Perşembe, Haziran 17, 2010

Yüksek Yüksek Tepeler

Karadeniz yaylalarında 3100 metreyle kişisel zirve tırmanışımı yaptım. Kavron yaylasında güneşli bir günde zorlu bir yamaçta başlayan yürüyüş, "cennet böyle bir yer olmalı" diye düşündürdü hepimize.

Tepemizde güneş, hafif bir esinti, yemyeşil çimenler, rengarenk çiçekler her yandan akan dereler. Susadıkça zevkle avuç avuç içtiğimiz.

Şiddetle akan buzlu derelerden ancak yardımla karşıdan karşıya geçebildik, dönüş yolundaysa şiddetli yağmurdan coşan derelerden geri dönmek hiç de kolay olmadı.



3100 metreye çıkmak, rakamları yazmak kadar kolay değilmiş öğrendim.

Artık zirveye yaklaşırken arkamızdan birinin itmesi yada bizi çekmesi gerekiyordu. Harun, Fatih ve Şener olmasaydı ne yapardık biz ;))

Güneşle başlayan tırmanışımız, şimşek gök gürültüsü ve yağmurla 3100 metrede yerini iri dolu tanelerine bıraktı. Bir süre kalıp dinlenmeyi planladığımız yerde tepemize yıldırım düşme tehlikesi nedeniyle sadece bir dakika kalıp süratle geri döndük. Ta ki dolu etkisini yitirene kadar.

Ancak bütün olumsuz hava şartlarına rağmen bu kısa sürede uğruna neleri göze aldığımız buzul göllerini fotoğraflamaktan hiç bir güç beni alıkoyamazdı -Şener bile :)) -
Önemli Uyarı: Aslında böyle gülerek anlattığıma bakmayın, gerçekten böyle tepelerde çakan şimşekler çok ciddi bir tehlike yanısıra olumsuz hava koşulları yüzünden başınıza gelebilecek diğer şeyler. Bu sebeple liderinizin uyarılarını mutlaka dinlemeniz gerekiyor.



Sakinliğe kavuştuğumuzda, sırtımızı bir kayaya verip bir süre dinlendik çünkü hava koşulları çok da parlak değildi. Ama her anı heyecanlı ve çok eğlenceliydi benim için.

O soğuğun üstüne, bir de dereyi karşıya geçmenin sonucu buz gibi bir havada ıslak olmak pek eğlenceli değilse de birlikte olduğun insanlarla gülmek gerçekten ısıtıyor.



5 saat süren maceranın sonunda ıslak kıyafetlerimizi değiştirip, sıcak bir kuzinenin yamacında oturmak ve çay içmek en büyük ödüldü.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Raftin rehberiniz kim :=)