verdiği mesajı anladığımdan emin olana kadar


daire içine aldığım minik bulutta benim işaretim



Yeni Sezon

Chanel'ler geri döndü bu sezon...

Biz de hazine sandığımızı açıp neler var elimizde bi bakalım dedik...

:))))

Kumaşların en yenisi 10 sene önce alınmıştır herhalde, en eski parçaysa (dantel) 45 sene öncesine tarihleniyor

Bir manto, bir elbise, bir etek, bir bluz dikilecek ana parçalar

Ama tabi ki annem gibi bi ustanın elinden yanından yukarsından çıkan parçalarla, daha da çok mahsül bekliyorum bu hasattan

Cuma, Ekim 12, 2012

Gezme Ceylan

Geçen akşam Fulya Turkuaz Rotary Kulübünün toplantısında Urfa'da ki Göbeklitepe buluntusunu anlatan bir konuşmacıyı dinledim...

Milattan önce 12 bin yılına tarihlenen, dünyanın bilinen en eski tapınağı Göbeklitepe...

Bildiğimiz tarihin (neolitik dönemi kastediyorum) hiç de sandığımız kadar ilkel olmadığını, şaşırtıcı eserlerle gösteriyor bize...

Arkeolojiye olan ilgim nedeniyle belki çok heyecanlandırdı beni...

Ancak Nuray'ın etkileyici sunumu orada bulunan herkeste sabah ilk uçağa atlayıp Urfa'ya gitme isteği uyandırdı hiç şüphem yok...

Sunumdan detaylar vermek isterdim ama Nuray'dan dinlemenin, kaleminden okumanın daha keyifli olacağını düşünüyorum.

Nuray, bizi mahrum etme bilginden...

Çarşamba, Ekim 10, 2012

İstanbul

Her adımda
Defalarca görmüş olsam da
Başka bi halini keşfederim senin
Her sabah uyandığımda
Yeniden aşık olurum sana
Her güneş batışında
Ne kadar şanslı olduğumu düşünürüm
Ve şükrederim
Bugün de seninleydim
Bilirim ki tek seven ben değilim
Herkes kendine sever seni
Sen herkesi...
Kimbilir belki de bu sevgi bu aşk
Binlerce yıldır var ediyor seni

Pazartesi, Ekim 08, 2012

İbrahim Paşa'nın Kahvesi

İstanbul'da kahve içilesi pek çok yer var şüphesiz...

Ancak bu sefer ki, başından sonuna her anını görüp yaşamak istiyceğiniz farklı bir deneyim...

Biz manzarasını bilip daha önce tecrübe ettiğimiz Sultanahmet'teki İslam Eserleri Müzesi namı diğer Pargalı İbrahim Paşa Sarayı'nın meydana bakan terasında kahve içelim demiştik sadece...

Ancak ben gitmeyeli, görmeyeli müze'nin kahvesi işi büyütmüş yarım saatlik bi sertifika programıyla cekirdekten damağa yolculuğu anlatan bi okul olmuş...

Sertifika programı bi yana dekorasyonu ve konseptiyle kahve tutkunlarının, oyuncakçı dükkanına giren çocuklar gibi kendilerini kaybedecekleri bir yer olmuş...

Başka bi programın içinde küçük bi mola olduğu için doyamadım, en kısa zamanda bi ziyaret daha planlıyorum kendisine...

Her kahve tek kişilik cezvede kum üzerinde ağır ağır pişiriliyor...

Sanırım küp şeker bi çeşit kerpetenle ezilerek ekleniyor kahveye...

Ve bakır bir servis setinde her kişiye özel suyuyla lokumuyla sunuluyor...

Bu setlerden satın almanız da mümkün 200 tl karşılığı...

Böyle bir kahve içmenin bedeliyse sadece 7 tl...