Pazar, Mayıs 31, 2009

Haftada o kadar gün varken; hafta başından önceki gece duygusallaşır mı insan?

Yeni ayın, yeni haftanın ilk günü ilk iş gününe hazırlanırken dinlediğin şarkıların ruhuna sızmasına izin verip de bulutlara yağmur yüklemeye ne gerek var.

Düşünmeden devam ettiğin, acıyor mu diye sormadığın, üzülmüyor musun diye kendini yoklamadığın günlere ve gecelere neden şimdi son vermek istiyorsun?

Gerçek di'il di ki zaten, sen yaratmıştın onu. Şimdi de sen yok edebilirsin. Sadece sen.

Tamam senden fazlası vardı kabul ediyorum.

Ama kime çıkıp hesap sorabilirsin neden o zaman öyle de; şimdi böyle diye?

ben bu şiiri ezberlemek istiyorum...

Sevgileri yarinlara biraktiniz
Çekingen, tutuk, saygili.
Bütün yakinlariniz
Sizi yanlis tanidi.
Bitmeyen isler yüzünden
Siz böyle olsun istemezdiniz
Bir bakis bile yeterken anlatmaya herseyi
Kalbinizi dolduran duygular
Kalbinizde kaldi
Siz genis zamanlar umuyordunuz
Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.
Yillarin telaslarda bu kadar çabuk
Geçecegi akliniza gelmezdi.
Gizli bahçenizde
Açan çiçekler vardi,
Gecelerde ve yalniz.
Vermeye az buldunuz
Yahut vakit olmadi

Behçet Necatigil

Haftasonu Özeti

Cuma, cumartesi geçti yarın da pazartesi bu gece de yazmazsam hiç yazamıycam.

Cuma akşamı Volkan Konak konseri çok keyifliydi. Bostancı'daki Sezen Aksu konseri kadar kalabalıktı. Sahne hakimiyeti esprileri mükemmeldi. Karadeniz'li olduğumuz için Trabzon, Rize o taraflarda konuşulan büyüklerimizin kullandığı bazı kelimeleri kullanması bizler için olayı daha bi keyifli hale getiriyor.

Anlatmaya başladı.

"hamileye hamile demezler bizim oralarda. onun yerine -yüklü- derler. Bizim gelin yüklü gibi. Kamyon mu bu yüklendi? :)) Annesi ona yüklüyken 5 kızın üstüne aldırayım demiş. Doktora gitmiş. Doktor alırım ama 300 liraya olur demiş. Ne dersin, o paraya doğurur büyütürüm demiş annesi. Yani ben 300 liralık adamım. Ya 200 deseydi"

Sadece Volkan Konak şarkıları değil her telden şarkılar vardı. Hepsini birlikte söyledik.

"Yüzüme bu türlü bakmayacaktın"

Tam 3 saat ara vermeden güzel bir akşam geçirdik.

Prima Rima'da benimle aynı fikirde, o da oradaymış :))

Cumartesi akşamı için bu kadar güzel şeyler yazamayacağım için üzgünüm.

Öncelikle şuna karar verdim. Açıkhava'da tiyatro, müzikal izlemek iyi bir fikir değil. Konser içinse ideal.

Bilmem neden sadece ben değil herkes sıkıldı. Konu ve oyun akmıyodu. Çok basit bir alanda dönüp duruyor. 23:15'de ara verildiğinde çıktık. Bizim gibi pek çok kişi de. Madem oyundan anlatacak bir şey yok. Dedikodu yapalım.

İnci Türkay, Gani Müjde ve karısıyla birlikte ilk yarıdan sonra geceye Beymen Brassiere'de devam ettiler. -Bu arada İnci Türkay gerçekten çok hoş bir kadınmış- Hürriyet yazarı Onur Baştürk ve VJ Bülent arkamızdan merdivenlerden çıkıyordu ama tuvalete mi, atıştırmaya mı, geceye başka bir yerde devama mı gittiler bilmiyorum. Rahşan Gülşen protokol sıralarında sohbete devam ediyordu

Asıl önemli uyarı Kongre Vadisi inşaatı nedeniyle Açıkhava'nın girişi Dolmabahçe tarafında Cahide'nin arasından.

Müzikali erken noktalayınca şampiyon Beşiktaş'ın kutlamalarının içine düştük doğal olarak. Bu vesileyle onları da bir kez daha tebrik ediyorum.

Perşembe, Mayıs 28, 2009

Cuma Tatlısı


Nutella'ya doyamayanlara hediyem olsun :))))) Tam 5 kg.

Yanındaki ufaklık marketlerdeki normal standart kavanoz. Görünce dayanamayıp fotoğrafladık sizinle de paylaşıyim dedim.

Haftanın özeti...

Sınavlarım korkunçtu. Mesela türev araçlar denen ders. Çalıştığınız notlar tamamen metinden oluşuyor. Oysa sınavda 25 sorunun 20'si problem. Arbitraj ve Korunma dersinin soruları yanında masum kaldı.

Genel Ekonomi desen evlere şenlik. 2008 küreselleşme endeksinin birincisi kimdi? Meclis'ten 2008 Şubat ayında geçen teşvik yasasında min. kaç kişilik istihdam gerekiyor? 2008'in net getirisi en yüksek yatırım aracı? 2008 tefesini mi tüfesini mi ne en çok azaltan kalem işte öyle bi şey.

Tamam bu işi yapıyorum da bunlar da sorulmaz ki? Valla sınava giren herkes aynı durumda. Ümitsiz vakayız.

İş yerindeyse her şey değişiyor, hiç umulmadık hayatta olmaz dediğimiz şeyler oluyor. Artık olabilecekleri kimse tahmin edemiyor. Bakalım bizi neler bekliyor?

Veeee etkinlik sezonu başladı :)) Çok durgun geçti bütün kış. Yarın akşam start veriyoruz.

Bostancı Gösteri Merkezi'nde Volkan Konak konseri.

Cumartesi akşamı Harbiye Açıkhava'da "Dün Gece Yolda Giderken Komik Bi'şey Oldu" müzikali.

Haberleri veririm.

Cuma, Mayıs 22, 2009

Fit Floplarım

Aslında ben şu an ders çalışıyorum yani çalışıyor olmam gerekiyordu. Yıllık iznimin bir gününü bu amaç için aldım ama kaçamak yapıyorum. Yarın ve pazar günü sınavlarım var. Hadi hayırlısı.

Fit Flop'u duydunuz mu bilmiyorum. Ben geçen yazdan beri bir kaç yerde yazı okumuştum hakkında. Özel geliştirilmiş taban yapısı ile yürürken bacak kaslarını güçlendirdiği, kalçaları sıkılaştırıp biçimlendirdiği, duruş bozukluklarını giderdiği ve selülitleri azalttığı yazıyordu . Ama özellikle beni ilgilendiren kısmı dize olan baskıyı hafifletiyormuş. Öyle pek ucuz da değil doğrusu, bi ara Kanyon'da denemiş ama almamıştım. Geçenlerde Markafoni'de indirime düşünce bi çift alıverdim.

Pazartesi'den beri sürekli ayağımda gerçekten rahat. Özellikle evde yaptığım egzersizlerde topuklarım ağrıyordu artık kalmadı.
7 önemli faydası olduğu iddia ediliyor.

http://www.fitflop.com/technology/potential-benefits/

Çarşamba, Mayıs 20, 2009

Hafiflemeli

Zaman dolapları dökme kışlıkları kaldırıp yazlıkları çıkarma zamanı. Bu değişim döneminde artık giyilmeyenler, sıkıldıklarımız bir kenara ayrılır.

Nereye kime vermeli diye düşünmek zahmetinden kurtarayım sizi

İyi Kalpler Dükkanı

www.tog.org.tr

Adres: Emniyet Mah. Yıldırım Beyazıt Sokak No:4/1 Üsküdar /İstanbul Tel: (216) 318 01 90


Acil İhtiyaç Projesi Vakfı

www.aipvakfi.org

Adres: İskender Paşa Mah. Ahmediye Cad. No. 60 Aksaray Fatih /İstanbul Tel: (212) 491 06 61


Türkiye Sakatlar Derneği

www.tsd.org.tr

Adres: Aşağı Guraba Caddesi No:31-33 Çapa /İstanbul


Türkiye Yardımsevenler Derneği

www.yardimsevenler.org


İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kadın Koordinasyon Merkezi

www.ibbkkm.org

Adres: Piyale Paşa Bulvarı No:1 (Futbol sahası yanı) Çağlayan/ İstanbul


Sevgi Mağazası

Adres: Acıbadem Gömeç Sok. Ahmet Süt Sitesi Ahmet Süt Camii Kadıköy/İstanbul

Salı, Mayıs 19, 2009

Buluşma


Bugün liseden beri görüşmediğim arkadaşlarımla buluştuk. 16 yıl sonra ilk kez gördük birbirimizi ama sanki en son geçen hafta görüşmüşüz gibi sohbetin en keyiflisini paylaştık. İyi ki de katılmışım bu buluşmaya.

Hepimiz büyümüş ama o yıllarda kalmışız. Evlilikler, çocuklar, hayat büyümüş; aylar yıllar geçmiş ama biz hala aynı yerdeyiz.

Güzel oluyormuş böyle buluşmalar

Cumartesi, Mayıs 16, 2009

Hesaplaşma

Dün Dilek'in gönderdiği yazıdan sonra hayatıma daha farklı bir açıdan bakmaya başladım. Yaptıklarımı, ısrarlarımı, zaaflarımı sorguladım.

Özgüven altına sakladığım güvensizliğimi; 9 yıldır bir adım bile ileri gidemediğimi.

Karşımdakinde suçu bulup, kendi korkaklığımda köşemde sinip onun bir şey yapmasını bekleyerek geçti 9 yılım.

Arada bir kaderi yenmeye çalıştıysam da cesaretim olmadığından başladığım yerden fazla ötelere gidemedim.

Ne onunla gidebildim, ne de ben başımı alıp gidebildim.

Aynı sularda "bana bu da yeter" deyip önce kendimi kandırdım, sonra beni sevenleri.

Beni kırmamak için, kendime yaptığım haksızlığa içten içe kızdıklarını ancak geçenlerde anladım. Aslında hiç biri çok da onaylamıyor.

Onaylamadıklarıysa benim kendime yaptığım aslında.

Olaylar iyi yada kötü değildir.

Bizim onlara verdiğimiz tepkiler iyi yada kötü olmalarını belirler.

Üzgünüm ama bunu ben yarattığıma göre yine ancak ben yok edebilirim.

Cuma, Mayıs 15, 2009

Hep parçaları bir araya getirdim. Kırıntıları topladım.

Eksik parçaları görmezden gelip diğerlerini birleştirmeye çalıştım.

Küçük şeyleri büyütüp ruhumda kocaman yaptım.

Hep idare ettim azla; çoğu budur sandım.

Yanlışları üst üste ekledim.

Talepkar olmadım hiç kimseden, hiç bir şeyden.

Daha fazlası için kimseyi zorlamadım, üstünü ben tamamlarım hep dedim.

Sadece ol yeter.

"Ne bedel isterim ne hesap sorarım
Ne sitemle güzel kalbini yorarım
Sakınma tatlı dillerini "

Almak hiç olmadı hep verdim, karşılığında istediğim sadece...

Mükemmel olmak istedim, beni sevsinler benden vazgeçemesinler diye.

En çok da sabırla bekledim. Takdir gördüm sabrım için ama...

Yoksa "yok" der yokluğunu kabullenir yaşar gidersin. Varsa ama aslında "yoksa" bir ömür boyu güvensizlik olarak döner sana

Hep az istersin hayattan; daha fazlasını istemeye hakkın yokmuş sanırsın.

Yokluk öğretmiştir sana hakkın olmadığını.

Bazen bir küçük hareket, bir kelime yıllardır neden yaptığını anlamadığın bir sürü şeyin anlamını karşına getirir mi?

Getirirmiş!

Çarşamba, Mayıs 13, 2009

Eklemsel Sorunlar

İnsan sağlıklıyken çok da önemsemediği şeylerin önemini ne yazık ki kaybedince anlıyor. Geçen seneden beri git gel diz problemim bir türlü çözümlenemeyince geçenlerde başka bir doktorun kapısını çaldım.

Aslında en doğru teşhisi ve yönlendirmeyi o yaptı. İlk başta ona gitmiş olsaydım belki de tekrarlayan sorunlar yaşamaz ve sorunumu derinleştirmezdim.

Neyse, son 1,5 aydır fizyoterapi yapılıyor dizime. Özellikle iç bacak kaslarımın güçlenmesi gerekiyor diz kapağımın kendini kaybedip sağa sola kaymaması için. Benim öyle sıradan bir fizik tedavi değil, sportif rehabilitasyona ihtiyacım var sporcular gibi.

Ama tam yerindeyim. Milli takım fizyoterapistlerinin Levent'te ki kliniğine gidiyorum. Therapy Art Center. Yani yeşil sahalara dönmek için gün sayıyorum.

www.therapyartcenter.com

Sıkı çalışıyorum valla. Egzersizlerimi aksatmıyorum. Ama artık vitrinlere bakarken topuklu ayakkabılar bana hiç bir şey ifade etmiyor nedense.

Benim hatalar silsilemde sürekli yüksek topuklu ayakkabı giymek bir de onlarla 12 kat merdiven inip çıkmak gibi bir gafletim var ki affedilir gibi değil.

Ben artık hareketlerime dikkat ediyorum. Ama size de önerim; topuklularla, elinizde yük varken mümkün olduğunca az merdiven kullanın, atlayarak zıplayarak merdiven inip çıkmayın. Kısacası dizinize gereksiz travmalar yaşatmayın.

Benim sorunum tek dizimde ama ya iki dizimde birden olsaydı. Ne diyim sadece dizinize değil Allah hiç bir eklemimize zeval vermesin. Nereniz ağrıyorsa canınız ordadır ya benimki bu aralar dizimde. Gözüm gibi bakıyorum ona :)

Cumartesi, Mayıs 09, 2009

Anne Eli

Ağrıyan yerine koyduğunda şifa olan, hayatımızı daha güzel kılan, değdiği yere huzur, temizlik, şifa, iyilik, güzellik ne varsa getiren.

Ne söylesem boş. Asla yeterli olmayacak.

En iyisi ben size annemin elinden çıkanları gösteriyim, ruhunu ve ruhuma kattıklarını anlatmanın bir yolu yok zaten.

Birazdan göreceğiniz resimleri çekmek için mutfağa gittiğimde masada soğumayı bekleyen muhteşem vişneli muhallebiler.

Bu bir ay kadar öncesi. Yağız'ın okulunda yılsonu çalışması için istenen atıklardan kostüm projesi. Fikir ve üretim anneme ait. Tabi üretime katkıda bulunanları da anmadan geçmeyelim.

Efendim yelek market poşetlerinin ince şeritler halinde kesilerek şişlerle ipmiş gibi örülmesi sonucu meydana geldi.

Pantolon büzgülü çöp poşetinden -geri dönüşümlü bir çöp poşetidir-

Su bidonu örtüsü.

Muhtelif modelleri mevcut. Sebil modeli, klasik model gibi. Aslında o dönem hepsini takip edip çekmeyi planlamıştım ama bugün elimde bir tek bu resim var. Diğerlerini de artık akrabalara gittikçe çekeceğim. Çünkü herkese dağılmış durumdalar. Mesela bu model şu an Rize'de bulunuyor.

Ve son dönemlerin en yaratıcı çalışması. Annemin genç kızlığında raf örtüsü olarak işlediği, 15 cm genişliğinde dikdörtgen uzun örtülerdi bunlar. Bu yıla kadar dolaplara uygun olmadığından hiç kullanamamıştık.

Sonunda bir kaç ay önce sadece desen kısımlarını keserek kapitone ve harçla birleştirerek muhteşem bir dönüşüm sağladı.



Buzdolabı ve fırın örtüsü. Yanısıra motifler ziyan olmasın diye mutfak eldiveni ve tutacak.

Dolap örtüleri
Ve mutfak önlüğü.


Masa örtüsü

Ütü kılıfı. Üzerindeki mor çiçek süslemesi benim fikrim ve uygulamamdır.

Ve bu da ütü masası kılıfı. Önden cırt bantlarla açılıp kapanıyor.

Yardım

Bu gece televizyonda Beyaz Show'da Tohum Otizm Vakfı yararına yapılan geceyi seyrediyordum. Hangi hesaba nereye nasıl yapılır diye ekranı takip etmek yerine www.tohumotizm.org.tr ye girdim hesap numarası bulurum diye.

İnternet bankacılığına yazdım hesap numarasını "bağış işlemini bağış menüsünden" yapabilirsiniz dedi.

Utanarak itiraf ediyorum ki hiç bağış menüsünü açmamıştım. Pek çok kurum seçeneği varmış. Yani hesap numarası falan aramaya gerek yok.

Çoğu internet bankacılığında da uygulama aynıdır diye düşünüyorum. Ne kadar kolaymış oysa. Keşke bunu da duyursalar, hesap numarasını bilmiyorumu bahane edemezdik belki böylece.

İhtiyacı olanlara küçük büyük farketmez bir katkımız olmasını istiyorsak, internet bankacılığında ayda bir kez bağış menüsünü kullanmak ruhumuza da başkalarına da iyi gelecektir eminim.

Cuma, Mayıs 08, 2009

Baharın Şarkılarını Arıyorum

Bugünlerde erguvan zamanı haberleri var her yerde. Mutlaka görün diye. Herhalde bunlar önceden programlanmış haberler çünkü ortada doğru dürüst erguvan kalmadı. Çoğu yaprağa döndü.

Bir de bu baharın şarkısı var benim için.

"Çilekli" :))

ama versiyon olmayanı yani 3 nolu şarkı. Hıdrellez, bahar, neşe, aşk, keyif, dans, huzur var bu şarkıda.

Bi de daha eskilerden Candan Erçetin'in "Yaşıyorum"

bahçenin yemyeşil canlanışına,
kirazın hınzırca çiçek açışına,
yüzüm gülüyorsa hala
yaşıyorum demektir.

Var mı size de baharı hissettiren şarkılar? Bi bahar albümü yapmak istiyorum, "Yonca Collection" için önerilerinizi bekliyorum.

Cumartesi, Mayıs 02, 2009

Yeni Kitaplarım


Bu aralar yeniden kitap okumaya başladım, mutluyum :)

Geçen gün Kanyon'a D&R'a gittim. 15 dakikada aldığım kitaplar bunlar. Demek ki beni bir saat bırakırsanız orda kredi kartımı sakın yanımda bırakmayın :)

Aslında Aşk'ı Hande'den veya Aynur Ablamdan alıp okumaktı niyetim. Ama o sabah Aynur ablam arayıp; veririm okursun ama bence kitaplığında olması gereken bir kitap deyince öğlen soluğu D&R'da aldım.

Strese Son ve Meditasyon hepimizin ihtiyacı olan temel kitaplar zaten. Ama özellikle Strese Son benzer bildik kitaplardan farklı olarak olayı tüm yönlerden ele alıyor. Ele almakla kalmıyor, somut çözüm yolları gösteriyor. Henüz okumadım ama üstten bir inceleme yaptığımda çok tatmin edici olduğunu düşünüyorum.

Nora Roberts araya tatlı niyetine; Semih ve Balat'ın Bulutu ise Yağız için alındı ama önce ben okuycam. Ne de olsa çocukluğumun geçtiği benim için büyülü semtin masalı.

İstanbul'da Yaşam Sanatı; İstanbul'da sadece yaşamayan İstanbul'u yaşayan biri olarak kaçıramayacağım bir kitap. Bitip tükenmeyen hazine kentin yeni bir gizemini sırrını öğrenmek için iyi bir fırsat.

Kitaptan küçük notlar...

"Yıldırım Beyazıd'ın Otağtepe'de İstanbul'un fethinin gerçekleşmesi için planlarını hazırlarken namaz kıldığı fetih namazgahı kaybolmuş, kıble taşı kırılmış ve bir açıkhava müzesi olması gereken Otağtepe villalaştırılmış."

"Boğaziçi'nin tanınmış balıkçılarından 76 yaşındaki Şefik Pehlivan, Anadolu Hisarı'ndaki Dere Kahvesi'nde mevsimine göre tuttuğu balıkları aracısız satmaktadır"

"Kayık sefası sürmek isterseniz Anadolu Hisarı'ndan Rumeli Hisarı'na kayıkla geçebilirsiniz."

"...kayda değer erguvanlar şunlardır: Sultanahmet'te Su Terzisi yanındaki Halide Edip Parkı'nda... Kuyubaşı'nda Feneryolu sokağında erguvanlar tek başlarına birer türbe gibi ziyaretçi beklemektedirler."

"Boğaziçi'nde Güzelce bir semt... İstanbul'u ve Boğaziçi'ni belli bir sıralamaya göre gezmek isteyen birisi ilk olarak Anadolu Hisarı'nı görmelidir."

"Akide'nin sırrı...

Cuma, Mayıs 01, 2009

Günlerden cuma; üstelik tatil.

Her iş günü öğle saatlerinde hadi yeter artık bu kadar çalıştığımız deyip hayali kaçma planları yapardık. Bugün de tatil olmasına rağmen sabahtan işe gittim, öğleye kadar çalıştık Oya'yla.

Ama içimde bir firar planı; hayalleri gerçeğe dönüştürme isteği...

Güneş pek kendini göstermese de Tema Parkı beni çağırıyordu...

Plaza'ların önündeki duraktan geçen tüm otobüsler 2. köprüden geçiyor ve Kavacık'ta duruyor. Tam 5 dakika sürdü otobüs yolculuğum. Kısacası indi bindi Plaza-Tema Parkı arası rahat rahat 20 dakika. Artık her fırsatta kaçarım ben.


O ağacın altı var bizim için orda, dayadım sırtımı "o ağaca", karşımda Rumeli Hisarı; yanımda FSM Köprüsü arada bülbül sesleri, boğazın hafif esintisi, değdiği yeri ısıtan güneş, çıplak ayaklarımın altındaki çimenler.


Ara ara gözlerim kapanıyor; açarken "rüyada mıyım acaba?" diyorum.

Hayır di'il :)

En son gördüklerim hala karşımda.

Bi gün denemeyi düşünüyorum kaç saat orada kıpırdamadan oturabilirim diye?

Bana hediyeydi bugünkü güneş; mavi tuvaldeki beyaz fırça darbeleri...


Blogumdaki başlık resmini tekrar çekmek istedim çünkü onda hisar net görünmüyordu. Ama aynı açıyı aynı ağacı bulamadım. Çünkü bu sene erguvanlar küsmüş biraz, kimisi soğuktan yanmış, kimisi çiçek açmadan yaprağa dönmüş.


Bu bahar erguvan hayallerim hayal olarak kaldı ne yazık ki :(

Bu kaçamakta bir suç ortağım iki de yaramazı vardı.

Dayakta yemekte kısmetsiz yenmez derler ya; aynen öyle oldu. Aynur ablamın geçenlerde bir arkadaşında yediği cheesecake'in peşinden Çavuşbaşı'na gittik.

Maria's Cheesecakes

Çavuşbaşı merkezinde Beko bayinin karşısında; bir kaç masası var. Oldukça şık ve zevkli döşenmiş. Cheesecake'i nasıl derseniz gitmeye değer. Limon ve frambuazı denedim muhteşemdi.

Dilek'cim özellikle bu önerim sana, sen kaçırmazsın bu izi :)

Dükkan birleşmiş milletler gibiydi. Bize mi denk geldi bilmiyorum ama belli ki hayranı çok.

Ve günün sonu...

İstanbul'u bir uçtan bir uca gezdim eve girdikten 10 dakika sonra gök gürültüsü ve sağnak yağış.

Açtım camı başımı uzattım; sesi, kokusu...

Yaşıyorum demektir.

Teşekkürler Allah'ım bu güzel gün için, yaşadıklarıma şükredebildiğim için...