Salı, Ocak 31, 2012

Kar Tatili

Oh nihayet kar nedeniyle erken kalkan servisten, isten erken cikmaktan nasibimi aldım :))

Neyse ki trafikte engel çıkartmadı yolumuza geldik sayılır...

Pazartesi, Ocak 30, 2012

Karlı bir kış akşamı kek kokan ev…

Ayşe Özyılmazel yazmış bugün; şımarıklık değil karışıklık var köşemde diye...

http://www.sabah.com.tr/Gunaydin/Yazarlar/ozyilmazel/2012/01/30/dikkat-kosede-bir-karisiklik-var

Bir iç sıkıntısı, bir iç daralması yazacak bi şey bulamamak, bıkmak yorulmak, yazmalıyım deyip yazmak için ona buna sarmak...

O bir gazetede hem de ülkenin en çok okunan gazetelerinden birinde haftanın 6 günü yazmak zorunda, sorumluluğu bekleyeni çok...

Gün geliyor tıkanıyor insan, yazacakları mı bitiyor, içi mi tükeniyor bilmem...

Bedenine çekip ayaklarını kollarıyla sarıp kendini bi top olup öyle yuvarlanıp gitmek istiyor...

Ne şarkılardan ilham geliyor, ne kitaplardan konu çıkıyor, ne bir tarifi yazası geliyor, ne kar taneleri sözcüklere dönüşüp gökten yağıyor...

Hayatın gerçekleri bekliyor,

Fırında pişmekte olan kekin hamurlu kapları mutfakta onları yıkamamı bekliyor

Kendileri de aşağıda huzurlarınızda; üzümlü portakallı akşam keki :)

SAM_3384

SAM_3389

Cuma, Ocak 27, 2012

Mıgır Mıgır

Lorem ipsum dolor sit amet, consectetur adipiscing elit. Nullam venenatis imperdiet dolor ac gravida. Suspendisse enim diam, pellentesque a aliquam hendrerit, dignissim non felis. Aenean vestibulum tincidunt imperdiet. Vestibulum ultrices mattis sagittis. Duis adipiscing nunc nec risus fringilla nec porttitor odio porta. Praesent volutpat lacinia consectetur. Vestibulum sem velit, aliquet ut rutrum ut, dapibus a ante. Ut ut eros et libero faucibus iaculis a at sem. Nullam sit amet felis diam. Praesent et metus vel augue venenatis ullamcorper.


Bi kaç gündür yazmadı, kar da yağdı iyice sıyırdı bu kız demeyin sakın...


Bu kelimeler zaman zaman karşılaştığımız, taslak dokümanlarda web sitelerinde gördüğümüz anlamsız rastgele kelimeler dizisi olduğunu düşünürdüm. Fakat hiçte sandığım gibi değilmiş.

Tam 500 yıldır kullanıldığına inanır mısınız?

Ama öyleymiş, üstelik lorem ipsum üreten araçlar bile varmış. İşte benim yazımın başında okuduğunuz daha doğrusu gördüğünüz  -okuduğunuzu düşünmüyorum- bu üreteçten çıkan kelimeler.

Şimdi lorem ipsum'u biraz daha yakından tanıyalım...

Dizgi ve baskı endüstrisinde kullanılan mıgır kelimeler olup (mıgır işe yaramaz küçük eşya demek)  MÖ 45 yılında Çiçero tarafından yazılan "de Finibus Bonorum et Malorum" (İyi ve Kötünün Uç Sınırları) eserinin 1.10.32 ve 1.10.33 sayılı bölümlerinden geliyormuş. 

"Neque porro quisquam est qui dolorem ipsum quia dolor sit amet, consectetur, adipisci velit..."

"Acıyı seven, arayan ve ona sahip olmak isteyen hiç kimse yoktur. Nedeni basit. Çünkü o acıdır..."
Size de lazım olursa mıgır kelimeler, buraya başvurabilirsiniz

Pazartesi, Ocak 23, 2012

E-devlet

Artık her şeyimiz sanal ya, her şeyimiz e- ya...

Bir e-devletimiz bile var ama kapıdan içeri girmek için şifre lazım. Postaneye gidip alıyosun ama teknolojiğim benim mobil imzam var dersen oraya bile gitmene gerek yok. Benim gibi şıppadanak e-devletin kapısından içeri giriveriyorsun.

Neden bu girizgahı yaptım???

Bu akşam eve geldiğimde bulduğum adıma gelen Cumhurbaşkanlığı Sekreterliği mühürlü zarf sebebi...

Bundan aylarca önceydi, inanın hatırlamıyorum zamanını. E-devletimle yeni tanıştığım zamanlardı. Bir mail gelmişti Ankara'da yapılan Lösemili Çocuklar Köyü'nün maddi imkansızlıklardan suyunun bağlanmadığı, doğalgazının olmadığı hadi yardım edin diyen.

E-devlet'te Cumhurbaşkan'ına yazabildiğiniz bir bölüm vardı. Ben de oraya yazdım, böyle böyle bir mail dolaşıyor. Doğruluğu varsa devletimizden daha iyi kim yardım edebilir ki bu köye diye.

İşte bugün Cumhurbaşkanlığı Sekreterliği'nden mektup gelmiş. Talebiniz Ankara Valiliği'ne şu sayılı dilekçe ile bildirilmiştir diye.

Uzun sürmüş biraz ama yine de cevap vermişler. Eee artık ben de Ankara Valiliği'nden takip ederim dilekçemin durumunu.


Pazar, Ocak 22, 2012

Süleymaniye'den Notlar

Aylar önce bahsettiğim Süleymaniye Cami hakkında ilginç bir yaklaşımla yazılan kitabı okuyup bitireli çok olmasına rağmen yazıya dökememiştim. Nihayet bugün huzurlarınızda...

Kitap sayfalarından aldığım notlarla baş başa bırakıyorum sizi...


İddia sahibi ol, meydan oku!

Süleymaniye bilinçli bir tercihle, Ayasofya'nın planını içinde taşır

Külliye "farklılık içinde bütünlüğün", çokluk içinde birliğin" en iyi görüldüğü yerdir. Sosyal hizmet ve iletişim ağı içinde bir sosyalleşme aracıydı. Çok işlevli bir yapıda inşa edilerek kervansaray-hamam-imaret'le şehir küllliyesi darüşşifa-medrese-cami etrafına toplanmıştı.

Osmanlı'da önemli bir yapı inşa edilmesi düşünüldüğünde yer seçimi için yapılması düşünülen yerlere koyun ciğeri asılır, koyun ciğerinin en uzun sürede kokuştuğu yere inşa edilirmiş. Bu yöntem sayesinde insa sağlığı için elverişli oksijenin bol hava sirkülasyonunun yoğun olduğu yer seçilirmiş.

(Yazın en sıcak gününde Süleymaniye'ye gittiğimde esen o rüzgarı şu an bile hayal edebiliyorum)

Bugünün sorunları geçmişin yanlış çözümleridir.

Bir yere cami yapılırken işçilerin temizlenerek çalışması için öncelikle hamamdan başlanırmış. Bu nedenle Süleymaniye Dökmeciler Hamamı ilk inşa edilen ve hizmet verilen eserdir.

Süleymaniye'yi dayanıklı kılan demir bağlantılardır. Taşları birbirine demir kenetlerle birbirine bağlayan oyukları kurşun dökülerek sağlamlaştırmıştır.

Süleymaniye'nin taç kapısında kullanılan tonlarca kurşunun nedeni anlaşılamasa da amacı eseri manyetik ve radyolojik etkilerden korumak olabilir.

(Tabi bu kadar görkemli bi yapının nazara gelmemesi için, iyi bir yöntem)

Süleymaniye'de sonsuz evreni simgeleyen kubbeyi dağları simgeleyen fil ayakları taşıyor. Bu fil ayaklarına yerleştirilen çeşmeler ibadet sırasında açılarak hem içerideki hava nemlendirilmekte hem mekana serinlik verilmekte hem de doğal bir musiki yaratılmakta.

Kubbe geniş açıklıkları örtmenin tek yolu ancak akustik için istenmeyen bir formdur. Süleymaniye kubbesinde akustik çözümü için ağızları iç mekana dönük olmak üzere 255 içi boş çömlek kubbeye yerleştirilmiş.

Cami renkli nakışlarla süslü 300 devekuşu yumurtası ile süslenmiş. Günümüze kadar 30 tanesi gelen bu süslemelerin cami içerisinde örümcek ağı oluşmasını engellemek amacıyla yerleştirildiği düşünülmekte.

Mimar Sinan işi ilk seferinde doğru yapmak ilkesiyle hareket ederek, 50 metre yüksekliğe sahip bir mekanın temizliğini düşünerek hareket ettiği görülüyor.

Kanuni Sultan Süleyman tarafından yayınlanan bir fermanla Süleymaniye çevresinde yapılacak evlerin 2 katlı ve ahşap olması, boyanmamasını emretmiş. Böylece kararan ahşap yapılar içerisinde Süleymaniye biblo gibi parlayacaktı.

Cumartesi, Ocak 21, 2012

Zihinsel Aktivite

Aaaaay, ooooofffff, annecim :(((

bacaklarımı uzattım koltuğa dinlendiriyorum ama ağrıdan duramıyorum oturduğum yerde

bugün yine öğretmen oldum sabahtan akşama kadar ders anlattım, sınıfta fıldır fıldır dolandım bi o bilgisayardan bi bu bilgisayara

bi kaç gündür hafif bi burun boğaz tıkanıklığı da vardı zaten, artık son saatlerde sürekli konuşmaktan boğazlarım da iyice hırpalandı

hadi ben İstanbul'dayım eğitmen olmam sebebiyle de evimden alınıp evime bırakıldım. Ama bu bi günlük eğitim için Konya'dan  Adıyaman'dan gelenler vardı.

Çalışanlar için haftasonu eğitimi hiç iyi bi fikir di'il, kim icat ettiyse hayır dualarımızı gönderiyoruz kendilerine...

Ağrı sızıdan zihinsel aktiviteye bir sıçrama yapıyorum :))

İlginç bir site buldum geçenlerde http://www.lumosity.com

Beyin jimnastiği yaptıran keyifli bulmacalar, oyunlar çözdürüyo. Gün be gün hafızanızdaki gelişmeleri takip edebileceğiniz , performansınızı ölçebileceğiniz günde 15 dakika ayrırıp hem keyiflenip hem de işe yarıycak bir site.

İnternet üzerinde 3 günlük, mobil uygulamada ise 5 bölüm ücretsiz faydalanabildiğiniz ama sonrasında ya parası ya da tamam oynadığın yeter diyen bir sisteme tabi.

Bi kaç gün deneyin bakalım siz de benim kadar keyif alıcak mısınız?



Çarşamba, Ocak 18, 2012

Kusura Bakmayın

Bu şehir bezmiş kendinden, anı yaşıyor sadece. Yaşayıp da gidiyormuş gibi görünse de içten içe belki de açık açık depresyonda…

Hava güneşli, su, elektrik, doğalgaz varsa lay lay lom her şey yolunda…

En ufak bir değişikliğe eksikliğe tahammüllü, dayanacak gücü yok…

Beş dakka kar yağsa felç, bi saat elektrik gitse kıyamet 2012

Ben de;

“elektrikler kesildi çalışamadım öğretmenim”

bahanesinin arkasına saklanmak istiyorum.

Bugünlerde yazma eforumu blogum yerine başka bi yerin yazılarına harcıyorum, kusuruma bakmayıın

Pazartesi, Ocak 16, 2012

Uzayan Yol Hikayesi

Malum accuweather'in dediği gibi saat tam 16'da inceden başlayıp tipiye çeviren kar hikayemizin yaratıcısı...

Yanlış anlaşılmasın şikayetçi di'ilim asla kendisinden, mutlu mesut saatte 0,01 km hızla yol almaktan uzakta saatler sonra bizimde orada olacağımız kırmızı kurdelenin ufuk çizgisine bakıyorum...

Müzik dinliyorum, blog yazıyorum, servise yürürken yediğim Oya'nin verdigi iki tane limonlu kepekli bisküvinin tadı hala dilimde. İlerleyen saatler için de yedekte bekleyen uzumlu Fındıklı ekmegim de var yanımda...

Yol kısa ama uzaması kaçınılmaz bu aksam da Levent plazalardan ciktiktan 50 dakika sonra TT Arena'yi az önce geride bıraktığımız -ki Buyukdere Caddesi'ni durmadan geçtik- düşünülürse bu yol daha cooook uzar.

Benim tahminim 3 saat :))

Gelişmeleri yeni yazilarimla duyurucam

-yalnız bu slow turk'un her şarkısı "dışarda kar var gelemem, her yerde kar var"

Ya Sonra;

19:45 itibariyle yol bitti. Belki ben biraz abartmış olabilirim ama TEM Avrupa Konutları'ndan itibaren azalan hatta biten kar eve geldiğimde bırakın yağmuru yerler kupkuruydu. Acaba ben servis minibüsü yerine uçağa binip başka bir şehire mi gelmiştim, bilemedim. 


Evet ben ucuz atlatmıştım bu yolu ama Üsküdar'dan Capitol'e giderken yolda mahsur kalanların hikayeleri de gelmiyor değil...

Cumartesi, Ocak 14, 2012

Nasıl Geçti Bir Hafta?

Bu hafta tembelliğim tuttu ya da beynimdeki üreten bana yazdıran hücreler yıllık izninin bir bölümünü kullandı.

Aslında hayat aynı hayat yaşayıp gidiyoruz...

Ama bazı zamanlar yaşadıklarım, gördüklerim, tattıklarım, yaptıklarım yazı olmak için can atıyor; atıyor ortalara kendini...

Bazen de böyle saklanıp perdelerin kutuların arkasına kimse görmese, bilmese...

Bu hafta neler saklandı???

Salya, sümük saklandı mesela

İçimdeki o bitmek bilmeyen bi türlü mutlu olamadığım yerin, beni neden mutsuz ettiğini bilinçsizce verdiğim bi cevapta buldum...

"Ben de nedenini bilmiyorum"

Sonra o en ihtiyaç duyduğum ama en ihtimal vermediğim zamanda O'nu gönderdi yanıma, salya sümük durdu...

Yeni yıl taze günlerle geldi gelmesine de herkesin sırtındaki kara çuval öylesine dolu ki, küçük bir kıymık parçası bile belini büküp diz çöktürüyor sahibine...

Biri dursa diğeri başlıyor, salya sümük...

Ama dostluk öyle bir şey ki, en doğduğun günde en mutsuzsan bile gülümsetebiliyor seni. Gözüne rimel, dudağına ruj olup kocaman bir gülümseme yapıştırıyor inadına hayata...

Sonra,

Ön yargılı olduğun gitmem, yapmam, yemem dediğin bile denenip hayata bir macera akşamı eklendi. Aksaray Horhor'da Şavak Usta denendi, ciğer yendi.

13. cuma idrak edildi...

Ne terslik olsa ondan bilindi,

İstanbul'un Marmara bölgesinin elektriksiz kaldığı 3 saat, 14. cumartesi laneti miydi yoksa dünyanın bi yerlerinde halen 13. cuma olmasından mı kaynaklanıyordu tartışılmak bilinmek istiyor...

O çok özlediğim istediğim lapa lapa kar yağdı İstanbul'a, bi yerlere yetişme kaygısı olmadan kelimenin tam anlamıyla arap saçına dönmüş trafiğe rağmen anın farkına birlikte olmanın keyfine varılabildi...

PMS yine PMS'liğini yapıp bir haftayı kara bulutlarla çevirdiyse de P'liği kalmayınca baş ağrısına bıraktıysa da yerini,

Bu aşk bu bedende oldukça ben bu işi yapmaya devam edeceğim...


Pazartesi, Ocak 09, 2012

Eski Aşkımı Buldum Yeniden ;)

Haftanın en zor günü pazartesi bitti sayılır...

Çocukluk aşkımdı o benim...

Arkamdan "Tell me how am I live supposed to live without you" diye haykırışları dün gibi kulağımda...

Uzun saçlı ve sarışın bir erkeği sevmekle tüm beğenilerime ihanet etsem de saçlarını kestirdiğinde onu beğenmekte ne kadar haklı olduğumu kanıtlamıştı...

Uzun süredir duymuyordum onun sesini, romantik şarkılarını...

Dün gece "fly to the moon" diyen başka birileri düşürdü onu aklıma...

Ve bugün, bu gece Bolton Swing Sinatra albümü çalıyor ben dinliyorum...

Ve farkediyorum ki öyle uzun zamandır beynimin her hücresinin her enstrümanı tek tek hissettiği bütün sinir uçlarımı harekete geçiren müzikler dinlememişim :(((

Popüler şarkıları küçümsemek di'il amacım ama bu şarkılardan sonra bir türkçe pop kanalını açtığımda çalan şarkının ne kadar tekdüze olduğunu üzülerek farkettim.

Beynimin hücrelerinin beslenmesi için ben bir süre Michael Bolton'la takılıcam, eski aşkıma geri döndüm :)))


Öyle iyi geldi ki bana, sırf üşengeçlikten bugün yarın diye diye arayamadığım iki arkadaşımı aradım. Aramam gereken uzun süredir ihmal ettiğim daha çok kişi, ötelediğim çok program var...

Önümüzdeki günlerde yapmak isteyip de şimdiye kadar yapamadığım neleri neleri yaparım kim bilir???

İnanmıycaksınız belki ama ben bu satırları yazıp yayınladığım sırada şöyle diyordu şarkıda :)))


I'm oh so glad we metThe second time around 

Pazar, Ocak 08, 2012

Portakallı Kurabiye’ye Çikolata Yağmuru

Blogu iyiden iyiye yemek programına çevirdim Gülümseme

Bugünkü denemem Cafe Portakal’dan aldığım Portakallı Un Kurabiyesi

Tarifi sahibinden edinebilirsiniz, benim tek farklı yaptığım üzerine pudra şekeri serpmek yerine çevirdikçe beyaz ve siyah çikolata bloklarından dökülen çikolata talaşlarıyla süslemek…

Fotoromanımız aşağıda

SAM_3377

SAM_3378

SAM_3380

SAM_3379

Mutfakta bir şeyler yaparken fotoğraf çekmek zor, eller hamurlu, malzemeyi bekletmemek lazım. Bazı durumlarda yardım istemek zorunda kalıyorum, çikolata talaşlarını yağdırırken de fotoğraf çekmesi için Yavuz’u ikna etmem oldukça zor oldu Gülümseme

Cumartesi, Ocak 07, 2012

Fırında Helva ve Limon

Bi kaç kilo alınca, daha doğrusu iştahım açılıınca anlaşılıyo yazılarımdan 3 yazımdan iki yemek, tatlı üzerine oluyo Dil çıkaran gülümseme

Bu da sıcak sıcak yeni yazım

Efeeeendim, Migros’ta Koska’nın Fırında Helva’sını görünce deneysel, keşifgen ruhum dürttü beni

SAM_3338

Üzerindeki tarife göre üzerindeki folyoyu açıp önceden ısıtılmış fırında 150 derecede 10 dakika pişirip, sıcak sıcak yiyorsunuz. Çok sıcak akışkan ve biraz da yapışkan olduğundan ağzınızı yakma ihtimaliniz var.

SAM_3339

Ancak benim daha çok merak ettiğim kutusunun üstündeki limonun ne anlatmak istediği ???

Sıcakken limon suyu ekleyip karıştırdığınızda biraz daha mayhoş daha hoş bi tadı oluyor –balıkçıda yediğimiz güveçteki helvalarla ilgili öle bi’şi kalmıştı aklımda-

Hadi ben bilmiyorum sorayım google’a neymiş limonun mahareti ama ürün hakkında basın bülteninden alınmış kuru haberlerden başka bi’şi bulamadım.

Helva-limon ikilisinin birlikteliği konusunda görüşlerinizi paylaşırsanız çok sevinirim Göz kırpan gülümseme

Komşu Fırın Kapıda...


Daha bi kaç gün önce konuşuyoduk, Komşu Fırın'ın portakallı üzümlü muhteşem bi keki vardı uzun zamandır yemedik. Şu kurabiyesi de çok güzeldi, bu kurabiyesi de; ben dedim ki bi de tahıllı lokmalık gevrekleri var. Yedikçe yiyesi geliyo insanın...

Uffff arasak getirmezler mi ki, -şapırt, burda ağzımızın akan sularını siliyoruz-

Yok ya paket servisi yok :((( diyoruz geçmiş tecrübelerimizden

Sonra birisi Komşu Fırın'mı açsak diyor, yok diyorum biz araştırdık o işi.

Franchise vermiyolar, kendileri açıyolar tüm şubeleri :((

Genç emekli olup Komşu Fırın'a eleman gibi sızma planları yapıyoruz, lezzetinin sırrını kapmak için :)))

Tüm bunları düşünürken sitesine bi bakalım ne var ne yok diye;

Oleeey paket servisi başlamış!!!

Duyan duymayana haber versin :)))))

Ayrıca yakında sitelerinde tarifler de vereceklermiş, takipteyiz

Cuma, Ocak 06, 2012

Nestle'nin Yeni Serisi


Bu serinin bi de kurabiyeli beyaz çikolatalısı varmış... -yukarıdaki-

Daha önce bahsettiklerim -aşağıdakiler-

Bütün fındıklı
Bütün fıstıklı ve kurabiyeli
Bisküvili

Peki favorim????

Bütün fıstıklı kurabiyeli :)))

Perşembe, Ocak 05, 2012

İlk İntiba

Önemlidir...

Nasıl başlarsa öyle giderdir...

Elektriğimiz uymuyosa, alimallah çarpıveririz birbirimizi...

Pure Türkiye...

1 Ocak'ta açılacak diye aman erkenden üye olalım, fiyat avantajı alalım o dur bu dur derken; takvimlerimize bakıyoruz...

5 Ocak saat 20:11

Spor salonu yerine evimde koltuğumda uzatmış ayaklarımı yediklerimin kilo olarak vücuduma eklenmesi için tv seyrediyor, parmak jimnastiği yapıyorum bilgisayarın tuşlarında :)))

Ne zaman gerçekten tüm kaslarımı çalıştırabileceğim derseniz, şaibeli tarihler dolaşıyor etrafta. Üstelik bu tarihleri facebooktur, Marmara Forum'daki standdakilerdir öööle gayri resmi yani. Ne bir mail, ne bi sms.

 Haa iddialarına göre herkese mail atmışlar aslında ama ulaşmamışmış, acaba maili gönderdikleri bilgisayar internete bağlıymış mı, bakmışlar mı???

Son tarih olarak facebook'ta 30 Ocak demişler.

İnansak mı acaba???

Doğal olarak parasını ödeyip üye olanlar saydırıyor facebook'ta, Türkiye'ye ilk defa gelen bi markaymış anlayış göstermeliymişiz, mimari aksaklıklar, yurtdışından gelen malzemelerde gecikmeler varmış...

Uyduruk sitelerinde bi sayaç vardı açılışa şu kadar gün şu kadar saat kaldı diye geri sayıyordu. Artık o da durdu. Bence o da artık eksiye dönüp saymaya devam etmeliydi.

Yine facebook kaynaklarından edindiğim bilgiye göre önümüzdeki hafta salonun resimlerini koycaklarmış -iiinşaallaaah-

Yani bizim durumumuz aydan arsa almak gibi bi'şey...

Hadi hayırlısı...

Çarşamba, Ocak 04, 2012

Baştan Sona

Nedense hep geriden geliyor yazılarım henüz yetişemedim bugüne…

Bu da 31 Aralık 2011’den…

Güzel bir yıl kapanışı bana göre…

Sabahın ilk saatlerinde Çemberlitaş Hamamı’nın göbek taşına bırakıp koca bir yılın kirlerini; –arada bir gidip bırakıyoduk o kadar da kirli di’ildik yani- beyaz sabunun o mis kokusunda köpük köpük hayallere daldık.

Ardından Eminönü’nde Sirkeci Meydanı’na bakan Hafız Mustafa’da kahvaltı etmek üzere ara sokaklara vurduk kendimizi…

Yine yeni bir yer gördüm; Nuruosmaniye’nin yayalaştırılmıştır Paşabahçe’si, Rolex’i, Starbucks’ı, Silk&Cashmere’i halıcıları mücevhercileriyle muhteşem sokağı. Paşabahçe’si tamamen butik ürünlerle ve şimdiye kadar hiç bi yerde görmediğim farklı tasarımlarıyla yine beni benden aldı.

IMG_0215

Oradan Cağaloğlu Yokuşu “buyrun ben sizi indiriyim Eminönü’ne” dedi…

Gelmişken Ülkü Takvimi’mizi almazsak olmazdı, onu da alıp yolumuza devam ettik.

Kısa bi süre vitrinine baktığımız yerin Saatli Maarif Takvimi’nin matbası olduğunu farkedince, içeri girip bi selam etmesem hal hatır sormasam olmazdı. Çok saygıdeğer beyfendi hep beni ziyaret eder bu kez ben onu ziyaret edip yeni yılını kutladım. Mutluluk sardı içimi böyle özel insanları tanımanın verdiği gururla.

Hafız Mustafa’da tatlıların resmini çekmek karşı konulmaz bir duygu bende…

IMG_0218

IMG_0217

IMG_0216

Her zamankinin aksine bomboş bir Eminönü vardı cumartesi günü, esnaf bir kaç gün önce çok kalabalık olduğunu böyle bir sakinliği beklemediklerini söylüyordu.

Kalabalıklarda sıkışmadan yol almak Eminönü’nde ayrı bir keyif…

Keyif, keşif=Eminönü

benim için

Doğubank’ın olduğu caddeden Büyük Postane’nin önüne çıkan ara bi yol var kokoreççilerin, semtin meşhur çiğ köftecisinin olduğu aralıkta açık bi inşaat kapısı görünce dalıverdik içeri. Restore ediliyormuş otel olacakmış. Binanın ön tarafı Büyük Postane’ye bakıyor. Şimdilerde taraftar mağazaları olan bu yerlerde eskiden Huzur mağazası vardı.

IMG_0220

Ve Büyük Postane…

Ona da bir eski yıl ziyareti yapıp nostaljik bir tebrik kartı atmak geçse de yürekten; rekabetin sivri pençesi cumartesi-pazarları kapattırmış postaneyi…

PTT banka hizmeti vermeye başladıktan sonra bankalar şikayet etmiş, biz haftasonu açamıyoruz onlar da açmasın diye…

IMG_0221

Salı, Ocak 03, 2012

Dilek

Temiz Başlangıç

Bi gün geriden geliyorum nedense...


Önce kalem kağıt sonra ilk fırsatta klavye...


İşte bu da dünden kalan...

İlk iş günü

Bir süredir bilgisayarım beni değiştirin sinyalleri veriyordu, IT'ci arkadaşlar sağolsun yeni yıla yeni ve cici bi bilgisayarla girmem için cuma akşamı operasyona aldılar kendisini. Gel gör ki, check up yaptırmaya gidip kalp krizi geçiren adam gibi yoğun bakımda şu an kendisi. Hard diskimden bana ait hiç bir şey alınamadı henüz ...

Bomboş tertemiz bir bilgisayarla bakışıyoruz sabahtan beri; tam bi yeni başlangıç :)))

Yeni taze bilgisayarıma ihtiyacım olan bazı düzenlemeler yapılırken ben de boş durmamak için uzun zamandır el atmadığım çekmecelerimi temizledim. Bir sürü gereksiz şeyi nasıl da saklamışım...

Hotmailimde biriken maillerimin hepsini başka bir klasöre kaldırıp gelen kutumu da tertemiz yaptım. Hotmail bile diyor ki

"çok temiz bir gelen kutunuz var"

:))))

Çok sık kullanmadığım diğer maillerimin de hotmaile gelmesi için düzenleme yaptım, ordaki gereksiz bekleyenleri de sildim.

Gmail tamam ama yahoo bu hizmeti vermek için ücretli üyesi olmamı istiyo.

Hiç kusura bakmasın ;) ayda bir girer bakarım ona da

Yani anlıycağınız çooook temiz bir başlangıç yaptım yeni yıla :)))))

Bi de bunlar var Nestle'nin...

Pazartesi, Ocak 02, 2012

Dünden Kalan

Yeni yılın ilk günü bitmek üzere...
Sayfalarını karıştırdığım uzun zamandır elime almadığım "Stresli insanlar için günlük yaşama uygun meditasyonlar"
Fotoğraf0850

Aradığım bazı yoga hareketleriydi, kitabın sonundan başladım karıştırmaya...
Son zamanlarda böyle bi okuma şeklim var, okumaya başından başlayamıyorum. Sondan ortadan bi paragraf, sonra başka bi yerden; böyle parça parça okuya okuya tamamına eriyorum... 

Kitabımıza geri dönersek;

Konu: Düğümleri çözmek, içte sükunete kavuşmak için aktif meditasyonlar

Ayaküstü karıştırmaktan kitabı, masanın başına geçip kalemi kağıdı elime almamı söyledi bana çünkü

"merkezleme oyunu"

- teknik yalnızca sevdiğin şeyi yapmaktır. Sevmediğin şeyi yaptığında merkezinden koparsın
- zevk almadığını farkettin bırak, her ne yapıyorsan - yolda yürüyorsun, zevk almadığını farkettin

DUR!!!

Bir süre deli olduğunu düşünebilir etrafındakiler ama sen neler kaçırdığını anladığında oyuna devam edeceksin

Hiç zevk almadığımız binlerce şey yapıyoruz, öyle öğretildiği için sadece görevleri yerine getirmek için...

Karşılaştığın herkesle el sıkışıyorsun, soğuk, anlamsız, samimiyetsiz. Ölü eller sıkışıyor öyle olmak zorunda olduğu için...

Mesela ben bazen gazete okurken sıkılıyorum sadece bitirmiş olmak için hızlıca sayfalara göz atıyorum, bir iki başlık okuyorum. Son sayfayı çeviriyorum. Tamam bitti diyorum. Görev tamam. Ne zorunluluğum var halbuki, kapat orta yerinde kalk git.

Yooook bitirmiş olmak için bitirmek...

ZEVK ALDIĞIN ŞEYİ YAP, YOKSA DUR!!!

Biriyle konuşuyorsan cümlenin ortasına gelmişsen bile orda dur, zevk almıyorsan durmak zorunda di'ilsin.

Diğer önerilerden bir kaçı şöyle...

- Koşmak, yürümek, yüzmek

Bu eylemler sırasında tesadüf eseri yok olduğu ve sadece saf farkındalığın kaldığı bir hal yaşar. Yaşadıkları andan zevk almalarının yaptıkları eylemle alakalı olduğunu sanırlar. Koşucular meditasyona herhangi bir insandan daha kolay yaklaşırlar.

Ancak asla eylemin otomatikleşmesine izin verme, uzmanlaşma, amatör kal!

Yonca Tokbaş'ı daha iyi anlıyorum şimdi, her koşu meditasyon ona

- Arınma

Bedenle yapılan her şey zihni etkiler. Vücudunla öfke tepkisi verdiğinde ellerini yumruk yapıp, kaşlarını çatıp, hızlı hızlı nefes alıp verdiğinde zihnin de aynı tepkiyi verip saldırgan bir düşünceye bürünecektir.

Bedensel değişim zihni değiştirir...

Üzüntülüysen, kızgınsan koşmaya başla, derin nefes al, rüzgarı güneşi hisset, evin etrafını 7 kez dolaştıktan sonra dur ve hala zihninin aynı olup olmadığına bak.

Bedensel değişim zihni değiştirir...

Yoga duruşlarının hepsi zihni belli bir kalıba sokmaya zorlar, bastırır.

Onun yerine hareket et, şarkı söyle, koş, yürü, yüz, yastığı yumrukla, topa vur, bağır
Sadece vurma hareketiyle bile zihin öfkesini boşaltmaya başlar, zihin akar...

Arınmaya başla ki, sessizliği seçerek bastırdığın öfkende biriktirdiklerin aksın...

-Cabbarca

En komik en anlamsızı belki de...

Hiç olmayan bir dilde anlamsız kelimelerle anlat derdini, hızlıca seri bir şekilde boşalt içini

Çocukluğumuzda Cenk Koray’ın sunduğu Tele Pazar’daki çizgi adam vardı; abara gandi diye başlayan anlamsız bir dilde zaman zaman halinden dolu dolu küfür ettiğini anladığımız o çizgi adam gibi

Yeni Yılın İlk Denemesi

SAM_3369

Dün akşam bugün giymek için niyetlendiğim eteğin belini kapatamayıp  tartıda durumumu teyit ettikten sonra akşamları yemek yememe kararı almışken markette Nestle’nin yeni bi lezzetini görmenin ne büyük bi facia olduğunu sanırım tahmin edersiniz…

Neyse ki parmak çikolata kadar tahrik edici di’il Gülümseme ama paket açılınca bitmek zorunda işte o kötü Açık ağızlı gülümseme

Pazar, Ocak 01, 2012

Yılın Lezzet Sırrı

Yılın son günlerinde denemelerine başladığım sonunda aradığım lezzeti yarattığım, yiyenlerin yüksek iltifatlarına mazhar olan irish cream tiramisunun tarifini vermenin zamanıdır artık...

Aslında bilinen tiramisu tariflerinden çok büyük bir farkı olmasa da lezzetinin sırrı irish cream aromalı granül kahvesinde…

SAM_3367

Kare borcam için 14 tane altına, 14 tane üstüne olmak üzere 28 tane kedi dili bisküvi

Kedi dilini ıslatmak için;
1 su bardağı sıcak su
2 çorba kaşığı irish cream aromalı granül kahve
2 çorba kaşığı toz şeker
2 çorba kaşığı süt

SAM_3295


SAM_3298
SAM_3301

Muhallebisi için;
1 litre süt
3 kahve fincanı toz şeker
3 kahve fincanı un
1 paket vanilya
muhallebiyi ocaktan indirince bir paket Pınar labneyi de ekleyip mikserle bir iki dakika çırpıyoruz.

SAM_3300

ilk kat kedi dilleri üzerine muhallebi döktükten sonra ikinci kat kedi dilleri dizilip kalan kahveli karışımla ıslatılır.
Muhallebinin kalanıyla üstünü kapatıp, 1 çorba kaşığı kakaoyu tel süzgeçle tüm üstünü örtecek şekilde üzerine eliyoruz.

Sonra da gururla ikram edip, tebrikleri kabul ediyoruz
Afiyet Olsun!
Dil çıkaran gülümseme

Yeni Yılın İlk Aktivitesi

Yavru meşeleri büyüyecekleri saksılarına ektim yeni yılın ilk sabahında...

Verimli bereketli bir etkinliğin bütün yılıma umut, bereket, büyüme, kök salma, yeşerme heyecanı getireceğine inanıyorum...